Sülük deyip geçmeyin!
Anadolu’da hastalıkların tedavisi amacıyla uygulama yapan hoca, üfürükçü ve ocaklı gibi adlarla anılan kişiler bulunmaktadır. Halk hekimleri olarak tanınan ve tedavi etme kudretini ailesinden alan büyük bir kısmı kadın olan; ‘dalak ocağı’, ‘sarılık ocağı’, ‘sıtma ocağı’, ‘siğil ocağı’ gibi “ocaklı”lar, belirli hastalıklarla uğraşırlar. Kimilerince ocaklı, Orta Asya “şaman”ının bugüne ulaşmış şekli olarak değerlendirilmektedir.
Anadolu’da ‘parpılama’, ‘tütsüleme’, ‘kurşun dökme’, ‘dalak kesme’ gibi halk arasında uygulanan tedavilere de rastlanmaktadır. Telkin tedavisinde, nazardan korunmak için üzerlik (yüzerlik) gibi bazı bitkiler yakılarak tütsülenmekte, böylece şeytan ve cinin uzaklaşacağına inanılmaktadır. Halk, hastalıklardan korunmak veya kurtulmak için nazarlık, muska, hamayıl gibi çeşitli uğurluklar taşımaktadır.
“Şişe çekmek” ya da bardak çekmek diye de bilinen Hacamat, bardağın içerisine alkollü pamuk konarak tutuşturulur ve yüzükoyun yatan hastanın derisine yapıştırılır. Yanma bitince, kan bardağın altında kalan deri parçasına hücum ederek önce kızartı sonra morartı oluşturur. Deri üzerine yapıştırılmış bardaklar 1-2 dakika sonra çekilerek kaldırılır.
Deri üzerine çizilerek kan çıkartma usulüne ise “kanlı hacamat” denir. Genellikle yüksek tansiyona bağlı baş ağrılarında kullanılmaktadır. Göz zafiyetlerinde enseden, sırt ağrılarında ve şişmanlıkta ise sırttan kan alınmaktadır.
Şifası insanlar tarafından yüzyıllar önce fark edilmiş, bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan ve aslında yeterince tanınmayan omurgasız canlı, sülük, Anadolu’nun eski yazıtlarında, Mısır, Pers ve Çin’de de sülükle tedavi adı verilen ‘Hirudoterapi’ye dair bilgilere rastlanmış ve İbni Sina’dan Osmanlılara kadar uzanmış, oradan da Fransızlar hirudoterapiden yararlanmışlardır.
İbn-i Sînâ, 18. Yüzyıla kadar birçok Avrupa üniversitesinde ders kitabı olarak okutulan El Kanun Fi’t Tıb (Tıbbın Kanunu) isimli eserinde kangren, yılan zehirlenmelerinde ve mantar hastalıkları gibi birçok hastalığın tedavisinde sülüğün kullanılabileceğini bildirmiş, sülükler hakkında çok detaylı bilgiler vermiştir. İbni Sina El Kanun Fi’t Tıb kitabında hacamat ile ulaşılamayan derinlerdeki kanı sülüğün çekebildiğini resmetmiş ve cilt hastalıklarında sülük kullanılmasını önermiştir.
Sülüklerin sağlık sektöründe tedavi aracı olarak kullanılmasının tarihi yaklaşık 2.500 yıl öncesine dayanır. Tedavide sülüğün kullanımına Hindu mitolojisini betimleyen eski bir yazılı Sanskiritçe kayıtta da rastlanmaktadır. Bu tedavi Mezopotamyalılar, Yunanlılar, Maya ve Aztekler gibi eski uygarlıklara ek olarak eski Hindistan, Roma ve Arap medeniyetlerinde de sülük kullanılmıştır.
Sülükler; kan dolaşımını artırmak, kan akışını iyileştirmek ve genel iyileşmeyi hızlandırmak için yara bölgesine uygulanan organizmalardır. Sülük, kan emerek beslenen 5-6 cm. uzunluğunda, tatlı sularda yaşayan asalak bir hayvandır. Vücudunun iki ucunda birer çekmeni vardır. Bunlarla insan veya hayvanın vücuduna yapışarak dişleriyle deriyi ısırıp kan emmekte ve ağzındaki bezlerden çıkan bir salgı ile emdiği kanın pıhtılaşmasını önlemektedir. Bu salgı “heparinoid” maddesi içermektedir. Ağzındaki enzimleri ile şifa kaynağı olan sülüğün yararının bir hayli fazla olduğu ileri sürülmektedir. Avrupalıların ‘canlı eczane’ diye niteledikleri bu zararsız omurgasız hayvan sülük; migren, göz hastalıkları, baş, sırt ve ayak ağrıları, romatizma, varis, sivilceler, egzama, sedef, hemoroid, yara, çıban, yüksek tansiyon, romatizmal hastalıklar, kalp damar hastalıkları gibi sayılamayacak kadar çok hastalığın tedavisinde Anadolu halkınca kullanılmakta olup, yüze sülük tedavisi özellikle başağrısı, kısmi yüz felci ve kulak çınlaması için veya kozmetik amaçla uygulanır. Sülük vurma işlemi daha çok Mayıs ayında yapılmaktadır.
Sülük tedavisindeki sır, kan emerken vücuda zerk ettikleri Antibakteriyel özelliğe de sahip ağızlarında bulunan ve yüzlerce enzim içeren salgıda gizlidir.
Sülüğün salgılarındaki yüzden fazla değerli enzimler kanın pıhtılaşmasını engeller, pıhtıları eritir, iltihabı giderir, tansiyonu dengeler, bağışıklık sistemini güçlendirir ve ayrıca ağrı kesici, kas gevşetici ve antibakteriyel etkilere sahiptir. Sülük tedavisi hücre yenilenmesini desteklerken zihinsel ve fiziksel rahatlama sağlar ve vücuttaki enfeksiyonları azaltır.
Hirudoterapi, tıbbi sülükler kullanılarak yapılan bir tedavi şeklidir. Geleneksel tıpta çok eski çağlardan beri sülükler yara tedavisi de dahil olmak üzere çeşitli durumlar için etkili bir tedavi olarak kullanılmaktaydı. Ancak, günümüzde sülük tedavisi, en çok plastik cerrahide kopan uzvun yerine dikilmesinde revaskülarizasyonu sağlamak amacıyla kullanılmakla birlikte, daha birçok rahatsızlıkta, yapılan tedaviye yardımcı bir metot olarak da uygulanmaktadır.
Hastalıkların iyileştirilmesi ve insan bedeninin dengeyi sağlaması amacıyla sülük kullanımını kapsayan bir terapi biçimi olan sülük tedavisi; gebelik, emzirme, kalp yetmezliği, kan sulandırıcı ilaç kullananlara uygulanmadığı gibi, göz kapakları ve çevresi, avuç içleri ve ayak tabanları, boyun, çene altı, koltuk altı ve kasık gibi ana damarların bulunduğu bölgelere uygulanmaz.
Sülük tedavisi sürecinde belirlenen bölgelerde sülüklerin deriye tutunmaları sağlanır. Sülüğün salgısı ağrı kesici özellik taşıdığı için bu işlem acısızdır. Emme işlemi başladığında hafif bir yanma hissi olabilir ancak bu his birkaç dakika içerisinde azalır. Sülükler tamamen doyana kadar yerinden ayrılmaz ve sonrasında kendiliğinden deriyi bırakıp düşer.
Sülüğün serbestçe dolaşıp istediği yere tutunmasına izin verilmez. Sülüğün cilde tutunduğu yerde hasta ufak bir sinek ısırığı hissi alır, bazı hastalar bunu minik bir elektrik çarpması olarak tanımlar. Ancak bu his geçicidir. Çünkü sülük salgıladığı enzimlerle o bölgede anestezi etkisi (uyuşturma) yapar.
Sülükler 10-20 dakika içinde 20-60 cc kan emer. Emdiği kanla birlikte normal ağırlığının 2-6 katına çıkar. Sülüğün düşmesinden sonra kanamanın 1-2 saat daha sürmesi, kirli kanın giderilmesi için olumlu etkinin sürmesini sağlar. 1 ile 2 saat süren tedavi bittikten sonra bir süre beklenir, yaralar kanamanın durması için kalın bir bandajla kapatılır. Her bir sülük tek seferlik kullanılır ve işlem sonrasında tıbbi atık olarak imha edilir.
Halk arasında ‘kan emdirme’ diye bilinen yöntemin haricinde de tıbbi anlamda sülüklerin ağızlarından alınan salgılar ilaç sanayiinde tıbbi ilaç olarak kullanılmaktadır.