Sıra herkese geldi

Sıra herkese geldi

Daha bir gün önce, Ulusal Kanal'da, İslamcı iktidarın, muhalif cephenin bu darmadağınıklığını fırsat bilip hem başkanlık hem de ağır yaptırımlar için daha yok edici hareketlere girişeceğini söyledik.

Zavallı durumdayız.

Kimin eli kimin cebinde, neyi nasıl savunacağımızı, şaşırdık.

Hiçbir muhalifi dışarıda koymadan Cumhuriyet ve Aydınlanma ve insanlık değerlerini savunabileceğimiz bir muhalif vicdanımız ve sivil kurumlarımız ve örgütlerimiz kaldı mı?

(...)

Yıllardır bu sütundan Fetö'ye etnik yapılara bulaşmayın diye sağa sola her yere bağırdık, canımız çıktı, kalbimiz karardı.

Hem AKP'de hem CHP ve Cumhuriyet Gazetesi'nde ezici bir çoğunluk bizlerin bu sesini boğdu, hatta tutukladı.

Gördük ki herkesin bir savaşı varmış, herkesin savaşı kendineymiş.

 (...)

Baskılara ve zulme dur diyecek, kimimiz kaldı.

Hukuk ve siyaset karşısında alnım açık diyecek kim kaldı?

İçimizde yaşayan tertemiz yiğit insanlar ya kovuldu dışlandı ya vuruldular ya da kendileri alınlarına kurşun sıkıp gittiler.

Kaldık, kurumsuz, örgütsüz, umutsuz, şimşir tarak, baş başa.

(...)

Ve hepimiz hala suçu birbirimize atmakla meşgulüz.

Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk, pazardan bir nar almıştı, evimize götürmeye başaramadık, narı etnik yapılar ve Fetö tezgahlarıyla sokaklarda bin parça dağıttık.

Şimdi zulüm konuşmaya takat bırakmıyor, hepimizin ağzında acı bir salya soğuk bir gülümseme.

Başımıza gelen felaketler karşısında dişlerimizi hırsla gıcırdatacak kadar dahi güç kalmadı.

Ey güzel memleketim, çok bilmiş ve kendini çok beğenmiş yazarlarımız ve muhaliflerimiz işte bizi bu kör noktaya getirdi.

Söyleyin hile yapmadan yan yatmadan gerçeğin ta kendisini söyleyecek tek bir muhalifiniz kaldı mı?

Neydi o meşhur slogan, sıra sana da gelecek.

Sıra herkese geldi, bugün Cumhuriyet Gazetesi basıldı gözaltına alındı haberleri yarın ODATV basıldı bir daha gözaltına alındılar şeklinde okuyacaksınız.

Tertemiz lekesiz tüm aydınlanma güçleri kimseyi dışarıda bırakmadan tek bir bayrak altında toparlanma güç ve iradesini bulamadıkları sürece.

Zulmün kasları daha da büyüyecek.

Acılarına tutunan kalemlerimiz çürüyüp çürüyüp dalından bu sefer tek tek değil topluca düşecek.

Nihat Genç Odatv.com

***

Kamyon demokrasisi

------

29 Ekim günü Ankaralılar zor anlar yaşadı. Özel araçlar, toplu taşıma araçları nereye gideceğini şaşırdı. Kızılay ve Ulus'a giden tüm yollar dev kamyonlarla kesilmişti.

Güvenlik dense de ikna edici olmadı. Vatandaşlar bu durumu, "Cumhuriyet yürüyüşlerine katılımı engellemek" olarak değerlendirdi.

Trafik levhalarıyla yapılabilecek iş damperli kamyonlarla yapıldı. Halk o kamyonları 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kışlaların önünden hatırlıyordu.

29 Ekim günü Ankaralılar en çok "Kamyon demokrasisi" ifadesini kullandı.

Haksız da değillerdi!

İsmet Özçelik Aydınlık

***

İşte bu kadar "yerli", bu kadar "milli"

-------

Günümüzde Türkiye'deki en gözde deyim bu; Yerli ve milli...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hemen her konuşmasında mutlaka kullandığı, AKP hükümet üyelerinin söylemeden edemedikleri söz; "Yeni Türkiye"nin mottosu adeta.

Ama bakın ne kadar yerli, ne kadar milli;

 - Türkiye bugünlerde PKK'dan, FETÖ'ye, IŞİD'den PYD'ye kadar pek çok terör örgütüyle, sınır içinde, dışında mücadele ediyor. Peki bu mücadelede ne kullanılıyor?

Geçen haftadan bir rakam; Türkiye, son bir yıl içinde Almanya'dan 76.4 milyon Euro değerinde silah ve mühimmat almış. Bir önceki yıl, Almanya'nın silah satışında 25. sıradayken, geçen yıl 8. olmuş.

- İstihbarat örgütümüzün adında "Milli" kelimesi var. Ama Ruslara göre, istihbaratımız Rusya ve İran'dan.

Rus Parlamentosu Savunma Komitesi Başkanı Frants Klintseviç, Türkiye'nin kamuoyuna hiç ilan etmeden, Rusya-Suriye-İran istihbarat paylaşım ağına dahil olduğunu açıkladı.

- İstihbarat demişken; ABD'den gelen bir bilgiyi de paylaşmak lazım; Meğer adında "Türk" kelimesi geçen şirket, Türk Telekom, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını izlemeye kalkmış.

Forbes'te yayınlanan habere göre, Türk Telekom Türkiye'deki internet kullanıcılarının bütün trafiğini kontrol etmeye, kimliklerini tespit etmeye ve şifrelerini öğrenmeye yönelik bir yazılımı, Amerikan Procera Network adlı şirkete sipariş etmiş. Ancak Amerikan şirketinde çalışan mühendislerin böyle bir yazılımın bir Türk şirketine, kendi vatandaşlarını izlemek üzere satılmasına isyan edip, durumu basına sızdırmış.

 Bu haberler sadece geçen haftadan kalanlar.

Bunlar gibi binlerce örnek var.

Kısacası; AKP'nin yeni Türkiye'si "yerli ve milli" ama; İstihbarat Ruslarla İranlılardan, kendi vatandaşını izleme yazılımı Amerikalılardan, terörle mücadelede kullanılan silahlar Almanlardan.

O kadar yerli; o kadar milli...

Zeynep Gürcanlı Sözcü

***

Bahçeli'nin jübilesi

------

"Devlet adamlığı yaklaşımını önemli görüyorum. Devlet Bahçeli'ye şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum."

Kim dedi bunları?

Cumhurbaşkanı Erdoğan...

Neden böyle söyledi?

Devlet Bahçeli'nin, Başkanlık Sistemi'ni destekleyen sürpriz çıkışı için...

Bu destek, Erdoğan'a çok arzu ettiği başkanlık yolunun kapılarını açıyor. Erdoğan, memnuniyet duygularını açıklarken az bile söylüyor. Aslında Bahçeli'nin bir de heykelini dikmeli!

Millet, Bahçeli'ye muhalefet yapsın diye oy verdi, o ise iktidarın payandası oldu. AKP ne zaman sıkışsa Devlet Bahçeli hızır gibi yetişti, iktidarı büyük sıkıntılardan kurtardı.

Bahçeli Bey, aynı çabaları kendi partisi için gösterseydi MHP bugün küme düşme sınırında olmaz, başa güreşen güçlü bir parti olurdu.

Devlet Bahçeli'nin yeni bir genel seçimde kazanması mümkün görülmüyor. Bu nedenle o da siyasi jübilesini, Türkiye'ye "Başkanlık Sistemi" getirerek yapıyor.

 Tarih onu nasıl yazacak, gelecek kuşaklar ondan nasıl söz edecek, bunu sanırım söylememize hiç gerek yok!

Rahmi Turan Sözcü

***

En kolay iş

------

Eskiden zordu.. Her icraatın hesabı sorulurdu.. Gazeteci sorar, seçmen sorar, muhalefet sıkıştırır..

Vay bunu niye böyle yaptın..

Vay bunu niye böyle yapmadın..

Cevap ver dur..

Hesap ver dur..

*

Bu gelenek kalktı.. Bakan söyleyeceğini söylüyor, çekip gidiyor..

Niye, neden, niçin diye soran yok..

Misal Ulaştırma Bakanı yeni projelerden söz ediyor.. Başarılarını anlatıyor.. Kimse çıkıp; 'Sayın bakan Marmaray projesi 2009'da bitecekti, 2016'ya geldik daha yarısı bitti. Neden?' diye sormuyor..

Sorsan da cevap vermiyor..

*

Diyorum ya, bu devirde en kolay iş bakan olmak!. 

Mehmet Tezkan Milliyet

***

10 yıla çok değerlenecek oralar(!)

---------

 Gayrimenkul ilgilendiğim bir sektör. "Nerede ev kaça, oralar çok değerlenmiş, biz aldığımızda şu kadardı" muhabbetini sevmeyen insan bence tam olarak Türk değildir. Ve ben Türk'üm!

İnşaat sektörü memleketin en enerjik alanı. Tabii ev mev alacaksanız, yakından takip ettiğim bu sektörde bazı konulara dikkat edeceksiniz:

 'Havaalanına 45 dakika', 'Köprüye 30 dakika', 'Merkeze 5 km' gibi ibarelere dikkat edin. Hangi havaalanı, hangi köprü, hangi merkez, iyi araştırın. Siz Nişantaşı'nda oturacağım zannederken, bina müstakbel Çanakkale Köprüsü'ne 30 dakika, Bursa Yenişehir Havalimanı'na 45 dakika, İstanbul'un değil, hayvancılık sektörünün merkezine, yani bir meraya 5 km. çıkabilir.

Deniz manzarası vaat ediliyorsa, "Hangi deniz" diye sorun. Çünkü dikkatinizi çekerim, esasında Boğaz, deniz değil, bir tür nehirdir! Deniz dedikleri muhtemelen Marmara Denizi veya Karadeniz, ve sizin evden Taksim Meydanı boş trafikte nereden baksan arabayla 2 saat!

Coğrafya tamamsa matematiğe geçelim. İnşaat sektöründe 1+1 eşittir 1'dir. Zira çoğu 1+1'ler, özellikle de gerçekten büyük şehirlerin merkezi semtlerindeyse, minik bir salonun ikiye bölünmesiyle oluşan 2 küçük odadan müteşekkildir. Odalardan birine 1.5 kişilik yatak, projede 'salon' tabir edilen diğer odaya da ikili kanepe ve sehpa sığıyorsa yine iyisiniz.

Ayriyeten mutfak aramayın, mutfak, kanepenin bitişiğindeki lavabolu tezgah.

'Metroya yürüme mesafesi', sizin yürüyüş sporundaki performansınıza bağlı. Asla metro sizin apartmanın 50 metre ilerisinden geçmeyecek. New York mu kız burası? Hani 500 metre ilerideki AVM'nin en üst katından bakınca, ileride kutu kutu gördüğünüz gökdelenler var ya, hah, metro oradan geçiyor! 'Yürüme mesafesi' de, her gün 10 bin adım yürümek bir sağlık şartı ya, o şekilde düşünün!..

Son olarak, 'Yeşillikler içinde'ye de çok kanmayın. Sitedeki apartmanların arasına taflan dikecekler, o o demek.

Şimdi gerçekçi biri olarak gidin alın evinizi, çünkü 10 yıla çok değerlenecek oralar!

Gülse Birsel Hürriyet