Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum

Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum
Düşman kendi cephesinin hemen her noktasında zayıf idi.

Dedim ki:

İzzettin Bey (Rahmetli Gn. İzzettin Çalışlar): Alay 72 Maltepe'ye takarrüb etmesin(yaklaşmasın). Sıhhiye bölüğü Kocadere'ye gelsin (hepsi). Alay 77 Kocadere şarkına takarrüb etsin. Ve bu raporu üçüncü kolordu kumandanına veriniz.

- O raporu, askerî bir mahzur görmüyorsanız, istinsah(kopyasını almak) edebilir miyim? Çünkü harp meydanında hemen o müthiş vak'alar cereyan etmekte iken şiddet ve heyecanla yazılmış canlı ve kıymetli bir harp tarihi vesikası olurdu.

- Hayhay, bunu verebilirim, yazınız.

Üçüncü Kolordu Kumandanlığına Arıburnu şimalindeki sırtlar.

Saat dakika

12 nisan 10.24 evvel

Düşmanın karaya çıkmış bulunan piyadesi Arıburnu ile Kabatepe arasında bir buçuk kilometre kadar bir cephedeki sırtları işgal etmiştir. 27'nci alay düşmanı şark cephesinde sekiz yüz metre mesafede işgal ediyor. Düşmanın tamamen sol cenahında altı yüz metre mesafeden taarruza başladım. Yalnız piyadeden ibaret olan düşmanı bir alay tahmin ediyorum. Muharebe devam ediyor. Bir saat kadar ateş muharebesinden sonra düşmanın 261 rakımlı tepeye kadar ilerlemiş olan kıtaatının ricate(geri çekilmeye) başladığı görüldü.

İşte raporun size verebileceğim kadar kısmı bu. Yine hikâyemize devam edelim, olmaz mı? 57'nci alay, verdiğim emir üzerine şiddetle takip ediyordu, 27'nci alay kumandanından emrimin alınıp alınmadığına dair bir haber gelmedi. Bununla beraber gerek bizzat benim, gerek yanımdaki zabitlerden tarassut için ileri gönderdiklerimin neticei tarassudumuzdan bu alayın da taarruz etmekte ve ilerlemekte olduğunu anladım.

- Pek iyi Paşa Hazretleri, böyle bu kadar şiddetle hücum eden düşmanı bu kadar süratli bir surette ricate mecbur eden amiller nedir?

- Evet, bu suali sormakta hakkınız var. Arzedeyim: Şimdi saat on bir buçuk evvelden sonra vaziyet bence şu idi:

Düşmanın karaya çıkmış olan kuvveti, sekiz taburdan fazla idi. Şimdi bu sekiz taburluk kuvvet kendisiyle gayrimünasip gayet geniş bir cephe üzerinde "261"e kadar şimalen, ve Kemalyeri'nin bulunduğu sırtların garp yamaçlarına kadar şarkan ilerleyebilmişti. Fakat bu uzun cephe hattı, ziyade manialı birtakım derelerle kesik bulunuyordu, bu sebeple düşman kendi cephesinin hemen her noktasında zayıf idi. Conkbayırı şimalinde mevzi alan 19'uncu fırkanın seri cebel bataryası Arıburnu ihraç(çıkarma) noktasını ateş altına aldığı için düşmanın henüz ihraç etmeye devam ettiği kıtaatın ihracı hem müşkülâta, hem de teahhura uğradı(geri kaldı). 57'nci alayın Conkbayırı ve Suyatağı hattından "261" istikametinde ve dar cephe ile kesif olarak düşmanın pek nazik ve mühim olan sol cenahına yüklenmesi iki taburdan ibaret olan 27'nci alayın da Merkeztepe istikameti umumîyesinde geniş cephe ile düşmana atılması düşmanı ricate mecbur etmiştir.

Fakat bence bu tabiye vaziyetinden daha mühim olan bir amil vardır ki o da herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı.

Bu öyle alelâde bir taarruz değil, herkesin muvaffak olmak veya ölmek azmiyle harekete teşne(heveskar, istekli) olduğu bir taarruzdur. Hattâ ben, kumandanlara şifahen verdiğim emirlere şunu ilâve etmişimdir:

- Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir(yerimize geçebilir).(Devam edecek)