Siyasette centilmence rekabet…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MÜSİAD’da yaptığı konuşmasında “siyaseti centilmence bir rekabet yerine, yıkıcı bir husumetle yürütme isteği, aşılmaz bir duvar misali sürekli karşımıza çıkıyor” dedi.
Devamında ise, “CHP’nin süratle normalleşmesi şart. CHP’nin iradesine vurulan vesayet pranganlarını kırması gerekiyor. Sayın genel başkanın artık suç örgütünün boyunduruğundan kurtulup kendisini toparlaması, ülkenin gerçek gündemine dönmesi gerekiyor” ifadelerini sözlerine ekledi.
Bu ifadeler içerisinde centilmence siyasi rekabet, Ekrem İmamoğlu hakkındaki iddialarla ilgili suç örgütü tanımlaması ve ülkenin gerçek gündemi vurgusunun üzerinde durmak istiyorum.
Siyasi rekabet ve masumiyet karinesi
Centilmence bir siyasi rekabetten, bir hukukçu olarak anladığım, adil bir siyasi rekabet. Adil bir siyasi rekabet ise, tüm kayıtlı siyasi partilerin seçime katılabildiği, bu kapsamda siyasi kampanya faaliyetlerini gerçekleştirebildiği ve bu açıdan siyasi partilerin yalnızca seçim anında değil, kampanya döneminde ve hatta seçimsiz dönemde dahi medya görünürlüğünden toplanma ve gösteri yapma haklarının kullanımına kadar her alanda adil bir şekilde varlık gösterebildiği bir rekabet algılıyorum.
Bu açıdan siyasetteki en önemli aktörlerin tutuklu bulunduğu ülkede, Cumhurbaşkanının ifadesiyle “centilmence bir siyasi rekabet”ten bahsetmek zaten söz konusu dahi değilken, bir de bu haksız rekabetin mağdurlarının “masumiyet karinesi” göz ardı edilerek seçmen gözünde töhmet altında bırakılmasının da “centilmence” bulamıyorum.
Üstelik, Cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı sıfatlarının içine geçmiş olması nedeniyle bu yönde açıklamaların Türkiye’deki seçimleri adillik açısından çok daha büyük yara aldırdığı kanaatindeyim.
Ülkenin gerçek gündemi
Geçtiğimiz günlerde yapılan anket çalışması, halkın ülkenin gerçek gündemi olarak ekonomiyle ilgili hususları gördüğünü ortaya koymuştu. Zaten ankete gerek olmaksızın sınırlı bir kesim dışında herkes alım gücünün düştüğünden, enflasyondan şikayetçi ve uzun süren her sohbette konulardan biri de mutlaka bu hususlar.
Açlık, yoksulluk, işsizlik… Ülkemizin başlıca gündemleri.
Ekonomi gündemiyle ilişkili ve onu temelden etkileyen bir gündem olarak adaletsizlik meselesi de ülkenin en büyük sorunlarından biri.
Bunları konuşmak, bunlara çözüm aramak yerine, ülke menfaatlerinin önüne geçen bir siyasi rekabetin gerçek gündemlerimiz ekonomi ve adalete daha büyük yara aldırmasına şahit oluyoruz.
CHP’nin süratle normalleşmesi yerine, ülke siyasetinin tümden süratle normalleşmesinden yanayım.
Zira, ülke tarihinde seçimlere bu kadar erken adaletsizlik gölgesinin düşmesi, kampanya süreci başladıktan sonra ve seçim anında yaşanabilecek adaletsizlikler hakkında da endişe oluşmasına yol açıyor. Siyasi rekabetin bu kadar sert olması, en çok ülkeye ve bu ülke halkına zarar veriyor.
***
Son olarak, günün anlam ve önemine ithafen başta kendi annem olmak üzere, tüm annelerin anneler gününü kutlarım. İyi pazarlar.
Onuncuda adalet sağlanacak mı?
HSK’ya Beş Yeni Üye
Siyasette centilmence rekabet…
Özdağ’ın Tutukluluğu Üzerine
İktidarın yeni sözü olmadığı için...
İstanbul’a Hizmet ve İstanbullunun İradesi
Öncelik hizmet değil, siyaset…
Ulusal Egemenlik ve Çocuklar
Erken seçim istemi üzerine
Koruma tedbirleriyle cezalandırma









