Son yazılarında hep MİT-PKK ilişkisini yazdı

Uğur Mumcu, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde ölmeden önceki son 6 ayda hep PKK’yı yazmıştı Cumhuriyet gazetesindeki 9 Ekim 1992 tarihli yazısında Uğur Mumcu: “Bugün PKK örgütü arasında kim bilir kaç ajan var? Yalnızca MİT ajanları mı? Orta Doğu ajan kaynıyor. Kürt örgütleri arasına sızmış kim bilir kaç CIA ajanı görev yapıyor?” diye soruyordu. 15 Ekim’de ise “Gazetecinin görevi gerçeği aramaktır. Kürt sorunu konusunda bu köşede yapmaya çalıştığımız da budur. Örneğin, Abdullah Öcalan kimdir? PKK nasıl kurulmuştur? Bunları araştırıyoruz. Bu araştırmaların başlangıç noktası Öcalan’ın kimliğidir. Apo’nun kontrgerillacılarla işbirliği yaptığı, PKK içindeki MİT ajanı bir pilotu kolladığı ve kayınpederinin MİT elemanı olduğu doğru mu?” diye soruyordu.
Öldürülmeden 16 gün önce, 8 Ocak 1993 tarihli yazısında da şunları yazmıştı: “Birileri Türk halkını Kürt halkına, Kürt halkını da Türk halkına düşman edici bir kanlı tuzak kuruyor. Yakında yayınlanacak bir yayınımda Kürt milliyetçileri ile istihbarat ajanları arasındaki ilişkilere ışık tutacak ilginç belgeler açıklayacağım.”
Elimde bir kitap var... Rahmetli Mumcu’nun son kitabı... Yarım kalan Kitap... 108 sayfalık kitabın 88 sayfası derleme mahiyetinde ana temaya ek yapılmış. Baştan itibaren yirmi sayfa ise müthiş bir belge niteliğindedir...
Bu yirmi sayfada Uğur Mumcu, katillerinin kim olduğunu açık seçik yazmaktadır! Rahmetli Mumcu ancak yirmi sayfasını tamamlayabildiği kitabında, bugün tartışılan devlet içerisine sızıp çete oluşturanları da belirtmektedir.
Kitabı biraz anlatalım... Bu kitap Apo’nun Ankara’daki üniversite yıllarında sıkıyönetim savcılarına muhbir olarak nasıl çalıştığını, daha sonra ABD elçiliği tarafından birtakım istihbarat işlerinde değerlendirildiğini işaret etmektedir. Yirmi sayfalık kitap gümrük kapılarının nasıl eleğe döndürüldüğünü, devlet görevlileriyle bölücü çete elemanlarının karanlık ortaklıklarının, bu ortaklıkta uyuşturucu ticaretinin önemli yer tuttuğunu ortaya sermektedir. Kitabın içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eşkıya ile masaya oturmasını isteyenlerin karanlık izdüşümleri vardır..
‘Kürt Dosyası’ adlı kitap, sayfalarında şunları öğretiyor..
“Abdullah Öcalan, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken tanıştığı Elazığlı Kesire Yıldırım ile 24 Mayıs 1978’te evlendi. Çift, 3 ay Diyarbakır’da yaşadı. Onları Ankara’dan Diyarbakır’a götüren ‘Pilot Necati’ ordudan ayrılmış ve Diyarbakır’da kum ticareti yapıyordu. (Pilot Necati 1982’de esrarengiz bir şekilde kullandığı zirai ilaçlama uçağının düşmesi sonucu öldü.) Öcalan bir süre sonra Suriye’ye kaçtı ve Kesire’yi de yanına aldı. Fakat Kesire, baskıcı politikalarına karşı çıkıp Avrupa’ya kaçtı, hakkında ölüm kararı çıkartan Apo’dan korunmak için kardeşi Hüseyin Yıldırım’la birlikte kimlik değiştirdi...”
Uğur Mumcu öldürüldüğünde Türkiye’yi Demirel-İnönü koalisyonu yönetiyordu ve İçişleri Bakanı da İsmet Sezgin’di... Katillerin belirlendiği, yakalanacağı konusunda namus üzerine sözler verildi...
O cinnet gününün ardından, daha rahmetli Mumcu’nun kanı yerde kurumadan ülkeyi yönetenlerin sözleri aynen şöyledir:
“Suikast işini çözdük, rahatız. Diplomatik sıkıntı istemediğimiz için henüz açıklamıyoruz. İşi kim ne için yaptı, biliyoruz.”
Sonrası?..

Yazarın Diğer Yazıları