Sessiz ve derin tehlike: ARAPLAŞMA!

Devletleri milletler, milletleri ise dilleri ayakta tutar.

Bu kapsamda 'devleti' büyük bir bina olarak düşünürsek ana harcını dil oluşturur. Harcın olmadığı, tutmadığı veya yıpratıldığı bir binayı ayakta tutamazsınız. Çünkü dili kaybederseniz; birlikte gülmeyi, birlikte ağlamayı unutursunuz. Sonrasında toplumsal hafızanızı yitirmeye başlarsınız ve en nihayetinde birliğinizi kaybedersiniz.  

Türklerin son devleti olan Türkiye Cumhuriyeti dilini ve milliyetini kaybetmeye başladı. Bu süreç günden güne ve sistematik olarak seyrediyor. Adını da açıkça koymamız gerekiyor; Araplaşıyoruz, Araplaştırılıyoruz!

Son yıllarda Türkiye'ye hiçbir sınırlama olmadan gelen Arap misafirlerimizin kültürümüze ve kimliğimize yönelik baskınlıkları hepimizin malumu. Arapların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, Türkçe tabela bulamıyorsunuz. Bazı belediyeler bu karmaşanın önüne geçebilmek için Arapça tabelaları kaldırmaya başladı. Hemen müdahale geldi. Türk Standartları Enstitüsü aracılığıyla tabelalarda iki dilli kullanımın önü açıldı. Tabelalar konusunda her türlü fedakârlık yapılırken dün İstanbul'da ilginç bir etkinlik düzenlendi; "İstanbul'da Yaşayan Arap Aydınlar Çalıştayı."

Düzenleyici İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı... Birçok ülkeden katılımcının yanı sıra "İstanbul'da yaşayan Arap aydınlar" ana kitleyi oluşturuyor. Konuşmaların yapılacağı kürsünün hemen arkasında etkinliğin posteri asılı... Türkçenin hemen altında aynı punto ve büyüklükte etkinliğin Arapçası yazıyor. Tıpkı tabelalarda olduğu gibi...

Açılış konuşmasını geçtiğimiz günlerde "Bilal Erdoğan Bey Hazretleri..." olarak selamlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan yapıyor. Erdoğan, İlim Yayma Cemiyeti Mütevelli Heyet Başkan Vekili sıfatıyla orada.

"Erdoğan Allah'ın bir hediyesidir"

Konuşmacılardan bir diğeri ise daha önce "Türk diye bir ırk yoktur" açıklaması yapan AKP Siirt Milletvekili Prof. Dr. Yasin Aktay. Konuşmasını Türkçe yerine Arapça yapıyor! Arapça bilmeyen Türk gazeteciler, dinleyiciler mecburen çeviri kulaklığı takıyor.

Arap dünyası üzerine değerlendirmeler yapan Aktay, konuyu bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a getiriyor ve şu sözleri sarf ediyor:

"Tüm bölgeye örnek teşkil ettiği için Türkiye'yi hedef gösterdiler. Çünkü tüm Arap alemine değişmeye yönelik ufuk veriyordu. Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan Allah'ın bir hediyesidir. Bu işlerin üstesinden gelebildi. Arap Baharı başladığı zaman aynı zamanda Erdoğan'ı, AK Parti'yi ve Türkiye'yi düşürmek istediler."

Aktay, biatta sınır tanımıyor. Müslümanlıkta yeri olmayacak bir şekilde Allah'ın yarattığı kula ilahi bir atıfta bulunup, Erdoğan'ı ilahi bir hediye olarak tanımlıyor.

Konuşmacılar arasında bulunan bir Arap akademisyen ise: "İstanbul'da zevk-i sefa içinde yaşıyoruz ve bunu bize Türkiye sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Arapça Kitap ve Kültür Günleri

Geçtiğimiz günlerde yine İstanbul'da bir etkinlik düzenlendi; "Arapça Kitap ve Kültür Günleri".

Toplantıyı tertipleyenler; Cumhurbaşkanlığı, Albayrak Medya Grubu, Türkiye Yazarlar Birliği ve Halidi Maarif İlim ve Kültür Derneği...

Toplantının ana destekçisi olan Albayrak Medya Grubu'nun, Atatürk'e sık sık küfür eden "Derin Tarih" dergisinin de finansörü olduğunu hatırlatalım.

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen etkinlik için tüm imkanlar seferber ediliyor. 59 farklı ülkeden 300'ün üzerinde misafir ağırlanıyor.

AKP'li belediyeler yer veriyor, açılış konuşmasını Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ yapıyor.

Açılışta konuşan bir diğer isim ise organizasyonu düzenleyen Halidi Maarif İlim ve Kültür Derneği Başkanı Yakup Alarçin. Cumhuriyet'i 'hafıza kaybı' olarak tanımlayan Alarçin, "100 yılı aşkın zamandır hafıza kaybı yaşayan bu millet, 15 Temmuz'la birlikte çok ciddi bir şokla kendine gelmiştir. Yine aynı şekilde bu çalışmaları, hafızayı geri getirme çabaları olarak nitelendiriyoruz" ifadeleriyle etkinliğin asıl niyeti hakkında bilgi veriyor!

Bu etkinlikle ilgili Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, 5 Mart 2018 tarihinde kaleme aldığı yazısında şu ifadeleri kullanıyor "...Arapça Kitap Ve Kültür Günleri, bu atılımın tohumlarını ekiyor, sessiz ve derinden ilk defa... Arapça olmadan hiçbir şey yapamayız. Türkçeye derinliğini kazandıran Kur'an Arapçasıydı..."

Etkinliği "sessiz ve derinden atılan tohum" olarak tanımlayan Kaplan'ın yakın bir dönemde "Cumhuriyet, 100 yıllık kayıp zaman" ve "Cumhuriyetle içeriden işgal edildik" sözlerini sarf ettiğini hatırlatalım.

İşte Türkiye'nin getirilmek istendiği nokta.

Irk vurgulu çalıştaylar, Cumhuriyet düşmanı şahıs ve derneklerin katkılarıyla yapılan dev bütçeli organizasyonlar...

Arap hayranlığı her yere sirayet ederken, Erdoğan için "Allah'ın hediyesi" denilerek açıkça şirk koşuluyor.

Türkiye’de bunlar olurken Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, Türkiye için “şer cephesi” tanımlaması yaptı. Arap hayranları ve Arapçı cepheden tek bir tepki gelmedi!

Yazarın Diğer Yazıları