Siyaseti dine bağlamak

İslam''da herkes amellerinden (yapıp eylediklerinden) sorumludur. Her bir Müslüman ve/veya insan kişisi, ahirette bunun hesabını verecektir.

Bu kural, iktidar kişileri için de geçerlidir. İktidara gelen her bir insan kişisi, aldığı kararlarla, halka yaşattıklarıyla, adil olup olmadıklarıyla ve insanlara hükmederken, insanlardan topladıkları vergileri, amacına uygun harcayıp harcamadıklarıyla elbette hesaba çekilecektir.

Siz, "Çin modelini" kendinize yol edinmişseniz, bunun sonucunu da kabullenmişsiniz demektir. Çin modelinde halk yoksul, devlet ve devletin izin verdiği bir kısım seçkinler zenginleştikçe zenginleşecek demektir. Bu sebeple de ekonomiye yeni düzen vermek için birçok karar alıp bunu uygulamışsanız, bunun sonucu olarak dolar yükseldikçe yükselmişse, haliyle zamlar üst üste gelecektir. Kötü yönetiminiz ve hatalı kararlarınızda ısrarlı tavrınız sonunda halk fakruzaruret içine düşerek bitap (halsiz/çaresiz) düşmüşse, sorumlusu sizsiniz. Çünkü seçtiğiniz yol tam olarak bunu gerektiriyor.

Öyle ise ayetlerden deliller göstererek kendinizi haklılandırmaya çalışmanız boşuna.

Allah''ın, kullarını "açlıkla sınaması/imtihanı" ile Çin modelini seçmek arasında dini hiçbir bağ yok. Çin modelini benimsemek, insanın (iktidardakilerin) kendi seçimi, "kıtlık" ise, doğal olayların bir sonucu olarak yeryüzünde ortaya çıkan ürün azalmasının sonucudur. Allah, insan iradesi dışında sırf kendi yarattığı düzenden kaynaklanan olumsuzluklardan (kıtlık, bağlı olarak açlıktan), yine kendini sorumlu tutarak, "sabır edenleri" ödüllendireceğini söylüyor. Çin modelini seçenleri değil.

Asıl önemlisi nedir biliyor musunuz?

"Dindarım, Müslüman''ım" deyip de Allah''ın bizzat yönetenleri sorumlu tuttuğu ayetlere olan duyarsızlıklardır.

Mesela; "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol… Ve (sakın) azıtıp (haddinizi aşmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı görendir."

Bu ayeti yaşam pratiği haline getirmek için ne laiklik, ne sosyalizm, ne liberalizm ve ne de partili cumhurbaşkanlığı ve/veya herhangi bir insan kişisinden biri olmak mani değil.

Bu ayetteki davranış ilkesi, evrensel bir niteliğin göstergesidir. Dinli dinsiz, her bir insan kişisinde bulunması gerekir. Çünkü "doğru olmak" en yüksek ahlak ilkesidir.

Başta devlet yöneticileri olmak üzere, karar alıcılar ve bürokrasi, asıl "Maun Sûresi"nden korksun.

Şöyle başlıyor: "Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı!"

Bu ayet; bir, hesap günü yokmuş gibi davrananları, iki, gerçekten inkâr edenleri kast ediyor.

Devam edelim:

"İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir."

İnsanlar yoksul kalsın bize oy versin diyenlere ibret olsun. İstanbul-Ankara belediyeleri gibi yoksula yardım için para toplayınca el koyup baskı uygulayanlar bir yere not alsın.

Devamında şöyle söylüyor Allah: "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar."

Kur''an kurslarında çocukların ırzına geçenlerden, milletin "orasına burasına koyacaklara", tarikat, cemaat deyip insanları sırf kontrol etmek ve kendine bağlı bir sürü oluşturmak için güya din öğretenlere, insan üzerinden çıkar sağlamak isteyen bütün ideoloji merkezlerine, tarikat ve cemaatlere kadar, dindar görünüp de tersini yapan herkesi kast ediyor.

Son ayete dikkatinizi çekerim: "Ufacık bir yardıma engel olurlar." Yorumunu da size bırakıyorum.

Son olarak, Mâide 8''e bakalım. "Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet. Allah âdil olanları sever."

İşte size müthiş bir adalet ilkesi.

Güya "İslamcı, alnı secdeli" olduğunu söyleyip bize ayetler okuyanlara bakın. Baktınız mı? Şimdi bir kere daha Maun sûresini okuyun lütfen.

Harama bulaşmış, yolsuzluğun, haksızlığın ve adaletsizliğin şaha kalktığı bu iktidardan kurtulmak, hakiki Mümin vicdanının zorunlu amacıdır.

Yazarın Diğer Yazıları