Suriye çıkmazı bitmiyor

ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'nin kuzeyinden asker çekme senaryosunun ipuçları belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başlarken uluslararası arenada tartışmaları beraberinde getirmiştir.  Çekilmenin yansımaları ile birlikte Türkiye'nin bölgedeki kırmızıçizgileri devam ederken gerek uluslararası, gerekse bölgesel müttefikler ve karşıtlarının farklı tepkileri sonucunda tüm tarafların Suriye dosyası ile ilgili hesaplarını yeniden gözden geçirmelerine yol açmıştır. İşin aslına bakacak olursak, ABD'nin Suriye'den askerlerini tamamen çekeceği şüphelidir! Çekse bile Suriye'deki siyasi denklemin içerisinde mutlaka yer alacaktır. ABD'nin asker çekeceği konusunda henüz bir çekilme takvimi de netleşmemiştir. ABD yönetiminin çekilmede önceliği istihbaratçılarına vereceği, geri kalan görevli ve askerler için ise 60 ila 100 gün, hatta daha fazla bir süre içerisinde işlem göreceği var sayıldığında amaçlanan projenin gerçekleşme sürecinde farklı siyasi oyunların devreye gireceği muhtemeldir.

Bu bağlamda, ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde inşa ettiği 8 askeri havaalanı ve yediden fazla sayıdaki askeri üslerinin büyük bir bölümünde Amerikalı olmayan paralı askerler dâhil olmak 3 binden fazla görevli olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca, bölgeye TIR'lar dolusu askeri araç-gereç ve mühimmatın sevk edildiği de herkesçe biliniyor. İlk akla gelen soru, çekilme söz konusuyla bütün bu yatırımların akıbeti ne olacak? Bunlar kimlere teslim edilecek? Planlanan projenin hayata geçirilmesi için mi kullanılacak? Projeye gelince, ABD'nin 2011 yılından beri kuzey Suriye'deki ana hedefi, Irak'ın kuzeyinde ihdas edilen özerk bölge modeline benzer bir yapının oluşturulmasıdır.

DAEŞ bahanesiyle Suriye'de terör örgütü PKK uzantılarının başını çektiği ve sayılarının 70 Bine ulaştığı sözde Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) bölgeye yerleşmesi, Arap ve Türkmenlerin yerine illegal nüfus kaydırmalarının yapılması, gözlem noktalarının oluşturulması ve kantonlar adı verilen yerleşim merkezlerinde meclislerin kurulması sağlanmıştır. Hâlihazırda ABD, Türkiye'nin kararlı duruşu ve planladığı 3. askeri operasyonu önlemek ve aynı zamanda Suriye topraklarının neredeyse % 30'unu kontrolü altında tutan SDG'ye uluslararası meşruiyet kazandırmak amacıyla güvenli bölge formülünü önermiştir. SDG temsilcilerinin alelacele Şam yönetimi ile yapmış oldukları görüşmelerde kendilerine muhtariyet verilmesi kaydı ile ulusal bir devletten yana ve Türkiye'ye karşı savaşmaya hazır olduklarını bildirmişlerdir.  Londra kaynaklı Asharq Al-Awsat gazetesinin 22 Şubat 2019 tarihli sayısında belirtildiği gibi, SDG'lilerin Washington, Londra ve Paris gibi başkentlere yapmış oldukları ziyaretlerde Suriye'nin kuzeyinde uçuş yasağının devam etmesini, Türkiye sınırına Avrupalılardan oluşan gözlemcilerin konuşlandırılması ve askeri desteğin sağlanmasını talep etmektedirler.

Amerika,  SDG'lileri koruma amacıyla güvenli bölgeye Avrupa ülkelerinden oluşacak askeri gücün gelmesini desteklemesine karşın Avrupalılar bu projeye sıcak bakmamaktadırlar. Körfez ülkeleri ise maddi yardım dışında bölgeye askeri bir güç gönderme konusundaki bakış açıları şu ana kadar henüz netleşmemiştir.

Şam yönetimi Suriye'nin bölünmesini ve kuzeyinde ayrı bir Kürt devletinin kurulmasını kabul etmemektedir. Son duruma bakıldığında Şam rejiminin en büyük destekçisi olan Rusya ile ABD arasında jeopolitik yarış hız kazanmıştır. Rusya'nın 1998'de imzalanan Adana Mutabakatı önerisinin uygulanması, Türkiye'nin Suriye ile siyasi ilişkilerinin normale dönmesi ile mümkün olabilir. Fırat'ın doğusu dışında gerek Menbiç gerekse İdlib'te farklı sorunlar devam etmektedir. ABD'nin, Ankara'ya geri dönüşü olmayan ve satışı onaylanan Rusya'dan S400 füzelerinin alınması durumunda yaptırım uygulanacağı ve F-35 uçaklarının teslimatının askıya alındığı iletildi. Yeni anayasa ile ilgili komisyon hala kurulamadı.

Yukarıda belirtilen gelişmelerden anlaşılacağı üzere ABD'nin güvenli bölge konusunda iki formülden birini seçmek zorunda kalabilir. Bunlar arzu etmemesine rağmen Şam yönetimi veya Türkiye'nin çekincelerini kabul edebilmesidir.  

Ezcümle Suriye çıkmazı yılan hikâyesine dönmüş, mülteciler Türkiye için sorun olmaya devam etmektedir.

Türkiye ABD ile görüşmelerini sürdürmesinin yanı sıra Rusya ve İran ile beraber Astana sürecini devam ettirmesi ve en önemlisi Şam yönetimi ile doğrudan masaya oturmasından yana olduğumuzu belirtmek isterim.

 

Yazarın Diğer Yazıları