Sosyal meseleler karşısında

Türk üniversitelerinde genellikle şöyle bir anlayış vardır:  “Üniversiteye giren bir genç yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlük çalışmaları yapar, derse girer, uzmanlık alanının dışına çıkmamak kaydıyla ara sıra bilimsel dergilerde yazı yazar. Bu çerçevenin dışına çıkmak, mesela bir gazetede siyasi ve sosyal konularda yazı yazmak üniversite hocalığıyla bağdaşmaz...”  Bu anlayış üniversitelerimizde dün de vardı bugün de var. Prof. Dr. Mehmet Kaplan (1915 - 23 Ocak 1986) bu kısır döngünün dışına çıkabilmiş ender ilim adamlarımızdan biriydi.
Onu, Orta Doğu gazetesindeki yazılarından tanıdım. Kesip sakladığım yazılarından en eskisi  “Gökalp’in Özlediği Vatan” (Orta Doğu, 26 Ekim 1974) başlığını taşıyor. O yıllarda lise öğrencisiydim. Gazetedeki yazılarından tanıyıp sevdiğim Hoca’nın makalelerini daha sonraları başta “Türk Edebiyatı” ve “Hisar” olmak üzere dergilerden de takip ettim. Diyebilirim ki Mehmet Kaplan özellikle  “deneme”  türünde yazı yazmada etkilendiğim yazarların başında gelir.
İlk okuduğum kitabı  “Büyük Türkiye Rüyası” dır. 1976’da Edebiyat Fakültesi 1. sınıf öğrencisi iken kara tahtaya büyük harflerle Osmanlıca  “Büyük Türkiye Rüyası”  yazıp önünde resim çektirmiş olmama bakılırsa bu eseri çok sevmişim.
Mehmet Kaplan çok yönlü bir ilim adamıdır. Uzmanlık alanına sıkışıp kalmamış, Türk milletini ilgilendiren hemen her konuda yazı yazmış, fikir beyan etmiştir. Bu konuda Zeynep Kerman/İnci Enginün’ün yayınladığı  “Mehmet Kaplan, Hayatı ve Eserleri”  (Dergah Yayınları, İst. 2000) adlı eserin 63-127. sayfaları arasında Hoca’nın Türk kültürünü değişik açılardan ele alıp incelediği takriben 1300 yazının künyeleri yer almaktadır ki bu makaleler bilhassa kültür-sanat alanında yazı yazanların istifade edebileceği bulunmaz bir hazinedir.
Burada Kaplan Bey’in ilmî eserlerinden bahsetmeyi zait görüyorum. Fakat özellikle gençleri haberdar etmek gayesiyle onun “deneme” kitaplarının adlarını zikretmeden geçemeyeceğim: “Nesillerin Ruhu, İst. 1967” ,  “Büyük Türkiye Rüyası, İst.1969”, “Edebiyatımızın İçinden, İst. 1978”, “Kültür ve Dil, İst. 1982”, “Sevgi ve İlim, İst. 2002” .
Kanaatimce gençlerimiz bu kitapları muhakkak okumalıdırlar. Mehmet Kaplan bu eserlerinde milleti ayakta tutan temel unsurun kültür olduğunu ısrarla vurgulamaktadır.
Türk milletine hizmet etmenin yolu Türk kültürünü bilmekten, tanımaktan geçer.  “Bir insan belli bir sahada ihtisas yaptığı için, o sahada bütün bilgilere ve en ileri maharete sahip olabilir de, kültür bakımından tamamıyla cahil ve boş bulunabilir. Türkiye’de bugün Batı dillerini bilen, belli sahalarda ihtisas yapmış binlerce insan vardır. Fakat bunların pek azı, Türk milletinin tarihine, edebiyatına, musikisine veya mimarisine karşı ilgi duyarlar.”  (Kültür ve Dil, s. 7-8) Millete yabancılaşmış insanların halkı anlamaları ve onun dertleriyle dertlenmeleri mümkün müdür?
Demem o ki üniversite hocası, faaliyetlerini uzmanlık alanıyla sınırlandırmamalıdır. Onun topluma karşı da birtakım görev ve sorumluluğu vardır. Bence üniversite hocasının -ihtisas alanı ne olursa olsun- sosyal meseleler hakkında da söyleyecek fikri olmalı, bunu da -Mehmet Kaplan gibi- hiç çekinmeden yazıp söylemelidir.
Ölümünün 22. yılında Mehmet Kaplan’ı rahmetle anıyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları