Sezer'in haklılığı

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 60. Cumhuriyet Hükümetini kurmak görevini verdiği Recep Tayyip Erdoğan, cebinde liste Çankaya’ya çıktı ama liste elinde kaldı. Sezer,  “Bunu yeni Cumhurbaşkanına sunmanız daha doğrudur” diyerek, listeyi almadı, bakmadı bile!...
Erdoğan, herhalde yiğitliğe halel gelmesin diye bunu  “olumlu bir jest” olarak karşılıyor. Jest olmasına jest de Sezer, bu kabineyi tasvip etmek sorumluluğunu üstlenmek istememiştir. Hem de,  Erdoğan’ın basın toplantısında, Sezer’in listesini onaylamayarak,  “takımının”  bozulmasına razı olmayacağı yolundaki meydan okumasına, -ön vuruşuna- böyle karşılık vermiştir.
Şimdi Erdoğan, elinde kalan kabine listesinde revizyon yapacak ve Sezer’in veto etmesinden korktuğu isimlerle, Güle sunacak.
Abdullah Gül, muhtemelen Pazartesi günü ilk turda, olamazsa 28 Ağustos’ta ikinci turda muhakkak Cumhurbaşkanı seçilince, Erdoğan’ın listesini -eli mahkûm- otomatik olarak, tasdik edecek.

Bir dönemin sonu  
Sezer, Atatürk’ün makamını ve emanetini 7 küsur yıl cesaret, dirayet ve basiretle korudu. Çankaya’dan milletin büyük çoğunluğunun gönlünü ve güvenini kazanmış olarak  “izzet ve ikbal”  ile ayrılacak. Çok yoruldu. Ama hemen söylemeliyim; Ahmet Necdet Sezer, Çankaya’dan ayrılmakla, Cumhuriyeti ve Atatürkçülüğü korumak görevini bırakamaz. Bilge devlet adamı olarak bu görevi, sonuna kadar sürdürmek zorundadır. Cumhuriyet, Atatürk’ün Cumhuriyeti bu yeni dönemde, muhakkak tehdit altında olacaktır ve bu tehditleri önlemekte dirayeti ve tecrübeleriyle, ona da büyük görev düşecek! Herhalde o Çankaya’dan ayrıldıktan sonra kıymeti, karanlıklardaki  “aydınlığın”  kıymeti ve Sezer orada olmasaydı neler olabileceği daha iyi anlaşılacak.
Atatürk Cumhuriyetine, Hasan Cemal diyor ki:  “Sezer iyi bir cumhurbaşkanı olmadı... Çünkü taraf oldu... Anayasal sorumluluğunu göz ardı ederek devlet organları arasında istikrar açısından olması gereken uyum konusunda doğru dürüst bir çaba göstermedi... Vetoları ile hukuku zorladı, yürütmenin engellenmesini iş edindi. Çünkü milletin oyuyla 2002’de seçim sandığından çıkan Tayyip Erdoğan, AKP ve hükümeti, Sezer’in gözünde neredeyse siyasi bir düşmandı... AKP kazandıktan sonra Çankaya Köşkü’nü türban takanlara kapadı... Laiklik derken demokrasiyi unuttu Sezer. Aydınlanma derken, klişe ve dogmalara bağlandı. Otoriter ’devlet ideolojisi’ne hizmet etti. Birçok tutum ve davranışında 1930 model tek parti zihniyeti kendini belli etti... Askerin siyasete karışması konusunda herhangi bir itirazı olmadı... Demokratik hukuk devletinin açıkça ihlali olan 27 Nisan Muhtırası’na sesini hiç çıkarmadı... AB’yi, ABD’yi sevmedi... Ulusalcılığı, kuvvacılığı benimseyen, gerektiğinde asker müdahalesiyle, muhtıra şakşakçılığıyla iktidara el konulmasını açıkça destekleyen odaklara yakın durdu... Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Orhan Pamuk’u da kutlamadı... Kısacası: Türkiye gibi demokrasi ve hukuka ihtiyacı olan bir ülkede, nasıl cumhurbaşkanı olunmaması gerektiği konusunda bir örnek olaydır Ahmet Necdet Sezer...”  Hasan Cemal’in bütün bu değerlendirmelerı aslında, Ahmet Necdet Sezer’in  “neden iyi ve büyük bir Cumhurbaşkanı olduğunu” kanıtlıyor...

Jak V. Kamhi

Sezer’in Çankaya’daki son resepsiyonu, işadamı Jak V. Kamhi’ye  “Devlet Üstün Hizmet Nişanının”  verilmesi töreni oldu. Dostum Jak Kamhi, bu devlete ve millete yürekten sadık, içtenlikle, “Ne mutlu Türküm”  diyen bir Türk Musevisidir. Ülkesinin çıkıarları için nasıl çalıştığını, Amerika’da iken onunla  beraber çalıştığım için, yakından bilirim. “500. Yıl Vakfını” kurması, Osmanlı Devletinin İspanya’da engizisyondan kaçan Yahudilere kucak açmasına vefa borcunu ödemek içindi. Türk Devleti de  “üstün hizmetlerinden” dolayı ona teşekkür etmiştir!

Yazarın Diğer Yazıları