Suçlular aramızda

Anayasa Mahkemesi, AKP’nin iddianamede yer alan ’suçları işlediğine’ karar verdi ve ’cezalandırdı’. ’Hükümlü’ AKP’nin başı Erdoğan ise “durmak yok yola devam” dedi


BELKİ bundan sonraki buluşma yerleri  “halanın evi” dir...
Halanın evindeki buluşmaya ilk gelen Cumhurbaşkanı, işaret parmağı ile perdenin tülünü hafif aralayıp açık tek gözü ile sokağa bakarken:
 “Hala bir ses duydun mu?..”
Hala:
 “Kedidir Abidullah...”
Cumhurbaşkanı:
 “Kedi değilse o’dur hala... Bak, yine geldi tıkırtı... Sanki tık tık gibi...”
Hala:
 “Pencerenin önünden de kara bir şey geçti mi?..”
 “Geçti...”
 “Kaç ayağı vardı?..”
 “Neyin?...”
 “Geçen şeyin... Dört ayağı varsa kedi... İki ayağı varsa demek ki Başbakan...”
Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın gece karanlığında, sivil plakalarla  “eniştenin evinde”  devletten gizli buluşmalarıdır konumuz...
Aynı gün Independent Gazetesi’nin başyazısında şöyle diyordu yorumcu:  “Dünyanın en önemli siyasi projesi tehlikede...”  Siyasi projenin ne olduğunu da açıklıyor yazı: “Müslüman, ama demokratik bir ülke yaratma projesi...”
Hangi proje bu, bilirsiniz; ABD’nin BOP kapsamında, Türkiye’de bir  “ılımlı İslam”  yaratma projesi...
Oysa bizim tek projemiz vardı; Mustafa Kemal’in, onurlu özgürlük savaşını vererek, Müslümanların yaşadığı Anadolu’da kurduğu  “laik, demokratik, çağdaş, hukuk devleti” projesi... Bizler için “yeryüzünün en önemli siyasi projesi” bu değil miydi?
Ama AKP ile birlikte her şey değişti.
Yeni bir projeleri var arkadaşların; laik cumhuriyeti silip, yerine ılımlı İslam devleti kurma projesi... İşte dün Anayasa Mahkemesi tüm bunlara  “Devam” dedi. Artık en yüce yargı tarafından “aklanmış” AKP’yi kimse tutamaz.
Güya tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı ile ülkenin Başbakan’ı, devletten, hatta kendi odalarının duvarlarından dahi gizledikleri  “projelerine” devam edebilirler. Eniştenin mekánı olur... Halanın evi olur...                        
* Bekir Coşkun / Hürriyet

 


‘Suç’ta anlaştılar, ‘ceza’da ayrıştılar
Anayasa Mahkemesi AKP hakkındaki ’aslında beklenen’ kararını verdi. Yandaş medyanın başlıklarına bakarsak, Türkiye  ’rahat bir nefes aldı, yeniden doğdu, milletin etekleri zil çalıyor’...  Zannedersiniz ki, sıcak bir Temmuz öğleden sonrasında Haşim Kılıç’ın ağzından dökülenler “ama...”  ile devam etse de memlekete ’hayat öpücüğü’ oldu...
Ama; bir cankurtaran da ’yeni bir hayat’ vermek için açıyor ağzını, kan emici bir vampir de... “Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü” gibi ifadeler de boşa yerleşmemiş bu topluma... Bir öpülme tecrübemiz var. Bu ’tecrübe’ ışığında;
Türkiye bu kadar gerildikten, kişi ve kurumların arasında uçurumlar açıldıktan sonra, AKP’yi ’evin yaramaz çocuğu’, görüp bağrımıza basabilir miyiz? Zor gözüküyor.
Kural koyan, uygulayan, uygulatanlar yaramaz çocukları suç işlediğinde farklı cezaları uygun görebilirler. Bazıları odaya kapatır, bazıları kulağını çeker, bazıları evlatlıktan reddeder, bazıları azarlar, bazıları harçlığını keser... AKP’ye verilen ceza bu sonuncusudur. AKP’nin harçlığı kesilmiştir. Ama fazlasını, toparlayabilecek kadar ’sıcakkanlı’ bir çocuk için bu ceza caydırıcı mıdır, bir bilene danışmak gerek.
AKP için “kapatma” kararı çıksaydı, demokrasi yara alırdı. Bu kalıba itiraz yok. Ama buna sığınırkenki samimiyetsizliğe var?
Türk demokrasisi için -eğer varsa tabii- öldürücü darbe olmazdı bu. Türkiye’de var olduğu söylenen demokrasi, bundan çok daha ağır yaralara rağmen de varmış gibi yapabildi.
Şimdi hukuki değerlendirmeleri  “fiyasko” olduğu yönünde olan Ümraniye iddianamesine göre yapılacak yargılama var önümüzde. Soruşturma aşamasında kevgire çevrilen bir demokrasi ve insan hakları anlayışıyla pararel gelişecek bu dava.  Türkiye’nin içinden geçtiği sürecin hiçbir anında belirleyici olamamış demokrasi kavramının, sadece AKP’nin kapatılması konusunda üstünlük kurmasını beklemek adil değil.
Yine de... Tabi ki... Herşeye rağmen... Parti kapatmak demokratik rejimlerde tercih edilir bir çözüm değildir. ’Alem demokrat görsün’ diye suçluyu koruyup kollamak hiç değildir ama...
Hazine yardımının kesilip, parti ve yöneticilerinin ’yola devam’ etmesi de, söz konusu partinin kendine kaynak yaratmaya çalışırken işleyebileceği yeni suçların habercisi gibidir. Siyaseti suç işlemek için kullanan ve dokunulmazlık arkasına gizlenen kişilerin siyaset kurumundan uzaklaştırılması bu davadan,  çıkabilecek en tatmin edici sonuç olurdu.

Brüksel lahanası yeşillendi
Taha Akyol, Refah Partisi’nin kapatıldığı davada dahi 2 muhalif oy olduğunu hatırlatmış. Bu davada tek red oyu var. Daha ağır bir karar, daha hafif bir uygulama çelişkisi, çoğunluğun değil, azınlığın verdiği cezanın uygulanacağı türünden sayısal çelişki tartışmaları oluyor, olacak.
Ancak tartışılan, sadece üyelerin oyu olmayacak. AB ve ABD’den jet hızıyla gelen tepkiler tartışmayı farklı bir zemine taşıyacak. Bu tepkilerde demokrasi adına değil AKP adına duyulan sevincin öne çıkması önemli.
Ergun Babahan  “Erdoğan, yaşanan süreçte Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterlerini koymanın mümkün olmadığını görmüştür herhalde”  diye yazıyor. Brüksel’den bile daha baskın bir dayatma değil mi bu? Babahan açık açık,  “AB kapatma davası sürecinde AKP’ye sahip çıktı, bunun diyeti ödenmeli”  diyor.
Türkiye’nin kapatma davasıyla kaçırdığı tarihi fırsat da bununla ilgili. Keşke AKP’nin Türkiye için oluşturduğu tehdit ‘şeriat odağı olmak’ ile sınırlandırılmasaydı. Din simsarları bütün ustalıklarını kullandı. Ve ‘dinsiz yargı’nın, ‘dinci iktidara’ açtığı savaşta ‘kutsal cihat cephesi’ oluşturuldu. İnanç sömürü yapıldı.

Yeni sembol:bal arısı
Mehmet Altan’ın kaleme aldığı ’bundan sonraki süreçte AKP’nin laik kesime kendini ispat çabası içine gireceği’ senaryosu “mitingçi kitleler”in ağzına bir parmak bal çalmaktır. Ağzı dili yanmış bu kitlelerin ağzı bir parmak balla tatlanır mı, asla!
Hele, Hasan Karakaya gibi kararı “yarısı dolu bir bardak”  olarak niteleyenlerin sayısının, ’sağlanan refah oranında’ artması, Türkiye’nin meselelerinin   “tatlı yiyelim tatlı konuşalım” kandırmacasıyla çözülemeyeceğini kanıtlıyor. Çünkü Karakaya ve benzerleri  “aklanamama” kompleksiyle yaşadıkça... Erdoğan’a  “damat değil, içgüveysi” görüldüğünü aşıladıkça... Anayasa Mahkemesi üyelerini, “AKP’yi halayık, yanaşma, maraba, Kunta Kinte, köle” olarak gören “ağa”lar olarak gördükçe... İktidar yandaşlarını bu  “ağa”lara karşı  “dik durmaya” cesaretlendirdikçe... “Bu kadar tevazu” yeter dedikçe... Erdoğan da bunları önceden bilirmişçesine, kararı “durmak yok, yola devam” gibi manidar bir tepkiyle karşıladıkça, bu milletin kafasından aşağı bal kavanozu boşaltsalar bile sonuç alamazlar.

İstikrar bariyeri
“Darbe direkten döndü” manşeti Taraf’ın ibretlik tavrının son belgesi sayılabilir. Kapatma Davası ile Ümraniye soruşturması arasında bir nazire yapma, sebep, sonuç, bedel türü ilişkiler üretilmiş olması dahi Türkiye’nin bu döneminde yargı kararları da dahil her gelişmeyi gölgede bırakıyor. Ahmet Altan gibilerin  “yargı darbeyi gerçekleştiremedi ama bıçağı soktu”  biçimindeki değerlendirmeleri ve “mahkemenin çoğunluğu” nu, imkan bulsalar Ümraniye soruşturmasına dahil etmeye kalkışacak hastalıklı kalemlerin engellenemez yayılmacılığı ülkeyle, ulaşmayı ümit ettiği düzlük arasında bariyer görevini sürdürecektir.


Kar zarar hesabı

“Piyasalar”  ve  “demokrasi”  ne kazandı,  “Türkiye” ne kaybetti uzun vadede göreceğiz. Medyanın ilk gün sergilediği, kutuplara göre  çok  suya sabuna dokunmayan, kraldan çok kralcı ve kendine sinmeyi yediremeyen örtülü pısırıklaşmış tutum “kapatmama kararı nireeeee, uzlaşma” nireeee “ dedirtti. 
Kimbilir, madem buralarda hiçbirşey değişmeyecek; Başörtüsü, kamusal alan, eğitim eşitliği tartışmasından kurtulmuş ama mesela Ermenilere tazminata ve hatta toprak vermeye, Kıbrıs’taki haklarından vazgeçmeye, Güneydoğu’yu siyonizmin beslenme çantası yapmaya, Doğu karadenizdeki pontusçuluk faaliyetleri ve her bölgeye yayınlan misyoner çalışmalara göz yummaya, Barto efendinin ülkenin medarı iftiharı ekümenik patrik olarak alkışlamaya... mahkum edilmiş bir ülke olmaktansa, bu sürecin zanlılarının elini kolunu bağlayan anti-demokratik bir ülkede yaşamayı tercih ederdik belki?
Türkiye için geç mi?
Değil elbette.
Kömür torbaları, un çuvalları, altın keseleri, tehditler, baskı ve sindirmenin arasına sıkışsa bile önümüzde sandık var.
Madem ki parola  “hukuk yoksa yaşasın siyaset” ; karar da, iddianame gibi sadece hukuki değil siyasi madem ki...
Dileyelim de yerine göre hukuğu bile yenebilen siyaset, günü geldiğinde takıyyeyi de yensin!


 

Türkiye’ye karar “haberini” verdiler

AKŞAM
Karar 6’ya 5 çıktı, AKP 1 oy farkla kurtuldu Kapatma yok: Anayasa Mahkemesi orta yolu seçti, siyasi gerilime son verdi. Kapatmadı, ihtar verdi. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı ama yeteri kadar tehlikeli değil. Başkanı Kılıç, AKP’ye yapılan Hazine yardımının yarı yarıya kesileceğini açıkladı.


HÜRRİYET
İşte tarihi karar:
Kapatma yok ağır ihtar var:
Kapatılsın oyları 7’yi bulmadı. AKP kapatılmadı ancak çok ciddi bir ihtar aldı. 11 üyeden 10’u, AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna kanaat getirdi.


VATAN
Kapatma yok uyarı sert : Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden 10’u, AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu yönünde oy kullandı... Üyelerden 6’sı bu suçtan dolayı “AKP kapatılsın” dedi, 4 üye “Hazine yardımının kesilmesi yeterli” oyu kullandı.


MİLLİYET
Kapatma yok, ’ciddi ihtar’var: 6 üye kapatma, 4’ü hazine yardımını kesme, 1 üye ret istedi. 7 oy çıkmadığı için AKP kapatılmadı. Ancak 11 üyeden 10’u, AKP’nin laikliğe aykırı faaliyetlerin oıdağı haline geldiğini görüşünde birleşti.


CUMHURİYET
AKP’ye para cezası: Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç dışındaki 10 üye, AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği”görüşünde birleşirken, Hazine yardımının yarısını kesme cezası verildi.

 


Türkiye adına “karar” verenler:


RADİKAL
Türkiye “oh” dedi: AKP kapatılmaktan 1 oyla kurtuldu. Laiklik karşıtı odak ama çok da değil... 11 kişilik heyetin 10’u ’AKP laiklik karşıtı odak’dedi. Bu üyelerden dördü ’odaklaşmanın çok ağır olmadığı’görüşüyle ’Hazine yardımı kesilsin’yönünde oy verince sonuç para cezası oldu


ZAMAN
Türkiye’yi rahatlatan karar Kapatmaya ret:  Anayasa Mahkemesi, 4,5 aydır yaşanan belirsizliği bitirdi. Anayasa’da belirtilen çoğunluğa ulaşılamadığı için (6’ya 5) AK Parti kapatılmadı. Sadece bir yıllık Hazine yardımının yarısının kesilmesi kararlaştırıldı

 

YENİŞAFAK
Türkiye kazandı Durmak yok yola devam: Anayasa Mahkemesi, AK Parti’nin kapatılmamasına karar verdi. 11 üyenin 6’sı kapatılma, 4’ü hazine yardımının kesilmesi, bir üye ise davanın reddedilmesi yönünde oy kullandı. Karar, Türkiye’yi büyük bir siyasi belirsizlikten kurtardı

 

TARAF
Darbe direkten döndü AKP’i kapatma hamlesi boşa çıktı:
22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarını yok saymaya yönelik “Google davası”, ülkeyi dört buçuk ay olyaladıktan sonra, hükümet partisini kapatmayı başaramadan noktalandı.


STAR
Türkiye kazandı:
Anayasa Mahkemesi Türkiye’yi kilitleyen ve dünyada Türk demokrasisinin sorgulanmasına neden olan davada tarihi kararını verdi: AKP kapatılamaz



SABAH
AKP kapatılmadı:
İlk mesaj:Herkesi kucaklayacağız. Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatmadı, sarı kart gösterdi. Erdoğan “durmak yok yola devam. Öncelik toplumsal barış” mesajı verdi.


BUGÜN
İstikrara devam: Anayasa Mahkemesi Türkiye’nin önünü açtı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tüm dünyanın beklediği tarihi kararı açıkladı...

 


MİNİ YORUM
Tarihi bir fırsat kaçtı

AKP’ye ceza gerekçesi suçlarda uzlaşıldı ve ‘aklanmamış iktidar’ olmaya mahum edildi. Aklanmak için de seçim seçeneği  gösterildi. Hükmü milletin oylarıyla ağırlaştırmasını beklemek, ’laiklik’ başlığıyla sınırlanmış suçlarla zor. Keşke AKP’nin  anlaşılamamış ve anlatılamamaış bir laiklik karşıtlığı ile değil, egemen--üniter devlete karşı ‘cumhuriyet kazanımlarının bütünüyle’ kavga etiği iddia edilseydi. Ve tescillenen suç, iktidarın sadece ant-laik değil, satıcı-bölücü-teslimiyetçi-işbirlikçi bir odak olduğu olsaydı. Sandık o zaman ‘idam fermanı’ bile olurdu...

Yazarın Diğer Yazıları