Siyaset Borazanları...

Bir iki istisna dışında belediye başkanlıklarında adaylar için sona yaklaşıldı. Partilerde lidere yakın olma görüntülerine baktıkça, bunu daha iyi anlıyorsunuz. Bu pozları normal karşılamak gerek ama bazı aday adaylarının tavrı "Yağcılar'da İnecek Var" ödüllerimi hatırlatıyor. Arada geçmişe dönüyorsunuz. Hani Karadeniz gezisi sırasında Erdoğan'ın fotoğraf karesine girmek için bacak aralarından bakan kişi aklımızdan çıkmıyor.

Politikamızda, hele yerel siyasetimizde bu işleri normal karşılamaya başladık. Ancak tüm hayatı boyunca aktif siyasete girmeyi benimsememiş biri olarak şaşırıyorum. Bu yüzden liderine sırnaşan kimseyi hâlâ benimseyemiyorum. Bu "insan manzaraları" tuhaf gelmeye devam ediyor.

Abartanlar

Olayın bir de "hık deyicileri" var ki, sıraladıklarımdan beter. Mesela ekranların özel ekipleri mevcut. Sözüm ona "siyasi kulis yapıyorlar." Dikkatli izleyince bunların birer propagandist olduklarını tespit ediyorsunuz.

Bu defa Gece Görüşü üzerinde yoğunlaşacağım. "15 Temmuz kahramanı" ilan edilen Hande Fırat'ın yönetim ve denetimindeki bu ekip her şeyi biz biliriz havasında. Yukarıdan enjekte edilenleri yağlayıp ballıyorlar. "Tu kaka" yaptıkları ise hep muhalif kesimden. Kazara bunlardan övdükleri çıkarsa, bilin ki seçilme şansları yok demektir.

CNNTURK'tekiler içinde öyle biri var ki, en önemli isim: "Abdülkadir Selvi." Konuşmalarına bakıyorsunuz; Binali Yıldırım'ı aday yapmayı bir yana bırakın İstanbul'a belediye başkanı atadı bile. Hızını alamadı, boşalan Meclis Başkanlığı'na da Naci Bostancı'yı seçtirdi. Anlayın artık ince çalışmayı.

Hani yanında olsam Selvi'ye alakasız gibi gözüken, bir soru sormak isterdim: "Cemevleri'nin Yargıtay'ca ibadethane kabul edilmesi hakkında ne düşünüyorsun?" Doğrusu ne cevap vereceğinin, ya da gerçek fikrinin ne olduğunun merakı içindeyim.

Bir akşamda Profesör yapılıp aynı gece "kaymak ataması" gerçekleştirilen Mehmet Şahin aynı takımdaki en akıllı programcılardan. Parti protokolleri için önce "önemsiyorum" diyor. Sonra da hükûmetin işine gelen çözümleri öne sürüyor.

Farklı olanlar

Murat Çelik, çalıştığı gazete Vatan'ın kapatılmasından sonra Posta'ya kaydırıldı. Değişmeyen yanı ekran yorumculuğu. Fırat ve Selvi'den çok objektif. Belli çizgiler dışına çıkmamaya özen gösteriyor ama diğer iki isim gibi "parmağım gözüne" demiyor. Genelde beğeniyorum. Belki de iyi Beşiktaşlı olduğu içindir. Bu da benim zaafım.

Gürkan Hacır'a sıra gelince durum farklı. Hayatımda hiç solcu olmadım ama, nedendir çözemiyorum; "bazı solculara karşı yakınlık hissederim." En iyi dostlarımdır.

Gürkan ayrıca sevdiğim bir meslektaşımdır. Hatta, kardeşimdir diyebilirim. Bu defa da en farklı tespitler Hacır'dan geldi. "Ak Parti 16 yıldır aynı isimlerle dönüyor" lafı gerçek ve ona aitti. Yeni adlar çıkarılmasını hatırlattı. Açıkça belirteyim ben bu bölüme katılmıyorum. Eğer bir kişi başarılı ve kafası çalışıyor ise koltuğunda kalmalı. Hacır'ın sözlerini yeni unsur olarak kabul etmekle yetiniyorum. Kaldı ki Ankara'da Mansur Yavaş hâlâ popülerse, haklıyım galiba. Melih Gökçek'i de hatırlatayım.

TRT'deki müthiş film

Onca maç ve tartışma programı arasında TRT-1'de sürpriz bir film yayımlandı: Dangal. Hint yapımı bu sinema şaheserini öncelikle konusu için çok beğendim. Eski bir eyalet şampiyonu güreşçinin kendisinden daha başarılı bir sporcu yetiştirme arzusu anlatılmakta. Erkeği bulma uğruna bir sürü kızı oluyor. Bunlardan ikisi iki erkeği dövünce yüzünde güller açıyor. Esas macera bundan sonra başlıyor.

Kast sistemi olan ve kadın ile kıza değer vermeyen bir toplumda verdiği mücadele müthiş. Bütün bu savaş beyazperdeye başarıyla aktarılmıştı. Hele güreş sahnelerini mutlaka izlemeniz gerek. Altın madalyanın geldiği o müthiş final ve Orhan Ayhan'ın inanılmaz anlatımı filmi bir başka güzelleştirmişti.

Tekrarlanmalı

TRT yönetiminden bu filmin fazla yoğunluk olmayan bir günde tekrarlanmasını istiyorum. Malumunuz bizim toplumun da kadına karşı tutumu Hintlilerden farklı değil. Talebimin arkasında bu yatıyor.

Öte yandan sözü ona getirmişken Orhan Ayhan'la programına da değineyim. Duayen, "Türk Güreş Tarihi"nin derinliklerine daldı. Sümerlerden başladı Sultan Abdülaziz'e geldi. Onun baş pehlivanı Kavasoğlu Koca İbrahim'den torunu Kırkpınar Ağası Ayhan Sezer'e kadar irdeledi. Gündüz belgesel, gece filmle tam bir "güreş lezzeti" yaşadık.

GÜNÜN SÖZÜ

Sınırlarını tartış, onların gerçekten senin olduğundan emin ol. R. Bach

Yazarın Diğer Yazıları