Siyaset alanına operasyon

Ne yalan söyleyeyim, iktidar bu güne kadar kazanımlarının pek çoğunu kurguladığı toplum mühendisliği sayesinde elde etti.

"Yeni Türkiye" dedikleri süreç, bir çok toplum mühendisliği sayesinde bugüne geldi..

Balyoz, Ergenekon mesela.

Neydi?

Kurmaca.

Dileceksiniz ki "onu FETÖ yaptı", ama siyasi irade de arkasındaydı.

Yargıyı ele geçirme operasyonlarını hatırlayın.

Bu sayede, HSYK'nın yapısı değişti. Kurumsal kimliği yeniden düzenlendi.

Yine bu sayede referandum yapıldı ve her referandumda toplumu aydınlatması gereken basın tek tabancaydı. Aydınlatmak yerine yönlendiriyordu. Halen daha aynısını yapıyor.

Diyeceksiniz ki referandumda halk oyladı..

Doğru oylama yapıldı. Lakin demokrasi ve hukuk devletlerindeki gibi olması gereken siyasi ortam düzen yoktu. Seçimlerde taraflara eşit imkânlar sunulmadı. Her şey iktidarın emrinde ve kontrolündeydi. Bugüne kadar iktidar, hem tüm medyayı tek başına en etkili propaganda aracı olarak kullandı, hem de devletin ekonomik kaynaklarını. Hatırlayın, devletin araç-gereç, taşıt gibi maddi imkânları kimin elindeydi? Kırmızı plakalı resmi araçlar, özel kiralanan ve parası hepimiz tarafından ödenen sivil araçlar,  seçimlerde iktidar lehine oy devşirdi.

Cemaatler artı iktidar partisi, artı devlet imkânları, artı devlet kamu medyası ve özel medya, eşittir referandum sonucu olarak karşımıza çıktı.

Türkiye'deki seçim uygulamaları AB ülkelerindeki gibi tarafsızlık ortamında, adil şartlarda  gerçekleşseydi, sonuçlar çok farklı olacaktı. Türkiye bu noktaya gelmeyecekti.

Mesela parlamenter sistem yerine bugün yetersiz kalan Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi kabul görmeyecekti.

AKP'nin, iktidara geldiği günden bu tarafa yaptığı uygulamalara bakıldığında bir operasyon partisi gibi işlev üstlendiği görülüyor. 17 yıllık iktidarları sürecinde devletin askeri, mülki, hukuki sistemleri operasyonla (toplum mühendisliği) ile karşı karşıya kaldı.. Geldiğimiz noktada, partili cumhurbaşkanlığı sisteminin getirenleri mutlu etmediği görülüyor.

"Yüzde 40+1'le cumhurbaşkanı seçilsin.." seslenişi AKP'li eski bakandan geldi.

Bu durumda bize de sormak düşüyor: Niye 40+1 kardeşim? Hani siz, dünyanın en mükemmel, en hızlı karar alan, eski Türkiye'nin koalisyonlarına son veren, Türkiye'yi hızla kalkındıracak bir sistem getirmiş kurmuştunuz?

Öyle değil miydi yoksa?

Yapıp eylenenlerden anladık ki değilmiş.

"Süper olacak" denilen yeni sistem, daha ilk seçimde ittifaklara yöneldi. Daha ilk uygulamada, bakanlar ile partililer ve milletvekilleri arasındaki uçurumun yarattığı derin boşluk kendini belli etti.

Hele kötü yönetimin sonunda ortaya çıkan ekonomik bunalım ve beraberinde getirdiği işsizlik, hayat pahalılığı iktidar blokunu derin derin düşündürmeğe başladı. Yetmedi, anket sonuçları yolun sonunu göstermeye başladı.

Bu durumda ne yapacaklar?

Her zamanki gibi operasyon peşindeler..

Önce "İP" diye haberleştirdikleri İYİ Parti ile CHP arasına HDP çomağı sokarak Millet İttifakı'nı parçalamak isteyecekler. Sonrası kolay. Hâlbuki kendileri İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde HDP seçmenine daha yeni güzellemeler yaptı ve oy istedi.

İmralı'daki terörist başının yanına Tunceli Üniversitesi'nden bir hocayı gönderdiler. Terörist başının kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan'ı TRT Kürdî'ye çıkarıp konuşturdular.

Bunları neden yaptılar?

HDP'li seçmen oyunu Binali Yıldırım'a versin diye. Çünkü HDP aday göstermeyerek seçmenini serbest bırakmıştı. Serbest kalan seçmenden "ne koparırsam kârdır" deyip, terörist kardeşlere sarıldılar.

En çok oyu alan kazanacağına göre, haliyle CHP'de aynı seçmen kitlesine yöneldi. HDP seçmeni boşta kalıp joker olduğu sürece de durum değişmeyecektir. Çünkü 50 artı 1 kazandırıyor. Başkası değil..

 

Yazarın Diğer Yazıları