Suçu önlemede yetersizlik
Son haftalarda cezasızlık ve cezaların caydırıcılığı üzerine çok şey yazdım. Ancak görünen o ki bu konuyu konuşmaya daha uzun süre devam edeceğiz. Zira, hemen her hafta bu hususa dikkat çekeceğimiz bir başka acı olay daha yaşanıyor.
İstanbul Beyoğlu’nda bir kadın yolun kenarında sigara içerken, iki erkek tarafından tacize uğruyor. Söz konusu iki kişinin cinsel saldırı, gasp, otomobil hırsızlığı gibi suçlardan kaydı bulunuyor.
Şaşırttı mı? Ne yazık ki, hayır.
Zaten olayda da ilk etapta gözaltına alınan bu iki kişi serbest bırakılıyor; ancak sonra belki de gelen tepkiler üzerine yeniden yakalanarak tutuklanıyor.
Görülüyor ki, suç kaydı bulunan, suça meyilli bu kişilerin ıslahı için gereken çaba gösterilmediğinden, yeniden pervasızca suç işleme eğilimleri devam ediyor.
Ancak yalnız suç kaydı bulunan değil, suç işleme meyili bulunan diğer kimseler için de yeterli önlem alınmadığı görülüyor.
Mesela, İstanbul’un bir başka ilçesi Fatih’te bir adam, iki genç kadını vahşice katlettikten sonra, intihar ediyor. Onun da önceden defalarca akıl hastanesinde tedavi gördüğü, intihara teşebbüs ettiği görülüyor.
Ancak görünen o ki, sadece işlenen suçlarla ilgili değil, potansiyel suç tehdidi içerenlerle ilgili de gerekli önlemler alınmıyor.
Suç oluşturan davranışları tetikleyen faktörlere de bunları caydırıcı ve önleyici faktörlere birlikte eğilmek gerekiyor.
Bu açıdan alınacak güvenlik önlemleriyle suçun icrasının önlenmesi, suçu yaratan işsizlik, yoksulluk, yasa dışı madde kullanımı, evsizlik gibi dış faktörlerin azaltılması, hukuka duyulan saygının kuvvetlendirilmesi gibi suçu önleyici politikalara da önem verilmesi gerekiyor.
Yeni anayasa ve yargı paketi
Yargıyla birlikte yıkılan toplumsal düzeni yeniden sağlamak da yalnızca yasalarla yapılacak değişikliklerle düzeltilemeyecek kadar çok boyutlu. Aile, eğitim, işsizlik, gelir eşitsizliği gibi pek çok konuda paralel ve etkili atılımlar yapmak gerekiyor.
Toplumsal infial yaratan, günlerce tartıştığımız bu tarz olaylardaki cezasızlığın, ceza kanunlarımızın yetersizliğinden ziyade, uygulamadaki infaz kanunlarımızdaki yanlışlardan kaynaklandığını, üstüne basa basa belirtmeliyiz.
Yeni anayasa, anayasada değişiklik, yargı reformu gibi, toplumsal uzlaşının bulunmadığı bir iklimde yapılması tehlike içeren ve bu şekilde yapıldığı takdirde çare sunması mümkün olmayan yasal değişikliklerin bu tarz cezasızlıklara çözüm gibi gösterilmesinin de önüne şimdiden geçmek gerek.
Unutmayalım, 2019’dan beri yapılan 8 yargı reformuyla bu sorunlara çözüm getirilmedi. Bazı olumlu değişikliklerle bir yandan yapılan yargı düzeni, olumsuz değişikliklerle bir yandan da yıkıldı.