Şehit annesinin ölüşü ve ölümü

Cuma günkü yazımda Başbakan’ın
‘elbette şehit olacaklar’ yorumunu anlamaya çalışmış, pek de anlayamamıştım.
“Şehit olmaları mukadder ise olurlar. Ama sen iktidar olarak bunu anlamaya çalışmalısın. Çünkü şehitlik bir annenin evladından ayrılmasıdır. Yani aynı zamanda ölümdür. ‘Onları ölü zannetmeyin onlar diridirler’ buyrulur ama bu son perdedir. Baştaki acıyı engelleyemezsiniz. Hasreti özlemi engelleyemezsiniz” demiştim.
Anlamaya çalışmanın sizin için ne kadar zor bir şey olduğunu, direniş şehidi Mehmet’in annesinin ölümüyle anladık. Hatta diğer acıları da anlayamazlar. Hasta, yaşlı paşalara yapılan zulüm de aynı gün bunu gösterdi, 76 yaşındaki Teoman Koman’ı kaybettik.
Ölümlerin ve hastalıkların onlar için bir manası yok. 5-6 senedir, yok yere hapiste tutulan insanlar için en ufak bir çaba gösterilmedi. Bunun tabii bir hayat tarzı olduğu farz edildi.

 


***

 


Bir de şunu sormuşum, “Şehit annesinin, babasının ıstıraplı yüzlerini hatırlıyor musunuz” demişim, Güneydoğu şehitlerini kast ederek.
Şimdi biz bu yüzle karşı karşıyayız. Fadime annenin yüzü ıstırapla yoğrulmuş gibi. Ama sessiz bir acı yoksul çevrelere mahsus, fırtınasız bir çehre. Öteki dünyaya çoktan adım atmış
gibi.
Çocuğun babası hem eşini hem evladını kaybetmiş olmanın acısıyla işi sorguluyor: Onlar öldürdü diyor.
Daha kaç anne baba bu ıstırapla, sessizce ama gözyaşlarıyla yaşayacak. Onlarsa sülalece resimler çektirdikleri mal mülk arsa başarılarını kutluyorlar. Yeni inşaatlarının başarılarını kutluyorlar. Proje halindeki inşaatların başarılarını kutluyorlar.
Ölümü unutmak o boyuta gelmiş ki içlerinden birinin oğlu Meclis’e ayar vermeye kalktı. Hiçbir sınır tanımıyorlar. Edep edep diye haykırıyor, ama edepten anlamıyorlar.
Edepsizlik daha da büyük boyutta. O nezih, Kurtuluş Savaşı’nın idare edildiği Gazi Meclis’te her şey çirkin bir adam en çirkin laflarla bir vekile saldırıyor. Ölümü bu kadar da unutmak olur mu!

Yazarın Diğer Yazıları