Sosyal devlete doğru

Virüs krizinden sonra, dünyada halkın devletten başta sağlık olmak üzere sosyal alanda kamu hizmetleri talebinin artacağını tahmin edebiliriz. Bu talebin karşılanması için devletin daha çok altyapı yatırımı yapması gerekir. Bunun içinde bütçeden daha çok pay ayrılması gerekir.

Ne var ki önce devletin kurumsal devlet, demokratik ve hukuk devleti olması gerekir. Partizan yönetimlerin ve aynı şekilde despot yönetimlerin hakim olduğu ceberrut devlet yapısının olmaması gerekiyor. Bunu sağlayacak halktır. Önemli olan bu krizin siyasi tercihlerde, kamu hizmetlerinde halkın bilincini ne kadar açtığıdır.

Küreselleşme sürecinde, devletin zayıflaması ve spekülasyonun hakim olduğu başıboş piyasa, dünyada  ekonomik kriz aralığının sıklaşmasına, kriz maliyetlerini fakir halkın ve çalışanların yüklenmesine neden olmuştur.

1997 yılında Doğu Asya'da yaşanan ekonomik krizlerin nedeni, devlet müdahalelerinin çok yetersiz olmasıydı. Bu günde devletler arası ve aynı ülkede zengin-fakir farkı artmıştır.

Öte yandan yine tarihi geçmişte görünen odur ki; Bir ekonomide iktisat politikalarının başarısı ve kaynakların en verimli şekilde kullanılması için, her şeyden önce devlet-piyasa arasında optimal bir dengenin kurulmuş olması gerekir.

Gelişmekte olan ülkelerde, devletin piyasaya müdahalesinin temel gerekçesi piyasada oluşan rekabet eksiklikleri kısaca ''piyasa başarızlığı" ile yine aksayan "sosyal devlet anlayışı"dır.

Piyasa başarısızlığı, eksik rekabet, dışsallıklar, kamu malları ve asimetrik bilgi akışı yüzünden piyasa işleyişinin aksamasıdır. Asimetrik bilgi akışı, piyasada bir tarafın diğerine göre daha iyi veya daha fazla bilgi sahibi olmasıdır. Bilgi Asimetrisi, istediğinin tersine bir seçim, ahlaki risk ve temsil sorunu gibi sorunlar yaratabilir. Eksik bilgi sahibi olanlar yanlış kararlar verebilir. Haksız rekabet oluşur.

Refah ekonomisi yaklaşımına göre, piyasada rekabet şartlarının iyi işlemesi ve fiyat mekanizmasının iyi çalışması halinde piyasada bireyler kendi çıkarlarını maksimize edecektir. Bu durumda toplumsal refah da maksimize edilmiş olacaktır.

Yine refah teorisine göre, piyasada aksama olursa, devlet müdahalesi ile bu aksaklık düzeltilebilir. Ferdi ve toplumsal refahı artırmak için devletin piyasaların işlemesini sağlayacak müdahaleleri yapması ve gerekirse piyasa dışı önlemler alması gerekir.

Piyasanın etkin çalışması için, marjinal sosyal faydanın marjinal sosyal maliyetin üstünde olması veya eşit olması gerekir. Negatif dışsallıkların olmaması gerekir.

Uygulamada ise, oligopol piyasa yapıları, monopolleşme ve tekelleşmenin olması ve kurumsal yapıların yetersiz olması nedeniyle piyasa etkinliği gerçekleşmiyor. Devletin dışlandığı ve tamamıyla piyasa kurallarına bırakılmış ekonomilerde, söylediğimiz nedenlerden dolayı da pareto etkinliği sağlanamıyor.

Devletin ve özel sektörün ürettiği, hem özel hem de sosyal faydası olan, eğitim ve sağlık gibi yarı kamusal malların üretiminde piyasa bu malların özel faydasını dikkate alarak kaynak ayırır. Yeterli kaynak ayrılmamış olur. Bunun içindir ki gelişmekte olan ülkelerde bu mal ve hizmetlerin ya devlet tarafından yapılması veya devletin siyaset dışında tutarak müdahale etmesi gerekir.

Sosyal faydası daha yüksek olan ve ülke kalkınmasında kritik öneme sahip eğitim ve sağlık hizmetlerinin devlet tarafından yapılması veya organize edilmesi de sosyal devlet anlayışına uygundur.

Söz gelimi Norveç, genel olarak sosyal devlet anlayışının ve demokrat refah devleti için en iyi örnektir. Norveç'i sosyal devlet yapan; kurumsal bir sosyal politika ve sosyal haklar ve dayanışmacı ve sosyal yasalardır.

Sosyal devlet olmanın olmazsa olmaz bir şartı da devlette şeffaflıktır. Ama herşey halka bağlıdır. Halkın siyasi süreçte bilinç sahibi olması, popülizme kanmaması gerekir.

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları