Suriye Tiyatrosu'nda yeni perde...

30 Mart'ta dedi ki ABD Başkanı Trump;

-Yakın bir zamanda Suriye'den çıkacağız.. Artık oradakiler ilgilensin..

Amerikan Başkanı bunu söyledi ama Amerikan 'DEVLET' politikasının bir gereği mi, 'DEVLET'in aldığı bir karar mı bilemedik..

***

Sonra ne oldu? Doğu Guta'daki Duma'da kimyasal saldırı.. Herkes ayakta, diken üstünde..

Başlıklar otomatik olarak devreye girdi;

-Katil Esad yine kimyasal silah kullandı..

***

Peki ABD ve dünya açısından 10 gün sonra durum ne?

-İhtiyaç var.. Suriye'den çıkamayız..

Soru şu;

-Bu ihtiyacı kim yarattı?

Esad, "ABD'nin çıkıyoruz" dediği bir dönemde, çıkmasını geciktirecek bir hamleyi yapacak kadar aptal mı? Bence değil..

Saldırıyı Esad'a yüklemek en kolayı.. Ama buyrun işte, o da hamlesini yaptı ve;

"Kimyasal saldırı ile ilgili Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nü çağırdı. Gelin kontrol edin. Bunu biz yapmadık" dedi..

O saldırının ardından, İsrail'in Suriye'ye saldırısını da eklediğinizde, 'Suriye Tiyatrosu'nda yeni bir perde açıldığı ortada..

***

Şimdi cahil aklım bana diyor ki;

1- Trump, Amerikan derin devletine ya da büyük abilere danışmadan 'Çıkıyoruz' dedi.. Dedi ve bir hafta sonra yaşanan saldırıyla gördü gününü.. Hadi çekil çekilebiliyorsan.. Dünyayı "Huzur için, barış için, güvenlik için bana ihtiyacın var" iddiasına inandırmak için çabalarken, hadi gel çık şimdi Suriye'den..

2- Trump pası hazırladı, o saldırının sorumlusu da golü attı.. Kim bilir, belki de "Suriye'den çekiliyoruz" diyerek önce 'pozitif' bir kamuoyu hazırlandı, ardından Duma'daki saldırıyla, ABD'ye ihtiyaç var algısı yaratıldı..

3- Amerika'nın, Suriye satrancından çekilmesine engel olmak isteyen bir el girdi devreye ve pimi çekti.. Sonuç? ABD belirsiz bir süre daha orada..

Ankara klarnet üflüyor..

Bütün bunlar olup biterken Ankara ne yapıyor?

Ne yapsın, klarnet üfleyip, magazin dünyamızın muhteşem analistleri Sibel Can'a, İbrahim Tatlıses'e, Ajda Pekkan'a, TRT'ye kızı üzerinden bol sıfırlı yapımlar yapan Yavuz Bingöl'e, hayati analizler yaptırıyor..

Şehit veren kışlada klarnet üfleyen akla, bu muhteşem analistler mi üfledi bilmiyorum ama, Sayın Cumhurbaşkanı, dünkü grup toplantısında dedi ki;

 "Afrin'i kime vereceğimizi en iyi biz biliriz.."

***

Neden böyle dedi? Çünkü 'Müttefiki'(!) Rusya'nın Dışişleri Bakanı Lavrov dedi ki;

-Türkiye Afrin'in yönetimini Suriye devletine vermeli..

Tayyip Erdoğan da yapıştırdı cevabı;

-Biz şu anda Afrin'i kime geri vereceğimizi çok iyi biliyoruz.

Buyur burdan yak..

Eeee, Hatay'a uçan, magazin dolu uçaktaki geyikleri düşündüğünüzde Cumhurbaşkanı'nın gaza gelmemesi mümkün değil..

Bir organizatör espri yapıyor, 1 Nisan münasebetiyle;

-Arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla uçağımız Hatay'a değil, Afrin'e iniyor..

Uçakta alkış kıyamet.. "Silah verecekler mi?" diye soran var iyi mi?

Bu toplulukla, klarnet üflenen bir ortamı paylaşırsan, "TERÖR OPERASYONU" olan Afrin'i de kendi malın zannedersin, normal..

***

Bu konuda edilecek sözleri tartmalı insan.. "Biz kime vereceğimizi biliriz" dediğiniz anda, uluslararası alanda, "Orayı almış.. Ya da orayı işgal etmiş" ülke diye başlarlar algıya..

Oysa Türkiye, gecikmiş ve haklı bir 'TERÖR OPERASYONU' yaptı Afrin'e.. Afrin'i almaya değil, teröristleri oradan çıkarmaya gitti..

Niye el alemin diline malzeme veriyorsunuz.. "Bu konu daha sonra konuşulacak bir konu" diyerek geçiştirmek varken, "VERİRİZ" diyerek, "ALMIŞ-İŞGAL ETMİŞ" pozisyonuna niye sokuyorsunuz ülkeyi?

Ajda'ya, Alişan'a sorsaydınız...

Bunun nelere mal olabileceğini anlatmadı mı, mesela Sibel Can? Ya da Alişan? Hepsi sustuysa, belediyelerin organizasyon avcısı Polat Yağcı da mı sufle vermedi size?

Allah aşkına böyle büyük bir tiyatroda yeterince figüran olduk.. Başımız daha büyük belaya girmeden, ne yapacaksak yapalım, sıyrılalım bu işten.. Bu işin sonu kötü..

4 milyon Suriyeliye ne yapacağımızı düşünüp, bir an önce karar verip, gereğini yapalım temiz temiz..

Bu sosyal gerçek, "Ülkemize giren Suriyeliler" gibi dursa da, işin gerçeği toplumsal huzurumuzun temeline konulan dinamittir..

***

Son bir şans verdiğiniz ve yeniden müttefik ilan ettiğiniz Amerika, Suriye'de yeni bir film peşinde.. Gıkınız çıkmıyor..

Müttefikiz dediğiniz Rusya, Dışişleri Bakanı üzerinden posta koyar gibi talimat veriyor.. Gıkınız çıkmıyor..

Şu dakikaya kadar, şöyle ağız dolusu bir "Esad yaptı" demediniz, çünkü istihbaratınız var, muhtemelen fail olmadığını biliyorsunuz..

***

Bu kadar yabancı kaldığınız.. Bu kadar şaşkına döndüğünüz.. Bu kadar ağır bedel ödediğimiz ve daha da ödeyeceğimiz bir tiyatrodan çekilin artık..

Aklıselim bunu söylüyor.. Ama bakıyorum sizde bu konuda da tık yok..

Büyüklerimiz boşa dememiş;

-Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu..

Hatay uçağındaki zeka seviyesini görünce insanın kıyıda köşedeki umudu da eriyip gidiyor..

Yazarın Diğer Yazıları