Soyadı sayesinde usta bir polis muhabiri oldu



Bazı kimseler vardır, acayip soyadları ile başı derde girer ve hatta benzerlik yüzünden mahkemeye düşerek hüküm bile giyip sürünürler. Bazıları ise gazeteci Kemal Savcı gibi meslek hayatları boyunca soyadlarının sefasını sürüp bundan dolayı babasına duacı olur.
Babasının görevi nedeniyle Konya, Diyarbakır ve sonra da Malatya’da Liseyi bitirene kadar “Savcı” soyadı Kemal’i daha o yıllarda meşhur etmişti. Öyle ki, diplomasını aldığında arkadaşları “Kemal” adını bir kenara itip kendisini “Savcı... Savcı...” tezahüratları ile alkışlayıp kutlamışlardı.
Kemal Savcı, tatil sırasında Malatya yerel gazetesinde çırak olarak çalışırken hurufat kasalarından, elinde kumpas, kurşun harfleri dizerek satır yapıp prova tezgâhında gazeteyi hazırladığı çok olmuştu. Karakoldan kendisinin aldığı polisiye haberleri baş sayfada verip imzasını da büyük harflerle koymayı alışkanlık haline getirmişti. Mesleki kaderi Hürriyet’in Malatya muhabirinin, “Yeni Sabah Gazetesi muhabir arıyor” müjdesiyle değişti. Hemen telefonla İstanbul’u arayıp Yeni Sabah Gazetesiyle temasa geçti. Kendisini tanıtıp İngilizce bildiğini, üç ay sonra üniversite imtihanları için İstanbul’a geleceğini ve İstanbul’da da muhabirlik işine talip olduğunu bildirdi.
Kemal Sıvacı İstanbul’a 1948’de geldi. Yeni Sabah Gazetesi’ne gittiğinde Yurt Servisi Şefi Orhan Özkırım ile tanıştı. Bu arada Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’na başladığını da söyledi. O sırada gazetenin Yazı Müdürü İhsan Ada, odaya girdiğinde Orhan Özkırım, Kemal Savcı’yı tanıştırdı:         
“-Kemal Savcı, bizim Malatya Muhabiriydi, öğrenim için buraya gelmiş, bana uğradı...”
İhsan Ada gülerek,  “Savcı”  soyadına takıldı:
“-Babanız, mesleğinin soyadını mı almış?.”
Orhan Özkırım kahkaha atıp meseleye açıklık getirince Yazı Müdürü İhsan Ada şu öneride bulundu:
 “-Genç Kemal Savcı’yı polis muhabirliğinde deneyelim. Okuluna da devam etsin, bakalım Savcı polislerle nasıl çalışacak!.”
Daha sonra Orhan Özkırım, Kemal Savcı’yı İstihbarat Şefi Sait Kesler’in yanına götürerek tanıştırdı. Kemal o gün göreve başlayıp Emniyet Müdürlüğü’nün yolunu tuttu. Basın Odasına çıkıp devrin ünlü polis muhabirleri Ferdi Öner, Vedat Pekgirgin, Ali Karakurt, Gavsi Ozansoy ile el sıkışarak kendisini tanıttı ve Yeni Sabah Gazetesi’nde göreve başladığını bildirdi. Bir süre sonra buradaki meslektaşları da biraz alaylı, biraz da merakla kendisine hep “Genç Savcı Bey” diye seslenir oldu. Emniyet Müdürlüğü’nde bu sesleniş bir hayli merak ve hayretle karşılanmaya başlandı.
Ancak, daha önce de mürekkep yaladığından Kemal Savcı kendi başına, karakolları arayıp kendini “Savcı” olarak tanıtarak özel haberleri alıp gazetesinde çıkması onu kısa sürede İstanbul’da da şöhrete eriştirdi. Önemli ve diğer polis muhabirlerin alamadıkları cinayet haberleri toplaması da takdir gördü.
Hatta birkaç kez aynı yöntemle haber kaynağına ulaşması üzerine, “Cumhuriyet Gazetesi’nin usta polis muhabiri Ferdi Öner ağbim bile bazı konularda benden bilgi almaya mecbur kalıyor” diyerek Cemiyet’in lokalinde genç polis muhabirlerine karşı övündüğü de bilinir.
Kemal Savcı, Yeni Sabah Gazetesi’nden Basın Kartı aldığının ikinci ayında 1952’de Dünya Gazetesi’n-den önemli bir teklif aldı. Burada da aynı başarıyı gösterdi. 1953 yılında Beşiktaş’ta yayınlanan Tercüman Gazetesi’nin Yazı Müdürü Tevfik Erol kendisini transferi sonrasında Ankara Büro Şefliği’ne başladı. TRT Genel Müdürlüğü kendisine teklifte bulunarak Kıbrıs Temsilciliği’ne atandı ve burada 13 yıl görev yapıp emekliye ayrıldı. Kıbrıs’ta görevli iken iki de kitap ve bir polis romanı yazdı. 1954 yılında TGC’nin açtığı yarışmada haber dalında “Yılın Gazetecisi” seçildi.



Ilıcak’ın kovduğu ilk gazeteci

1962 yılında Kemal Ilıcak tarafından Tercüman Gazetesi’nin Ankara Temsilciliğine getirilen Kemal Savcı, çok konforlu bir daireye taşındı. Kemal Ilıcak Ankara’ya gidince, Kemal Savcı kendisini otel yerine burada ağırlayınca, araya bazı anlaşmazlıklar girdi. Kemal Ilıcak’ın olumsuz tarvı üzerine Kemal Savcı da istifasını vererek ayrılmak zorunda kaldı.
Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak, Ankara dönüşü yaptığı toplantıda, oldukça sinirli olarak bu konuyu aktarırken şöyle konuştu:
 “-Ankara’da Tercüman Bürosu’na gittiğimde Kemal Savcı’dan, Stad Oteli’nde oda ayrılması için rica ettim. Bana ısrarla kendisinin konforlu dairesini emrime vereceğini söyledi. Hem de öylesine direndi ki, merak ederek görmek üzere büromuzun yakınındaki lüks apartmana gittik. Muhteşem bir daire, her taraf elektronik cihazlar ve ışıklarla donatılmış, harika möbleler... Soruşturdum; kirası, büromuzun 3 katı. Kendisine bunun büyük masraf olacağını, hatta maaşının bile çok üzerinde olduğunu söyledim. Gazetenin Ankara’ya gelecek misafirlerinin ve başta benim burada ağırlanacağını söyleyince ayağa kalktım, ’Ben uygun bulmadım. Bunu bana danışmadan yapmışsın, sizinle çalışmam mümkün değil’dedim...” 
Kemal Ilıcak bunları anlatırken o kadar sinirlenmiş ki bu onun şimdiye kadar görülmüş hali değildi ve sözlerini şöyle bağlamıştı;
 “-Gazete sahibi olduğumdan bu yana, ilk kez birisini işinden uzaklaştırdım. Geceyi otelde uykusuz geçirdim ve sabah uçakla döndüm...”

Yazarın Diğer Yazıları