Soylu, sosyal medyada aradığı adaleti buldu

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Twitter üzerinden annesi ile olan fotoğrafına hakaret içeren yorum yazan kişi hakkında, "45 gündür anam hastanede. Annemle fotomun altına küfreden alçak, mahkemeye çıkıyor ve adli kontrolle serbest kalıyor. Ne yapmalıyım? Bakan olsam ne yazar. Millet, devlet işleri ile boğuşurken, anasının namusuna sahip çıkamamak ne ifade eder?" diyerek Twitter üzerinden serzenişte bulundu.

Bunun üzerine Adalet Bakanı Gül, "Yargı dağıtımı sosyal medyada değil, mahkemededir" dedi.

Gelin görün ki, bakanın sosyal medyadaki isyanı, bir şekilde işe yaradı. Mevzuatta "bakana hakaret suçu" olmayınca, arandı tarandı kişinin sosyal medyadaki eski paylaşımlarından "cumhurbaşkanına hakaret suçu" bulundu ve Soylu'nun istediği oldu:

Neticede, hakaret eden kişi tutuklandı.

Bakana hakaret suçu

Öncelikle olayla ilgili şunları bir hatırlatayım:

İçişleri Bakanı Soylu, kendisine hakaret eden kişinin serbest bırakılmasından rahatsızdı. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100/4. fıkrasındaki "Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez" şeklindeki düzenleme gereği, hakaret suçu cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmaması nedeniyle yasal olarak tutuklama yapılması mümkün değil.

Tutuklama, kişinin hakkında kesin hüküm kurulana kadar masum sayılmasını ifade eden masumiyet karinesiyle ilişkili bir kavram olduğu için, uygulanma alanı sınırlı tutulan, mümkün olduğu durumlarda da oldukça sıkı şartlar dahilinde nadir başvurulması gereken bir tedbir.

Bunu sıklıkla dile getiriyoruz zaten.

"Bakana hakaret" diye bir suç bulunmadığından hakaretin kamu görevlisine karşı söylenmesi, yalnızca "hakaret suçunun nitelikli halini" oluşturduğu için söz konusu kişinin tutuklanması elbet mümkün değildi.

Şunu da söylemeliyiz, küfür ve hakaret içeren ifadeler -her ne kadar siyasetçilere yönelik söylendiğinde ifade özgürlüğünün sınırı daha geniş olsa da- elbette ki aile bireylerini içerecek kapsamda geniş değildir ve ifade özgürlüğünün sınırını aşar. Nitekim bu türden ifadeler hukuk sistemi tarafından da kabul görmediği için halihazırda belli koşullar dahilinde cezalandırılır. Burada tutuklama olmaması, kişinin yargılama sürecinin sonucunda ceza almayacağı anlamına gelmez.

Adalet herkese lazım

Ancak tüm bunları bir kenara bırakıp, toplumun siyasi kutuplaşma içerisinde kendinden olmayana adeta nefret duyduğu bu ortama sebep olanların şapkayı önüne alıp bir düşünmesi gerek.

Toplumdaki kutuplaşma ve siyasi temelli nefret söylemlerinin kaynağı, şüphesiz ki, siyasetçilerin dili ve AKP iktidarının kaba üslup tercihi ile farklı düşüneni düşmanlaştırma politikası.

Üstelik bu dil, muhalefete yönelik olduğunda her defasında cezasız kaldı, cezasız kalmaya da devam ediyor ve her gün onlarca insan mahkemelerde şahit olduğu adaletsizlik karşısında sesini sosyal medyada duyurmaya çalışıyor.

Yaşanan bu olay üzerine -her ne kadar sonrasında bu ülkede bazı kişiler için her zaman bir çözüm olduğunu hepimiz görsek de- ilk etapta en sık yapılan yorum, "Ülkenin İçişleri Bakanı dahi yargıdan şikayetçi, biz ne yapalım!" şeklindeydi.

Ancak bu, yanlış bir bakış açısı.

Doğru işleyen bir hukuk düzenine sahipseniz, kurallar veya uygulama herkes için aynı sonuçları doğurur. Başka bir ifadeyle, hukuk sistemindeki kurallar davanın muhatabına bakılmaksızın herkese aynı şekilde uygulanır.

O yüzden, "İçişleri Bakanı dahi isyan ediyor" demek doğru değil.

Hukukun ve adaletin zaten herkes için aynı şekilde tecelli etmesi lazım. Gerektiğinde bakana da adalet, sana da adalet, bana da adalet lazım. Hukuk hepimiz için

Yazarın Diğer Yazıları