Sosyal medya, "terör", sansür!..

AKP'nin medyayı kuşatma operasyonunda, Türkiye'nin sansür tarihine karanlık sayfalar eklense de, basındaki çarpıklığı görmek için gerilere gitmek gerekiyor...

"Basının amiral gemisi" gibi sıfatlarla yüceleştirilen gazetelerin iktidarlar kurduğu ve bunları aynı zamanda devirebildiği dönemler Türk basınının içinde bulunduğu "güç kavgası"nı ve tek sesliliği de ifade ediyordu...

Çok seslilik yerine medyanın 3-5 gazeteden ibaret olduğu dönemlerde, basının saygınlığını ayakta tutan tek gerekçe gazeteler ve gazetecilerin işlerini olabildiğince kirlenmeden yapmasıydı...

Tetikçilik yapan 3-5 kişi dışında gazetecilerin ve gazetelerin büyük bölümüne toplumda saygı ve güven vardı...

Cumhuriyeti dönüştürme ve hilafet özlemciliğinin at koşturmaya başladığı 1990 sonrasında, bir yandan medyaya giren kirli isimler, diğer taraftan da mürit- militan kadrolarını genişletmeye çalışan tarikat ve cemaatler gazete ve televizyonculuğun etkisini keşfettiler...

Basının sihirli gücüne sarılan molla-mürit zihniyetinin devlete darbe yapacak sürece gelmesinde de etkili olan gazetecilik, işte bir dönemin mahalli "Zaman" gazetesini bir medya imparatorluğuna da dönüştürmüştü...

Ve 1993 yılından itibaren televizyonda devlet tekelinin kalkmasıyla birlikte, bölücü-gerici ne kadar unsur varsa, radyo televizyon, gazete ve dergi adı altında ayrılıkçı ve bağnaz politikalarını da kitlelere kolayca yaymaya başladılar...

İktidar ve borazanları!..

AKP işte 2002 yılında iktidara geldiğinde, Zaman ve Türkiye gibi iki eski yerel gazetenin desteğiyle iktidarını perçinleyemeyeceğinin farkına vardı ve medyayı kuşatma operasyonu başlattı...

İktidar, Sabah gibi gazeteleri devlet bankalarının kredileriyle şekillendirerek, bunların radyo, televizyon kanalları, ek gazete ve dergilerle bir medya imparatorluğuna dönüşmesini sağladı...

Sansür, baskı ve tehditle zapturapt altına alınamayan gazeteler ise yandaş işadamlarının aracılığıyla ele geçirilirken, ortaya yüzde doksanı iktidar yanlısı olan bir medya çıktı...

Ve Türkiye, televizyonda devlet tekelinin yıkılmasıyla başlayan özgürlüğü yeniden kaybetti...

AKP'nin şekillendirdiği medya; muhaliflere yönelik sansür ve ambargo ile sadece iktidarın borazanlığını yapanların at koşturduğu bir yandaş mecraya dönüştü...

Ne yazık ki, iktidarın yanısıra, muhalefet kanadında benzer bir sansür ve ambargo basının onurunu ve özgürlüğünü ayaklar altına almaya devam ediyor...

İşte böylesine karanlık bir ortamda, gazete ve televizyonlara büyük bir rakip olarak ortaya çıkan "sosyal medya" platformları hem borozan televizyonların hem de çoğu artık bayilerde bile bulunmayan fason gazetelerin etkinliğini yerle bir etti...

Peki; hem iktidar hem muhalefet kanadında muhaliflere yönelik sansür ve ambargo tepki çekerken, sosyal medya niçin yeniden hedefte?..

İşte bu soru, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızına yönelik sosyal medyadaki iğrenç paylaşımların ardından, "sosyal medya terörü" tanımlamasıyla yeniden gündeme geldi...

Peki, sosyal medya sansür edilmeli mi?..

Baskıya hayır!..

Erdoğan'ın kızına yönelik sosyal medyadaki iğrenç saldırı kamuoyunda tepki çekerken, cumhurbaşkanı, bu mecralara yönelik ezeli düşmanlığını yeniden gündeme getirdi...

Erdoğan önceki gün şöyle konuştu;

"Yalanın, iftiranın, kişilik haklarına saldırının, itibar suikastlerinin alıp başını gittiği bu mecraların bir düzene sokulması şarttır. Onun için de, sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz.

Niçin YouTube, Twitter, Netflix, niçin şu bu gibi sosyal medyalara karşı olduğumuzu anlıyor musunuz? İşte bu ahlaksızlıkları ortadan kaldırabilmek için."

Siyasetçilerin aile bireylerine yönelik saldırılara tabii ki tepki gösterilmeli...

Ancak AKP iktidarı ve yargının, özellikle Atatürk'e, annesine, ailesine, cumhuriyete ve muhaliflere yönelik saldırılara sessiz kaldığının da herkes farkında...

O halde yapılacak olan bellidir;

Medyanın zaten iktidar denetiminde borozan haline geldiği bir ülkede, seslerini ahlaklı, onurlu ve yasalara uygun duyurmaya çalışan milyonlarca paylaşımcının ifade özgürlüğünü kısıtlamak, kişi hak ve özgürlüklerine büyük darbe olur...

AKP, sosyal medyadaki seviyeli eleştirilere, uyarılara tabii ki hoşgörülü olmalıdır...

Ancak özellikle "sahte hesap"ların arkasına saklanarak haysiyet cellatlığı yapanlar, ahlaksızca iftiralar yayanlar ve karanlık saldırılarla toplum düzenini bozan internet fareleriyle mücadele görevi de (basın yasasında olduğu gibi) yargıya bırakılmalıdır...

Türkiye'de her gün binlerce kişiye sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle zaten soruşturmalar açılırken, cezalar verilirken, "sosyal medya terörü"nü önlemek için bu platformları tamamen kapatmak demokrasiye ve haberleşme özgürlüğüne büyük darbe vurur...

İşte o zaman Türkiye'nin derebeylikle yönetilen, geri kalmış üçüncü sınıf ülkelerden farkı da kalmaz...

Evet; haysiyet cellatlarının sansürüne uğramış bir gazeteci olarak basın ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunmakta kararlıyım...

Ancak sosyal medyanın özellikle "sahte hesap"larla bir terör arenası haline getirilmesi de hiç kuşkusuz herkesi huzursuz etmeye devam edecektir...

Ne dersiniz; çoğu iktidar yanlısı kışkırtıcı trollerle "sahte adres"lere sığınan klavye fareleri kendi hesaplarını kapatsalar, Twitter'da sorun kalır mı?..

CHP'li Göker'den sorular...

CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker,  Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından işaret edilen sosyal medya kısıtlamaları konusunda TBMM'ye yazılı soru önergesi vermiş...

18 yıldır iktidarda olan Erdoğan'ın insanların yaşam tarzlarına sürekli müdahale etttiğini ve tek tip toplum yaratma heveslisi olduğunu gösterdiğine dikkat çeken Göker, "Her şeyi bilen, her şeye karışan ve müdahale eden Erdoğan'ın son hedefi ise bir türlü ele geçiremediği sosyal medya olmuştur. Erdoğan'ın ve çevresinin nerede yanlış yaptığını sorgulayacağı yerde hala kendine muhalif olanları suçlar tavırlar içine girmesi ülkemizin dünya nezdindeki itibarını derinden sarsacaktır" demiş...

Göker; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın yanıtlaması istemiyle yönelttiği yazılı önergesinde, şu sorulara yer vermiş;

"- Yapılacak olan bir sosyal medya kısıtlaması sonrasında Çin ve Kuzey Kore gibi ülkelerle anılmak Türkiye'nin dünyadaki itibarı açısından zedeleyici olmayacak mıdır?..

- İktidarın, nerede yanlış yapıldığını sorgulamak yerine sürekli muhalifleri eleştirmesi hususunu nasıl değerlendiriyorsunuz?..

- Son beş yılda sosyal medya sunucuları ve kullanıcılarına yönelik ne tür yasaklar konmuştur?

-AKP'li sosyal medya hesapları tarafından kullanılan Yeşil Top emojisinin apar topar kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?.."

Yazarın Diğer Yazıları