"Suikast"in yalanı, ihanetin "vicdan"ı!..

Ergenekon yalanlarının devletin beynine düzenlediği suikastin, yani Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi ayağına kurşun sıkmasının ayyuka çıktığı karanlık bir dönemin ihanet sayfaları hiç unutulmadı!..

Atatürkçülerin, aydınların ve cumhuriyetçilerin bertaraf edilmesi için devletin içerisinde çöreklenmiş bir şebekenin iktidar desteği ile rejime saldırı düzenlediği bir ihanet zinciriydi Ergenekon ve Balyoz tertipleri...

Bir gecekonduda bulunduğu öne sürülen el bombalarının arkasından patlatılan büyük yalanlar; bu ülkede gazetecilere, aydınlara, askerlere ve bürokratlara büyük acılar çektirdi, yüzlerce kişi cezaevine konuldu, onlarcası yaşamını yitirdi, hayatlar söndü, yuvalar dağıldı ve yine bürokrasiden orduya kadar binlerce devlet memuru da yalan kumpaslarla işinden atılarak sefalete sürüklendi...

Ergenekon ve Balyoz tezgahlarının devlete- millete yönelik ihanet sayfaları saymakla bitmez...

Her ne kadar o kumpaslarla cezaevine atılan kimi "karanlık" siyasetçiler sonraları iktidarın kucağına otursalar da (!) gerçek cumhuriyetçiler davalardan aklandıktan sonra bu tezgahlara yönelik kitaplar yazarak isyanlarını dile getirdiler...

Cumhuriyetin demokrasi tarihine vurulmuş en büyük darbelerden biri olan Ergenekon ve Balyoz tezgahlarının arkasındaki güç AKP itktidarından destek alan Fethullah Gülen cemaatinin, devletin içerisinde yuvalanmış militan müritleriydi...

Her yere baskın düzenliyor, hukukun ayaklar altına alındığı yargılamalar ve düzmece belgelerle insanlar cezaevine konuluyordu...

İşte bu darbeler cemaatin bir yandan bürokrasideki örgüt yapısını güçlendiriyor, bir yandan da devletin kural ve kaideleriyle stratejik merkezlerini yerle bir ediyordu...

Kozmik oda rezaleti!..

Balyoz ve Ergenekon kumpasları emniyetten orduya, medyadan iş dünyasına kadar cemaatin önünde ne kadar engel varsa bertaraf ederken, dayatılan "gaflet- dalalet hatta hıyanet" o kadar pervasız hale gelmişti ki, bürokrasinin kılcal damarlarına kadar yapılan taarruzlar bir süre sonra devletin güvenliğini sağlayan kritik merkezlere kadar uzanabilmişti...

Hiç kimse bir şey yapamıyordu bu ihanet taarruzuna karşı... Çünkü emniyet cemaat tarafından ele geçirilmiş, en az 20 bin militan TSK'nın içerisine sızdırılmış, hatta tüm bu yıkım hareketlerini takip etmesi gereken emniyet istihbaratı ile Milli İstihbarat Teşkilatı'nda bile FETÖ militanları aktif görevlerde tutulduğu için, operasyonlara hiç engel çıkmamıştı!..

Türkiye'de demokrasi ve cumhuriyet güçlerini, derneklerden sendikalara kadar da çember içine alan bu operasyon bir yandan sahte belge, diğer yandan kaset kumpaslarıyla toplumun büyük bölümünü sindirmiş ve sıra cemaatin devlete vuracağı son darbeye gelmişti...

Genelkurmay Seferberlik Dairesi, yani "kozmik büro" olarak adlandırılan; devletin tüm gizli belgelerinin, seferberlik planlarının, iç ve dış tehditlere karşı mücadele raporlarının yer aldığı bu kurum bile FETÖ'nun bir yalan tezgahı ile hedef tahtasına konulmuş ve daha sonra bir bölümü yurtdışına kaçan cemaatin polisleri ve savcıları tarafından sinsice kuşatılmıştı...

Şu an FETÖ davasından cezaevinde olan

savcı Mustafa Bilgili, bir akşam yanında 8 savcı ile birlikte Seferberlik Bölge Başkanlığı'na gelmiş, elindeki arama yetkisiyle her yeri arayacağını söylemiş, önünde set oluşturan askerlerle uzun süre tartışmıştı...

Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi Başkanı Tümgeneral Selahattin Kısacık, binaya gelmiş, savcılara "Siz giremezsiniz buraya" diye karşı durmuş, savcı da o gece nöbetçi olan hakimi aramış, (Fethullah Gülen'le ilgili beraat kararında imzası bulunan) Hâkim Kadir Kayan binaya gelmiş, şifreli kilitleri açamamış, yetkililerle tartışmıştı...

Tümgeneral Selahattin Kısacık, odalarda devlet sırrı niteliğinde bilgiler bulunduğunu, ülke güvenliğinin darbe alacağını söylemiş ama FETÖ'culara  dinletememişti...

Olayı duyan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, "Kimse girmesin, yarın Başbakan'la görüşeceğim" diye telefonla talimat vermiş, Hâkim Kadir Kayan'ı da Genelkurmay'a davet etmişti...

FETÖ'cular o gece kozmik odaya giremişti ama, ertesi gün Orgeneral Başbuğ, Başbakan Erdoğan'la görüşerek, "odalara girilmesi halinde devlet sırlarının ifşa olacağını" söylemiş, iddiaya göre Başbakan da, "Bizden saklayacak neyiniz var" diye sorunca, kozmik odalarda arama yapılacağı anlaşılmıştı...

Soros şakşakçılarının utancı!..

Peki; FETÖ'nün devlete vurduğu bu en büyük darbeden sonra neler olmuştu?..

Kozmik Oda'ya girilmesinin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, TSK'nın zayıflatılması planının bir parçası olduğuna dikkat çeken emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, bir televizyon kanalında konuşurken ihanetin sunuçlarını şöyle anlatmıştı;

"Kozmik Oda'ya girildikten sonra devletimizin yurtdışındaki yabancı istihbarat servisleri ile terör örgütlerine yerleştirdiği 848 yurtsever görevlimizin tamamına yakını şehit edildi..."

Orgeneral İlker Başbuğ'un da dikkat çektiği bu ifşa ihanetinin anlamı şuydu;

Cemaat devlete tuzak kurmuştu... Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast yapılacağı konusundaki bir asılsız telefon ihbarı bahane edilerek, 19 Aralık 2009'da kozmik odalara girilmiş, buralarda FETÖ militanlarınca 20 gün boyunca yapılan aramalarda devletin çok gizli bilgileri CD'lere yüklenmiş, bunlar cemaatin TÜBİTAK'ta çalışan ve firarda olan militanlarınca çözümlenmiş, kopyaları yabancı istihbarat servislerine de verilerek Türkiye Cumhuriyeti iç ve dış düşmanlara karşı savunmasız hale getirilmişti...

Sadece AKP yönetimi değil, bir dönem cemaati yere göğe sığdıramayan

Bülent Arınç, kendi adının kullanıldığı bu ihanet operasyonuna sessiz kalmıştı...

Şimdi söyler misiniz; devleti beyninden ve bağrından vuran bu vicdansız operasyona sessiz kalması yetmezmiş gibi, PKK propagandasından yargılanan Selahattin Demirtaş ve Sorosçu Osman Kavala'ya özgürlük nağmeleri üzerinden demokrasi havarisi kesilen Arınç gibilere kimi CHP'lilerin "vicdan" madalyası takması, "düşmanımın düşmanı dostumdur" hastalığının sirayeti değil mi?..

Erdoğan'ın dünkü konuşmasında, kendi yol arkadaşını, "Kobani katliamının failleri, Tayyip Erdoğan ve dava arkadaşları tarafından asla savunulamaz" diyerek, sert sözlerle hedef almasından sonra, Arınç'a kol kanat geren Soros şakşakçıları utanacaklar mı?..

 

Yazarın Diğer Yazıları