Siyasi iktidar AB'yi neden istemiyor

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Avrupa Birliği'ne üyelik hedefini referanduma götürme niyetinde olduğunu açıkladı. Niyet AB'ye karşı bir pazarlık mıdır, yoksa gerçekten AB'den uzaklaşmak mıdır? Zaman gösterecek. Ancak AB'den uzaklaşmak AB'ye de zarar verir ve fakat asıl zararı Türk Milleti çeker.

Zira Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefi, yalnıza üyelikle sınırlı bir talep değildir. Avrupa hedefimiz üyelikten çok daha önemli anlam ifade etmektedir.

Avrupa Birliği dünyada demokrasinin kurumsallaştığı bir oluşumdur. Siyasi istikrarın sembolüdür. Avrupa'da insan hakları, siyasi özgürlükler teminat altına alınmıştır. AB ülkeleri hukukun üstünlüğünde ilk sıralardadır. AB üyeliği demek Türkiye'nin bu standartlara yükselmesi demektir.

Yine AB müktesebatının getirdiği açıklık, şeffaflık ve siyaseten hesap sorulabilirlik ilkeleri yolsuzlukla mücadele, Türkiye'nin siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarı için vazgeçilmez hedeflerdir.

AB Türkiye sorumlusu birçok kez Türkiye'de demokrasi ve hukuk alanında kayıplar yaşandığını, AB'nin demokrasiyi her şeyden önde tuttuğunu açıklamıştı. Aslında açıklamasa da Avrupa'nın temelini insan hakları ve demokratik özgürlükler oluşturuyor.

AB Türkiye ilerleme raporlarında, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarında geri düştüğünü ve dolaylı olarak Başkanlık sisteminin demokratikleşmeyi engellediği vurgulandı.

AB raporlarında Cumhurbaşkanının parti başkanı olması ve yetkileri tenkit edilmektedir. Ayrıca raporlarda referandumun ciddi kaygılar doğurduğu vurgulanmaktadır. Söz gelim 2018 raporunda, ifade özgürlüğündeki ciddi gerilemenin, İnternet içeriklerine erişimin engelleme yetkisinden, hapisteki gazetecilerden endişe duyulduğu belirtilmiştir.

Yine 2018 raporunda;

''Yüksek Seçim Kurulu'nun normalde var olan, seçim ve referandum kampanyalarında tek taraflı ve yanlı yayın yapan özel radyo ve televizyon kanallarına ceza verme yetkisi, olağanüstü hâl kararnamesiyle kaldırılmıştır.

Sistemde, bazı düzenlemeler yargının yürütmeden bağımsız olmasını engellemekte ve bu durum Avrupa standartlarına aykırılık yaratmaktadır.

Cumhurbaşkanı tasarrufları arasında; Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun 13 üyesinden 4'ünün ve Anayasa Mahkemesi'nin 15 hâkiminden 12'sinin atanması yer almaktadır.'' şeklinde tenkitler yer alıyor.

Bunlar Türkiye'nin yaşadığı gerçekler değil mi?

Demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü konularında biz mi Avrupa'ya, Avrupa mı bize uyacak? Avrupa ile uzaklaşmanın nedeni bu alanlarda Türkiye'nin kan kaybetmesi ve geri düşmesidir. Elbette ki bunun nedeni de AKP'nin demokrasi ve hukuk anlayışıdır.

Aksi halde 2004 yılında heyecanla evet diyen bir Avrupa Birliği sonradan neden hayır desin? Din ve nüfus meselesini problem olarak gören Avrupalı yöneticiler olabilir... Ancak bunlar marjinal düzeyde kalır. Bu gibi ferdi düşünceleri örnek göstererek Avrupa hakkında karar verilirse, bu kararın ardında farklı bir niyet var demektir.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ının, sık sık Rusya ve Çin'i öne çıkarması Türkiye için potansiyel bir demokrasi sorunu demektir. Çünkü bu iki ülkede de demokrasi yoktur.

Öte yandan Türkiye'nin ekonomik açıdan da Avrupa Çıpasına her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.

***

    AB+Çin+Rusya Ocak-Ağustos 7 Aylık 2018 Dış Ticaret

                İhracattaki Payı

(Yüzde) Açık

Milyar Dolar       Toplam

Açık içinde Pay

(Yüzde)

Toplam 100,0     49,2        100,0

AB          50,4       -3,3        6,7

Çin         1,8          -13,2      26,8

Rusya    2,0          -12,7      25,8

***

* AB'ye ihracatımızın yüzde 50.4'ünü yapıyoruz. Dış ticaret açığımızın yüzde 6.7'sini veriyoruz.

* Çin'e ihracatımızın yüzde 1.8'ini yapıyoruz, dış ticaret açığımızın yüzde 26.8'ini veriyoruz.

* AB'yi yabancı sermaye Türkiye için Çıpa olarak görüyor.

Yazarın Diğer Yazıları