Sığınmacı, sığındığı ülkeyi öldürür mü?

"Ensar-muhacir, ümmetin çocukları, Müslüman kardeşlerimiz" dediler.

"Bizden yardım dileyene, ecdadımız gibi kucak açarız" diye tarihten referans vererek, süreci meşrulaştırmak istediler.

"Bu kadar büyük bir nüfus hareketi demografik bir operasyondur, Türkiye'nin ayarlarıyla oynamayın" dedik, ırkçı ve faşist ilan ettiler.

Ama tüm tezler çürüdü, proje tutmadı!

Son 1 haftada yaşananlara bakalım:

Sığınmacıların geri dönüşüyle ilgili ilk kez bir anlaşmaya madde koydular. Rusya ile yapılan Suriye anlaşmasına  "Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır" maddesini eklediler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı'nı eleştiren AB ülkelerine "Ey AB kendinize gelin. Bizim operasyonumuzu bir işgal hareketi diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay. Kapıları açarız 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz. Kalkmışlar para hesabı yapıyorlar. İkinci taksit olan 3 milyar Euro'yu göndermeyeceklermiş. Siz verdiğiniz sözü şu ana kadar yerine getirdiniz mi? 40 milyar doları biz harcadık. O kadar daha harcar yolumuza devam ederiz ama kapıları da açarız" şeklinde cevap verdi.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ise "Türkiye'de 3,6 milyon mülteci var. Bölgede DEAŞ ve YPG terörüyle uğraşıyoruz. 40 milyar dolardan fazla harcadık, bu da ekonomimizi etkiliyor" sözleriyle ekonomideki kötü gidişatı sığınmacılara bağladı.

Tüm bu gelişmeler, söylemler gösteriyor ki AK Parti'nin sığınmacı politikası çökmüştür.

Son günlerde üst üste verilen demeçler, resmi anlaşmalara eklenen "geri dönüş" maddeleri Türkiye'nin yeni bir sürece gireceğini gösteriyor.

Siyasetin tepesinde Suriyelilerin gitmesi için söylemler üretilirken, aynı zamanda sığınmacılarla ilgili acı olaylar da yaşamaya devam ediyoruz.

Denizli, Şanlıurfa, Gaziantep, Ankara, Konya, Sakarya, Kilis derken İstanbul'da önceki gün bir gencimiz daha sığınmacıların bıçaklı saldırısında hayatını kaybetti.

Fatih Karagümrük'te gerçekleşen olayda arkadaşıyla sohbet eden 16 yaşındaki İsmail Bayar, yoldan geçen Suriyelilerle sözlü tartışma yaşadı. Bir anda 8 kişi olan Suriyeli sığınmacılar İsmail'i sırtından, kolundan ve kalbinden bıçakladı. Yanındaki arkadaşı ise olay yerinden kaçarak canını kurtardı.

İsmail Bayar, günlerdir verdiği yaşam mücadelesini ne yazık ki kaybetti. 5 Suriyeli tutuklandı, kayıtlı olup olmadıkları bile meçhul.

Bayar, iyi bir futbolcuydu. Ailesi onunla gurur duyuyordu. Futbol milli takımının U-19 klasmanına seçilecek kadar da başarılıydı.

Açık ve net konuşalım. 16 yaşındaki gencimizi, "hayatlarını kaybetmesinler" diye kabul ettiğimiz, içimize aldığımız destek olduğumuz sığınmacılar katletti.

Ama artık yeter! Ne verecek canımız ne de kaybedecek çocuğumuz var.

İyisiyle, kötüsüyle, doğrusu ve yanlışıyla… Artık dönüş zamanı…

Milyonlarla ifade edilen bir nüfus hareketinin dünyada eşi benzeri bulunmamaktadır.

Siyasetin yanlış politikaları yüzünden; kültürümüzü, dilimizi, huzurumuzu, güvenliğimizi kaybettik.

Şimdi de canımıza kastediliyor!

Güçlü ve gür bir sesle "artık yeter" deme zamanıdır.

Çünkü bu kadar kontrolsüz, kayıtsız, planlamasız bir iş yapılamaz.

Sınırlar Türkiye'ye değil, Türkiye dışına doğru açılmalıdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları