Şiar Yalçın- Coşkun Kırca

İki can dostum,arkadaşım vardı... Coşkun Kırca artık yok... Üç yıl önce kaybettim, gelecek 23 Şubat Cumartesi günü, ölümünün yıldönümü! Şiar, şükürler olsun “var”. Dimdik ayakta! 
Şiar Yalçın, Coşkun’la ortak dostumuz... Onunla beni, babam Kılıç Ali’nin, İstiklâl Mahkemesi yargıcı iken, babası hakkında verilen ve infaz edilen “idam hükmüyle” babası, eski Maliye Nazırı Cavit Bey’in acı kaderi birleştirdi. Kader, beni ve Şiar’ı ilkokulda, aynı sırada bir araya getirdi ve yetmiş sekiz yıl dost kaldık. Bizi onun bir aralık solcu, benim hep sağcı olmam dahi ayıramadı... “Büyüklük, hoşgörü” ondaydı!
Şiar, hep Atatürkçü idi; babasının akıbetine rağmen!
Coşkun, 10 Eylül 2001’de köşesinde gene İstanbul Hukuk’tan tanıdığı Şiar’ın, nadir zekâsını ve Türkçe edebiyat bilgisini övmüş, övdükten sonra O’nun Atatürkçülüğünü yazmıştı. Şiar, o sıralarda Refah Partisi’nin, devrimlere karşı bir hareket olarak, bir kanun çıkararak, Cavit Bey’i “aklamak” tekliflerini, elinin tersiyle ret etmiş; Cumhuriyet gazetesinde, “Ben Atatürkçüyüm. Babamın sizlerin aracılığınızla aklanmasına tahammül edemem” diye yazmıştı! İşte O, böylesine bir insan!

Ve Coşkun Kırca
Coşkun Kırca ile 1946 yılında, İstanbul Hukuku’nda başlayan arkadaşlığımız; onun 2005’te ölümüne kadar devam etti...  O, Birleşmiş Milletler’de Türkiye’nin Daimi Temsilcisi iken ben, Orta Elçi sıfatıyla onun yardımcısı idim... 1984’e kadarki bu dönem benim hayatımın en güzel yıllarındandı... Sabah kahvaltılarında neşe ve esprilerle başlayan günümüz, Büyük Elçilikte ülke sorunları ve çıkarları hususunda dertleşmemiz ve halkla ilişkilerle, davalarımzı Amerikan ve dünya kamuoyuna duyurmak çareleri aramamızla devam ederdi...
New York’ta ekseri akşamlar, ikametgâhta eşi Bige, kızları Gülcan ve Selcan’la eşimle birlikte olmak büyük keyifti... Tesadüf; eşi Bige, başka bir can dostumun, Özcan Ergüder’in kız kardeşi idi ve adeta kucağımda büyümüştü... Velhasıl, hem aile idik ve hem de ideal arkadaşımdı Coşkun! Bizi birleştiren, Atatürk milliyetçiliği ve vatan sevgisi idi!
Onu, dostluğunu ve şakalarını -asıl bilgeliğini-  hele şu sırada çok arıyorum. Daha o zaman filizlenen bugünkü tehlikeler karşısında ne yazardı ve ne yapardı, diye hep düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki, “Demedim mi ben size” diyordur! İyi ki bugünleri görmeden vefat etti diyesim geliyor!
Bu yıl da Coşkun Kırca’yı anmak kadirşinaslığını gösteren Galatasaray Üniversitesi Sayın Rektörü Profesör Ethem Tolga’ya teşekkür ederim. Bu törende ünlü piyanistimiz Gülsin Omay çalacak... Bu da, klasik müzik düşkünü Kırca’nın anısına yakışıyor. Bilmem Gülsin Hanım hatıralar mı; New York’a geldiğinde, Coşkun’la bir araya gelmiştik!
Akrabalarımızı bize kader verir, ama dostlarımı Allah veriyor ve ben, böyle dostlarım olduğu için Allahıma şükrediyorum!

Yarın çok geç olacak
Mustafa Kemal’in Harf Devrimini gerçekleştirdikten sonra İstanbul’da Sarayburnu Parkı’nda çekilmiş fotoğrafı; Büyük Lider Atatürk,
 Türk halkına Latin harflerini öğretiyor. Bu fotoğrafta Atatürk’ün hemen arkasında duran genç adam kin? O genç adamın adı Coşkun Ertepınar. Zamanın Mili Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Şube Müdürlüğü, Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı... 9 Ağustos 2005 tarihinde Ankara’da vefat etti. O genç adam, YÖK Başkanlığı’na Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın atanması üzerine, tereddüt bile etmeden istifayı basan YÖK Başkanvekili Aybar Ertepınar’ın babası... 
Aybar Bey’e neden istifa ettiği sorulduğunda, o fotoğraftan söz ediyor;  “O fotoğraftaki adamın oğlu olmanın bir sorumluluğu vardır. Babam da benim durumumda olsa aynı şeyi yapardı... ‘Atatürk’ün yanındaki adamın oğlu’ olmayı, ’Malezya’daki Atatürk karşıtı bir üniversitede görev yapan adamın emrinde çalışmaya ‘tercih ettim”  diyor...
Malezya Üniversitesi hocası Yusuf Özkan, YÖK Başkanı tayin edildikten sonra eski YÖK üyesi ve Başkan Vekili İsa Eşme’nin yerine de ilahiyatçı Profesör Ayhan getirildi.
Çiçek, her yerde gözlerimizin önünde büyümekte.  “Cumhuriyetin bütün kaleleri işgal edilmekte.” Yarın çok geç olacak!

Yazarın Diğer Yazıları