Size kaç lâzım?

Putin'in bizim Bakanlarımızı el işaretiyle yanına çağırması tabii ki samimiyet ve tedirginlik göstergesi!.. Hâlâ "Islıkla da çağırabilirdi, el hareketiyle çağırması bizim büyüklüğümüzü gösterir" diyenler çıkmamış olsa da, ümidimizi yitirmiş değiliz!.. Maç doksan dakika ve önemli olan hakemin kronometresi!..

Biz her durumda istediğimiz sonucu elde edebiliriz!.. "İki kere iki kaç eder?" sorusuna "Size kaç lâzım?" diye cevaplayan müteşebbis zekâ gibi!..

Önemli olan nereden baktığınız!.. Meselâ, Putin delikanlıysa Ankara'ya gelseydi!.. O gelemeyince biz onun sarayını bastık!.. Üstelik Katerina'nın heykelinin dibinde kıstırdık!.. Uzattık önüne kağıdı, bastı imzayı, aman dileyince ateşi kestik!..

Ağzını doldura doldura diyebildi mi "Askerlerinizi biz vurduk" diye? Diyemedi tabii… "Türk askerleri olmamaları gereken yerde bulunuyorlardı" diye kıvırdı!.. Dudakları titreye titreye baş sağlığı diledi!.. Bizde bunun adı 'zafer'dir!..

***

Çözüm süreci de zaferdi, sürecin sonunda hendekler kapatılırken bine yakın güvenlik görevlimizin şehit edildiği süreç de!..

Megri megri'de saygın muhataplarımızla birlikte ağlaşırken de doğru yoldaydık, Kızılelma edebiyatına geçtiğimizde de!.. Toplam iki-üç yıl sonra milliyetçilere milliyetçilik dersi verecek hatipler, televizyonlarda Türk devletinin ve bayrağının adının tartışmaya açtıklarında da iyi gidiyorduk, ardından masa devirirken de!..

"Türk ırkı yoktur" derken "Ne mutlu Türk'üm diyene" yazılı tabelaları sökerken şaka yapmıyorduk!.. Şimdi çok daha ciddiyiz elbette!..

'TC'nin ret, inkâr ve asimilasyon politikaları'nı terk ederken nasıl gururlandıysak, televizyonlarda "Yüz yılın devrimi, otuz yıllık akıl tutulması bitti" diye nasıl coşmuşsak, bugün de aynı azim ve kararlılıkla bunların bir strateji olduğunu basmayan kafalara çakabiliyoruz!..

***

Bunlar hep strateji, hep taktik!.. Nasıl da dünyayı ayakta uyuttuk değil mi? "Avrupa Birliği'ne giriyoruz" diye diye çaktırmadan Ortadoğu'ya girdik!..

Kızıyorlar bize "Osman Öcalan'ı niye TRT'ye çıkardınız?" diye!.. Ne yapacaktık, TRT'yi mi Osman Öcalan'a çıkaracaktık?  Her şeyin bir adâbı var!..

'Ensar' rolü yaptık, 'muhacirler'i buraya doldurduk!.. Peki niye? 'Avrupalılara daha kolay iteleyelim' diye… Nasıl da ters köşe oldular, telefon üstüne telefon ediyorlar, bir de para sunuyorlar!.. Bilmiyorlar ki biz satılık değiliz!.. Fakir ama gururlu genç çoktan geri geldi!.. Artık eski Türkiye yok, bunu o kafalarına sokacaklar!.. Yoksa portakal hacamat edecek bıçaklarımız hazır!.. Bir daha o Armani'yi memlekete sokan şerefsizdir!..

Bakın Suriyelileri artık sınırlara toplu taşıma ile taşıyan bizzat biziz!.. Küçük düşünüp yıllardır bizi suçlayanlar şimdi büyük resmi görmüş ve bizim hakkımızı vermiş olmalılar!..

Üç günde yüzbinlerce göçmeni sınıra dizdik!.. Hızımıza dünya hayran kaldı!.. Henüz toplu taşımada, Süleyman Şah'ın türbesini naklederken ulaştığımız hıza ulaşamasak da bu husustaki çalışmalarımız titizlik içinde sürüyor!..

***

Bu başarılarımızı anlamayanlar veya çekemeyenler var mıdır? Vardır… Ama önemli değil…

Çözüm sürecini de anlamamışlardı… O dönem âkil adamlarımızdan birisi, yaylaya çıkan ineklerin dahi mutluluktan güldüğünü, hayvanların bile çözüm sürecini anladığını ama bazı insanların anlamadığını söylemişti!..

Varsın onlar şimdi de olanı biteni anlamasın!.. Anlayanlar bize yeter!.. O anlamayanlar eski Türkiye'yi arıyorlar… Hani karşılıklı konuşurken, ABD Başkanı Clinton'ın bacağını kaldırıp, bizim Başbakan Bülent Ecevit'in omuzuna koyduğu dönemi!.. O fotoğrafı ben görmedim ama Lozan'da öyle yazıyormuş!..

Bakanlarımızı ıslıkla değil de gözü yemediği için ancak el hareketiyle çağırabilen Putin'in o fotoğrafına bu gözle bakmak lâzım!..

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları