Su meselesi

1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti ilân edildiğinde BM uzmanı Mr.Thorp’un yeni Cumhuriyetin ekonomik gelişmesi ile ilgili raporunda Türkiye’den su getirme projesi de vardı.
Hepimiz heyecanlanmıştık. Ancak Makarios bu raporu, Dr. Küçük’ün tüm ısrarına rağmen Bakanlar Kurulu’nun gündemine almadı, aldırtmadı. Konuyu alay konusu yapmak zorunda kaldık. Türkiye’den gelen su ile sulanacak bitkiler ay-yıldızlı çiçek açacak diye Makarios bu nimeti ölünceye kadar unuttu ve unutturmaya çalıştı. Ancak Demirel Hükümetinden itibaren görev almış olan her hükümet (şimdiki dahil)  “Kıbrıs’a su projesi hazırdır, yakında ihaleye çıkılacaktır”  müjdesini verdiği halde bu proje bir türlü uygulanmadı. Bu gecikmenin nedenini ancak tahmin edebilirdik. GAP projesinde Dünya Bankası’nın Türkiye’ye kredi vermemesinin nedeni bölgedeki su kaynaklarının uluslararası denetime tabi tutulmasını garantilemek olduğu söylenmekteydi. Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde bu su kaynaklarının AB’nin de bulunacağı karma kuruluşlara verilmesi öngörüldüğünde bu söylentilerin gerçekleştiği görüldü.
Kıbrıs’a Türkiye’den su getirme projesinin, Türk hükümetlerinin tüm arzularına ve hazırlıklarına rağmen bir türlü uygulanamamasının gerçek nedeni, herhalde, Rum idaresinin siyasi açıdan  “Türk suyu”  istememesinden kaynaklanmaktaydı. 1995’de yabancı diplomatlara su projesinin 18 aya kadar uygulanacağı müjdesini verdiğimi o yılların görüşme notlarında görüyorum. Bunları söyleyebilmem için o günkü Türk Hükümetinden teminat almış olmalıydım! Neticede yıllar geçtikçe ve su konusu gündeme gelmez olduğu günlerde, GAP projesinde olduğu gibi süper güçlerin “meşru” addettikleri  “Kıbrıs Hükümetinin” itirazlarına uyarak gereken finans musluklarını açmadıkları veya açtırmadıkları kanısına varmıştım.
Bunlar geçmişin hikâyesi ve tahminleri. Önemli olan Kıbrıs’a Türkiye’den su gelmediği takdirde Kıbrıs’ın bir bütün olarak kuraklıktan can çekişmeye başlayacağıdır. Şimdi Rum tarafından bazı sesler de yükselmeğe başlamıştır. Yunanistan’dan su getirme projesinin yürümeyeceğini onlar da görmüşlerdir. Türkiye’den su getirme ve bunu Rum tarafına da satmak akıl ve mantık işidir. Kapasite yeterli ise bu su İsrail’e de verilebilir. Rum idaresi Makarios’un gösterdiği bağnazlıkla hareket eder ve  “Türk’ün suyu eksik olsun” demeye devam edecek olursa bu su projesi muhakkak uygulanma safhasına getirilmelidir. Susuzluktan bunalan Rum halkı da, suyu görünce, hükümetlerini doğru yola zorlayabilirler. Neticede Güneydeki Rum Cumhuriyetinin, Kuzeydeki Türk Cumhuriyeti ile su konusunda işbirliği yapması istenen kalıcı ve adil barışın bulunmasına yardımcı da olabilir. Rum liderlerinin KKTC ile işbirliği yapmaları, KKTC’nin varlığını tanımaları, ancak Kıbrıs  Türklerinin eşitliğini kabul etmelerine, bunun için de buna ihtiyaç duymalarına bağlıdır. İnsan, kendisine suyunu verene  “ben seni tanımıyorum”  demez herhalde!

Yazarın Diğer Yazıları