Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

Suriye'de PKK devletçiğine siyasi tanıma

Bayramda böyle ciddi konular da nereden çıktı denilebilir ama maalesef "sû uyur düşman uyumaz" sözünün yaşandığı bir süreçteyiz.

PKK terör örgütünün saldırılarında artış var. Mayıs ayındaki saldırılarda 23 şehit verdik. Haziran'ın ilk üç gününde 6 şehit verdik. Şehit haberlerinin yanında yaralı sayıları gözden kaçıyor.

PKK'nın terör saldırıları 31 Mart seçimleriyle artış eğilimine girmişti ancak asıl tırmanış teröristbaşının avukatlarıyla görüşmeye başlayıp talimatlarını ve mesajlarını artık serbestçe duyurmaya başladığı Mayıs ayı başından itibaren oldu.

Teröristbaşının açıklamalarının odak noktasının Suriye kuzeyi olduğunu bu köşede birkaç kez yazdım. Teröristbaşının ortaya çıkmasının ABD-PKK'nın büyük Kürdistan projesinin batı parçasının kurulmasında yeni bir safhaya geçiş olduğu konusunda uyardım.

29 Mayıs'taki yazımda ise Pençe Harekatının yapılması gerektiğini hatta geç bile kalındığını belirtmiştim. Ama harekatın kamuoyu gündeminde ele alınış şekli İstanbul seçimindeki AKP-HDP işbirliğinin, Türkiye'yi çözülmeye sürükleyecek teröristbaşı kontrolündeki yeni açılım sürecinin ve bunun üzerinden Suriye kuzeyinde kurulacak PKK devletçiğinin üstünü örtmesine izin vermemeli demiştim.

İstanbul seçimlerine yönelik AKP-HDP işbirliği arayışları artık ayyuka çıktı. Teröristbaşının siyasi aktör olarak yeniden öne çıkarak başlattığı ABD destekli sözde açılım ama gerçekte yeni çözülme süreci tam gaz devam ediyor.

Bu yazımda dikkat çekmek istediğim husus Suriye kuzeyinde PKK devletçiğinin batı parçasının kurulmasındaki hızlı gelişmeler.

Tabi artık burada süreç SDG ismi üzerinden yürüyor. Teröristbaşının mektubunda bu isme vurgu yapması, maalesef Türkiye dahil, tüm aktörlerin SDG yapısını kabullendiğini gösteriyor.

Aynı PKK'nın terör saldırılarında olduğu gibi Suriye kuzeyindeki yarı devlet yapısına bürünmüş batı Kürdistan'ın siyasi tanınmasına yönelik gelişmeler de teröristbaşının Mayıs başında siyasi aktör olarak pazarlanıp ortaya çıkmasıyla birlikte hızlandı.

Buradaki püf noktası şu: Artan PKK saldırılarıyla PKK'nın terör yüzü yeniden iyice ortaya çıkarılırken Suriye kuzeyindeki uzantısı YPG/SDG'nin siyasi bir aktör olarak pazarlanması eş zamanlı yürüyor. Yaratılan algı da şu: PKK kötü SDG iyi. PKK'ya operasyonu destekliyoruz, SDG'ye operasyon olmaz onlar siyasi aktör.

Bu süreç Türkiye ile SDG irtibatının da önünü açacaktır. Aynı Barzani yönetimiyle olduğu gibi.

ABD zaten hem siyasi hem de askeri olarak SDG/YPG yapısını tanıyor. Eski IŞİD koordinatörü Şubat 2016'da YPG'li teröristin elinden plaket aldığında siyasi tanıma gerçekleşmişti. En üst düzey komutan ve diplomatları sürekli bölgede.  İngiltere bölgede. Almanya da askeri olarak güvenli bölgeye destek vereceğini açıkladı.

Fransa PYD/YPG yargısını bile tanıdığını açıklamıştı. Mayıs ayı içinde PYD/YPG ile diğer sözde Kürt partileri birleştirip garantörleri olma girişimi başlattığını, ABD çekilirse bunları koruma sözü verdiğini biliyoruz.

Son olarak Fransız parlamentosunun dış ilişkiler komisyonu başkanı ve parlamento üyeleri geçen hafta Ayn İsa beldesinde SDG karargahını ziyaret ettiler.

25 Mayıs'ta Avrupa Parlamentosundan parlamenterin olduğu bir Avrupa heyeti PYD bölgesine resmi bir ziyaret yaptı.

Yerel basındaki haberlere göre Norveç krallığından bir heyet 02 Haziran'da Suriye kuzeydoğusunda SDG yönetimdeki yetkililer ile bir araya geldi. Norveç Dışişleri temsilcisi diplomat Kristin Nitland basın toplantısı sırasında Norveç hükümetinin Suriye'deki SDG özerk yönetimini tanıdığını söyledi.

Yine yerel basında İsrail ile SDG arasında Suriye Kürdistan'ının kurulması için Barzani bölgesinde Mayıs ayı ortalarında gizli görüşmeler yapıldığı haberleri de var. 

Buna göre toplantıda: eski Savunma Bakanı Liberman, Kürt Ulusal Konseyi, diğer bileşenler ve Kürt partileri ile ortak yönetim oluşturulması koşuluyla Suriye'de SDG kontrolü altındaki bölgeler üzerinde uçuşa yasak bölge ve diğer askeri destekler konusunda İsrail'in vaatlerini sundu. Bu yönetimin oluşturulması üzerinde fiili olarak da anlaşıldı. İsrail'in SDG'ye Irak'ta bulunanın benzerini Suriye Kürdistan'ında gerçekleştirmede yardımcı olma sözü verdiği bildiriliyor.

YPG/SDG güçlerinden düzenli ordu oluşturmak için uluslararası koalisyon güçleri ile işbirliği de devam ediyor. Bunun bir parçası Ayn Al-Arap (Kobani) askeri konseyi oluşturulmasının ilanı için de hazırlık yapılıyor.

Ne demiştik. Ordu varsa devlet vardır. Ordu kurulurken eş zamanlı siyasi tanımanın genişlediği bir yapının devlet olarak ilanı sadece zamanlama meselesidir.

Suriye kuzeyinde YPG/SDG terör yapısı siyasi tanıma ve düzenli ordu kurmakta hızla ilerlerken Türkiye'de Türk Ordusunun milli ordu olmasa vasfını kaybedecek, terhisinin önünü açacak asker alma yasası gündeme alınıyor, bir taraftan da Türk ordusuna açık açık hakaretler ediliyor. En üst düzey yetkililer, komutanlar da istifa etmek yerine sadece kınıyor.

Ordu dağılırsa devlet dağılır. Onun için Mondros'ta Sevr'te ordunun terhisi, silahlarına el konulması,  askeri eğitim tesislerinin kapatılması hükümleri konmadı mı?

 

Yazarın Diğer Yazıları