Sözcü yazarı Aytunç Erkin’den Sabah yazarı Engin Ardıç’a 'Meral Akşener' cevabı: 'Ablanız solcu değil, ablanız sadece insan'

Sözcü yazarı Aytunç Erkin’den Sabah yazarı Engin Ardıç’a 'Meral Akşener' cevabı: 'Ablanız solcu değil, ablanız sadece insan'
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener için 'Ablanız da solcuymuş' diyen hükümete yakın Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç'a yanıt verdi.

Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, “‘Ablanız solcu’ değil… Ablanız sadece insan!” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Erkin’in hedefinde, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener için “Ablanız da solcuymuş” diyen hükümete yakın Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç vardı.

Aytunç Erkin yazısında dönekliğin tanımıyla başladı. Hasan Yalçın’dan alıntı yapan Erkin, Sabah yazarı Engin Ardıç’ı eleştirdi.

“‘DÖNEK' KENDİSİNDEN NEFRET ETTİĞİ İÇİN ‘UTANMAZ'DIR”

Aytunç Erkin’in yazısı şöyle:

“’Dönek, kendini önemsizleştirmiş adam demektir… Dönmek, beynin ve vicdanın satılmasıdır. Tamamen ve toptan, bir evin içindeki eşyalarla birlikte satılması gibi… Dönmek kişiliğin kırılmasıdır… Hangisi daha aşağılayıcı ve acımasızdır acaba; yüzün ameliyatla değiştirilmesi mi, yoksa ruhun teslim alınıp dönekleştirilmesi mi? İtirafçı, boyun eğmek zorunda kaldığını öne sürebilir. Dönek ise bıçağın altına gönüllü yatmış adamdır.’ (Hasan Yalçın/ Kaynak Yayınları, Dördüncü Basım, Ağustos 2006)

Başucu kitabıdır Hasan Yalçın'ın ‘Dönekler' kitabı!

Nereden aklıma geldi?

Hemen yanıtını vereyim: İktidara yakın bir gazetenin ‘eski solcu' köşe yazarı dünkü yazısını şu cümlelerle bitirmiş: ‘Ablanız da solcuymuş…’

O yazara göre ‘abla' ve ‘solcu', İYİ Parti lideri Meral Akşener!

Neden ‘solcu' Akşener?

Çünkü… 8 Temmuz'daki grup toplantısında şu cümleleri kurdu: “Sivas'ta yakılan da bizdik, Başbağlar'da vurulan da bizdik. O kara günlerde kurşunların adresi, alevlerin hedefi tek tek canlarımız değil, bütün milletimizdi. Huzurumuzdu, birliğimizdi, beraberliğimizdi. Biz, Madımak'la Başbağlar'ı ayıranlardan değiliz. Biz, Madımak için adım atıp, Başbağlar'da sus pus olanlardan hiç değiliz. Biz, her iki acıyı da, kendi acımız bilenleriz. Biz, insanlık ateşe verilmesin, vicdanlara kurşun sıkılmasın diyenleriz.”

‘Ablanız solcu'… ‘Sivas'ta yakılan bizdik’ dediği için…

‘Dönek' kendisinden nefret ettiği için ‘utanmaz'dır… Geceleri uyuyamaz, sarhoş olunca ‘Çav Bella'yı mırıldanır… Gözleri dalar! Sonra… Transfer parasını aldığı gün gelir aklına ve başlar Fetullah'ın Ergenekon operasyonlarına methiye düzmeye…

“GÖRENLERİ DE SİLİVRİ'YE GÖNDERMEK İÇİN YANIP TUTUŞUR”

1993 yılında yaşanan karanlık iki gün… Katliamlar… Gladio'nun operasyonlarını görmez…

Görenleri de Silivri'ye göndermek için yanıp tutuşur!

‘Körlük' ruhuna işlemiştir… Örneğin…

8 Temmuz 2020…

İYİ Parti'nin, 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde 33 aydının yakılarak katledildiği Sivas katliamı ile 5 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşen Başbağlar katliamının araştırılması için komisyon kurulması talebiyle verdiği önerge, Meclis Genel Kurulu'nda AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi.

‘Dönek' bunu sorgulamaz!

Önergenin neden reddedildiğini düşünmek bile istemez!

Katliama tepki veren kişi solcu ya da sağcı değildir!

İnsandır!

Unutma dönek!

Gazeteciyi nasıl tanımlarsınız? Kimdir gazeteci, ne yapar? İşlevi nedir? Gazeteci, her konuda fikir ileri süren, her şeyi bilen insan demek midir? Hayır. Nereden bilecek gazeteci her şeyi?

Ben kendime göre bir tanım yapayım:

– Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir.

Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.

Günümüzde sarı basın kartlarının ardına gizlenip devlet kapılarında ve belediyelerde “ihale takip eden”, bankalardan aldıkları kredilerle milyarlar vuran, düzmece belgelerle gazetelerini ve devleti dolandıranlar da var.

Hem bunlar var, hem Osmanlı İmparatorluğu'ndaki “mabeyn katipleri” gibi, gazetecilik adına hükümetlere, konutlara ve köşklere tutanak katiplikleri yapanlar da! (Uğur Mumcu/Milliyet /3 Kasım 1992)”

İlgili Haberler