Sistem neden tartışılıyor?

Bu ülkede neden her şey olması gerektiği gibi yapılmıyor? Yapılan işlerde bir sapma, büyük ya da küçük illa arıza çıkaracak taraf olacak.

İşte size sistem tartışmaları.

Nedir bizim ülke yönetim sistemimizin adı?

Partili Cumhurbaşkanlığı.

Bilim tarihinde var mı böyle bir sistem?

Yok!

Siyaset bilimine giriş kitaplarını oku; yok.

Karşılaştırmalı siyaset bilimini aç satır satır karıştır gene yok.

Anayasa Hukuku dersleri oku; yok.

Bilimsel metinlerde yeri olmayan uyduruk bir sistem getirdiler. Getirilmezden evvel yazdık söyledik.

"Bu sistem yürümez" dedik.

 "Getireceğiniz Partili Cumhurbaşkanlığı denetimsiz" dedik.

 "Tek kişinin otoriter yönetimine dönüşecek" dedik.

"Parlamento, bu ülkeyi kuran büyük bir kurumdur. Millet iradesinin tecelligâhıdır. Kuracağınız sistem, milletle devletin arasın açar" dedik ısrarla tersini söylediler.

Dinletemedik.

Şimdi geldiğimiz yere bakar mısınız? Kuruluşunun daha ilk yılında arıza verdi.

Kim söylüyor?

Bahçeli hariç herkes.

Öncelikle de sistemi kuran iktidar kanadı "arıza verdik" diyor. "Onarılacak, varsa hatalar düzeltilecek" diyor.

Sistemin kötü işleyişi sebebiyle ülkemizin gördüğü zararı kim telafi edecek?

Bir ülkenin yönetim sistemi yönetilen herkesi ilgilendirir. Öyle ise yönetim sistemi, iktidardaki parti ve destekçilerinin  arzularına göre değil, kime göre kurulmalıdır?

Şüphesiz herkesi yönetecek olan siyasal sistem, toplumsal mutabakatına göre kurulmalıdır. Bir çeşit siyasal sözleşme niteliğinde olmalıdır.

Bizde nasıl oluyor?

İktidarın kendi isteklerini, politik görüşlerini kabul etmeyenleri hain, FETÖ'cü, PKK yanlısı olarak suçlama ve karalamalarıyla.

Bir şey daha: Hangi rejim ya da sistem olursa olsun iddia ettiği, ortaya koyduğu kurallara önce; o sistemi kuranlar uymalıdır. Türkiye'yi yönetenlerin en büyük açmazı tam da burada düğümleniyor.

"Demokrasi" diyorsun, ortada hukuk yok.

Hukukun üstünlüğü yok.

Ana akım medya iktidara eklemlenmiş. Halk, yürütmenin hatalarını göremiyor. Çünkü medya iktidarın borazan haline getirilmiş. Bu durumda demokrasiden bahsetmek kesinlikle mümkün değildir. Demokrasi sadece seçme ve seçilme özgürlüğünden ibaret değildir. Demokrasinin özünde halkın kendi kendini yönetme iradesi vardır. Halk toptan meclise gidip kanun yaparak kendi kendini yönetemeyeceği için, yerine kendisini temsil edecek vekiller seçer.

Vekiller dâhil, iktidar-muhalefet herkesin doğru olanı yapıp yapmadığını iktidarın gerçek sahibi halkın değerlendirip bir daha seçip seçmemeye karar verebilmesi için denetim mekanizmalarına ihtiyaç vardır. Bu denetim mekanizmalarından biri de özgür basındır. Dolayısı ile sağlıklı bir demokrasinin var olabilmesi için ana akım medyanın objektif davranması beklenir.

Demokrasinin bir diğer ön koşulu hukuk düzeni, kuvvetler ayrılığıdır.

Türkiye'de seçim sistemi var, lakin seçimler adil değil. AKP iktidarlarıyla devlet iktidar partisine çalışan bir aygıta dönüştürüldü.

Hukuk düzeni, iktidarın sevmediklerini mahkeme sopasıyla hizaya sokma aygıtı haline getirildi. Akşener'e FETÖ soruşturması, Babacan'a önce soruşturma açıma girişimi ardından Bülent Arınç'ın yüksek sesli ikazıyla vaz geçilmesi, Sözcü ve Cumhuriyet Gazetelerine yönelik mahkemeler vb. hukuk düzeninin çok kötü çalıştırıldığının apaçık göstergeleridir.

Böyle bir siyasal ortamda, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, elbette tökezleyecek ve elbette böyle bir yürütme ortamında demokrasiden, adaletten ve hukuktan söz edilmeyecektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları