"Siyasetçiye, sivile küçük çaplı suikastler olabilir"

"Siyasetçiye, sivile küçük çaplı suikastler olabilir"
24 Haziran seçimleri ve bu seçim öncesindeki süreci değerlendiren Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, "Siyasetçiye, sivile küçük çaplı suikastler olabilir" dedi.

Türkiye'nin gündemini ve 24 Haziran erken seçimlerini değerlendiren Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Yavuz'un açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"SİYASETÇİYE, SİVİLE SUİKASTLER OLABİLİR"

24 Haziran’da erken seçimler var. Bu süreçte ordu içinde yeni ve sürpriz gelişmeler bekliyor musunuz?

Küçük çaplı, suikast gibi şeyler yapabilirler mi? Siyasetçiye, sivile olabilir. Ordu içinde kendileriyle mücadele eden komutanlara karşı olabilir. Böyle şeyleri seçim sürecinde veya sonrasında da beklemek gerekir. FETÖ’cüler içeride kaldığı sürece bu tür eylemler olabilir ama giderek o da zayıflıyor. Darbe ihtimali olduğunu ise düşünmüyorum. Fethullahçılar dışında darbe ihtimali sıfır ve onlar da önemli ölçüde zayıflatıldı.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile birlikte muhalefetin çatı adayı olması ihtimali konuşulan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret etmesini de değerlendiren Yavuz, “Bu, ordunun siyasete alet edilmesi anlamına geliyor. Bunu bizatihi siyasetin kendisi alet ediyor. Gerçekten vatan seviyorsa bu ülkeyi yönetenler, ordunun içinde siyasetin örgütlenmesine izin verilmemeli” ifadelerini kullandı. Yavuz, DW Türkçe’den Burcu Karakaş’ın sorularına şu yanıtları verdi:

Milli Savunma Bakanı Canikli geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, ordu içindeki "FETÖ" (Fethullahçı Terör Örgütü) mensupları için, "TSK içinde yaklaşık 3 bin kişilik bir yapıyı deşifre ettik. Önümüzdeki günlerde KHK'yle bunlar ihraç edilecek" dedi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra orduda gerçekleşen ihraçlara rağmen telaffuz edilen sayı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu iş çok ciddi bir iş. Geçiştirilecek bir konu değil. Ordu içerisinde halen operasyonlara maruz kalması muhtemel bir sayının olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla yadırgamadım. Ancak yürütülen davaların içerisinde masum insanların olduğunu da bildiğimiz için her söylenene şüpheyle bakıyoruz. Umuyorum ki bakanın açıklaması gerçek anlamda kripto FETÖ'cülere yönelik olsun. Uzun vadeli bir projenin ürünü olarak FETÖ'nün ordu içerisinde özel bir örgütlenme çalışması yaptığını biliyoruz. En eğitimli çocukları, sistemin bulmasını zorlaştırmak maksadıyla imam hatiplere göndermediği veya dersanelerinde tutmadığını tahmin etmek zor değil.

"ŞU İNSAN YÜZDE YÜZ TEMİZDİR, DİYEMİYORUM"

Bakan Canikli aynı açıklamasında, çok ince ve hassas çalışmalar yaptıklarını, adeta iğne ile kuyu kazdıklarını dile getirdi. Sizin bahsettiğiniz örgütlenme biçimi Gülen cemaatine mensup kişilerin tespit edilmesini zorlaştırıyor mu?

Tabii. Bu örgütlenme biçimi kişilerin bulunmasını zorlaştıran özellikler taşıyor. Yürütülen çalışmaların hafife alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle belirli bir rütbeye gelmiş kurmay subaylar arasında haksız bir şekilde tasfiyeye tabi tutulanların olduğunu da düşünmüyor değilim. Ama burada insanın içi bir türlü rahat etmiyor. Eskiden tanıdığım, albay rütbesine gelmiş bir subayın başlangıçta bu işin içerisinde olmayabileceğini değerlendiriyordum. Darbe girişimi gecesi herhangi bir şeye katılmadığını varsayıyorduk. Aylar geçtikten sonra bir kışlanın önünde elinde silahıyla beraber görüntüleri ortaya çıktı. Dolayısıyla, "Şu insan yüzde yüz temizdir" diyemiyorum. Ama haksızlığa uğradığını bildiğim insanlar yok mu? Var. Yüzde yüz emin olmadıktan sonra insanlar hakkında "FETÖ'cüdür" demek doğru bir şey değil.

Gazete Duvar'dan Hakkı Özdal'a verdiğiniz söyleşide, "Fethullahçı olduğu kesin olan subayların verdikleri sicillere bakmak lazım. Bunların hepsi kayıtlı" demişsiniz. Belirttiğiniz üzere tespiti zor olmakla birlikte, bir ordu mensubunun Gülen cemaati mensubu olduğundan yüzde yüz emin olunabilir mi?

Sürecin emin olmasını engelleyen bir şey var: AK Parti, FETÖ'yü temizlerken ordunun tamamen kendisine müzahir unsurlardan oluşmasını isteyen bir tavır sergiledi. Mesela, 2017 Yüksek Askeri Şurası'nda kara kuvvetlerini incelediğimizde bir tek tümgeneral korgeneralliğe terfi etmedi. Bir tek korgeneral de orgeneralliğe terfi ettirilmedi. Demek ki herkese şüpheli gözüyle bakıyor. Bu durum, suça bulaşmamış insanları da potansiyel şüpheli durumuna sokuyor.

Bu şüphenin orduya zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

Zarar verir çünkü ordunun ham maddesi güvendir. Bu güveni sağlayamadığınız takdirde ordu içerisinde tam bir moral ve motivasyon seviyesine ulaşmanız mümkün değil ki bu çok önemlidir. Güvensizliğin iki türlü sonucu var. Olumlu yanı, subaylar kendilerine olan güvenin artabilmesi için olağanüstü çalışıyorlar. Bir kısmında ise küsme ve kenara çekilme olarak tecelli edebilir ki bunlar iyi şeyler değil.

"TÜRKİYE'NİN İHTİYACI SADECE TSK'NIN FETÖ'DEN TEMİZLENMESİ DEĞİL"

Sizce Gülen cemaati mensuplarının tamamının TSK'den tasfiyesi mümkün mü?

Mümkün. Ama burada silahlı kuvvetler üst yönetimi ile siyasi iradenin aynı şekilde meseleye bakması lazım. Türkiye'nin ihtiyacı sadece TSK'nın FETÖ'den temizlenmesi değil. Silahlı kuvvetler içerisinde kendi komutanı dışındaki merkezlerden emir alma potansiyeline kim sahipse onların hepsinin temizlenmesi lazım. Siyasi iktidar nasıl bakıyor olaya? Sağlıklı bakıyor mu? Bazı göstergeler bize FETÖ’yü devletten temizlerken kendileri gibi düşünmediğini varsaydıkları adamları da temizlemiş olabileceklerini gösteriyor. Siyasi iktidarın sağlıklı bir bakış açısı geliştirmesi gerekiyor. 15 Temmuz İslamcı kesime de liyakatın her şeyden önemli olduğunu anlatmıştır diye düşünüyorum.

Ordudan ihraçların yanı sıra, ordu mensuplarına yönelik gözaltılar devam ediyor. Bir yandan süren davalar da var. "FETÖ" suçlamasıyla yargılanan askerlerin davalarını takip etme imkanınız oldu mu?

En son Harp Akademileri davasına gittim. İzlenimim şu: Duruşmalar esnasında FETÖ’nün örgütlü olarak çalıştığını gördüm. Birisini aklamaya yönelik biri ifade verdiğinde hemen bir başkası aklanmasını istemiyorsa aleyhine bir başkası ifade veriyor. Kim kimi, ne maksatla koruyor, bunu anlıyorsunuz. İkincisi örgütlü davalara bakan savcıların her şeyden şüphelenmesi normal ama aşırı şüphe ile eğriyle doğruyu ayırt etme konusunda cesur davranamıyorlar. Kurunun yanında yanan yaşlar var. Bunu kimse inkar edemez. Bir, darbeye yeltenmiş bir FETÖ olayı var. Bu çok ciddi bir tehlike. İki, bununla mücadelede yapılan yanlışlar var. Birincisi gerçek, ikincisi de gerçek. İkincisinin bir kısmı hatadan, bir kısmı kayıtsızlıktan, bir kısmı da yargı bağımsızlığının tartışmalı olmasından kaynaklanıyor.

"DARBE İHTİMALİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"

Gülen cemaatiyle herhangi bir ilişkisi olmadığını bildiğiniz ve fakat tutuklu olan, birebir tanıdığınız askerler var mı?

Var tabii. Mesela, Tümgeneral Nevzat Taşdeler. Darbeden aylar önce kendisini ziyarete gittiğimde bana Fethullahçıların ordu içinde güç kazandığını, ülkenin ve ordunun başını belaya sokacaklarını, çok rahatsız olduklarını ifade etmişti. Kitabımda da yazdım. Kendisi şu an içeride. Darbe girişimi gecesi yeteri kadar atak davranmamakla suçlanıyor! Tanıklar, darbecilere karşı tavır içerisinde olduğunu ifade etti ama nedense mahkeme serbest bırakmadı.

"SİYASET ORDUYU MUTLAKA DENETLEMELİ; SİVİL TOPLUM DA MECLİS DE DENETLENMELİ"

Ordu içinde Gülen örgütlenmesine benzer yeni yapılanma girişimlerine karşı ne gibi tedbirler alınabilir?

En son Genelkurmay Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Abdullah Gül’e elçi olarak gönderildiğini öğrendik. Bu, ordunun siyasete alet edilmesi anlamına geliyor. Bunu bizatihi siyasetin kendisi alet ediyor. Gerçekten vatan seviyorsa bu ülkeyi yönetenler, ordunun içinde siyasetin örgütlenmesine izin verilmemeli. “Milletin içinde cemaat, tarikat var, ordunun içinde olması normal. Sosyoloji bunu gerektiriyor” diyorlar. Sosyoloji bunu gerektirmiyor. O sosyolojiye teslim olmamak gerekiyor. O sosyoloji bize 15 Temmuz’da ne olduğunu gösterdi. Siyaset orduyu mutlaka denetlemeli. Sivil toplum da, Meclis de denetlemeli. Ordu içerisinde bir istihbarat teşkilatına ihtiyaç var. Ordunun iç istihbaratının kuvvetlendirilmesi lazım. Silahlı kuvvetlerin Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde bir istihbarat teşkilatına ihtiyacı var.