"Suriyeliler Suriye'ye(!)"

Hafta sonu, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün Ankara'da düzenlediği "Suriyeli Sığınmacılar ve Türkiye'ye Etkileri Çalıştayı"ndaydım.

En merak edilen yerden başlayayım;

Evet, bu çalıştaya katılanlar "ülkemde Suriyeli istemiyor"lar; "Suriyelilerin Suriye'ye dönmesi" gerektiğini savunuyorlar.

Peki bu, sorunun "hamisi" konumundaki iktidar sahiplerinin yaratmaya çalıştığı algıdaki gibi "üsttenci bir bakış" mı?

Kronik "beyaz Türk elitizmi" mi sebebi?

"Irkçı bir yaklaşım" mı?

Kaynağı "yabancı düşmanlığı" mı?

Veya...

İktidarın, Türkiye'deki "Suriyeli varlığı"nın kısa/orta/uzun vadede yol açacaklarını bir "sorun" olarak gören kesime dair geliştirdiği en çılgın senaryodaki gibi "Türkiye'yi bölgede etkisizleştirmek isteyen dış güçler"in planı mı?

Suriyelileri evlerinden olmasına yol açan ve bizatihi aynı iktidarın "taşeronluğu"nda gelişen planı başkası yapmış gibi!

Neyse...

Bir kere de sataşmadan devam edelim...

 -Ben sabah oturumuna yetişemedim ama ikinci oturumdaki sunumlar, o sunumlara yapılan katkı ve itirazlardan çıkardığım- Hayır, Türkiye'de, çok uzun zamandır, siyasi, ideolojik, sosyal, ekonomik ayrım olmaksızın "aynı fikirde" buluşabilmiş olan insanların "Suriyeliler Suriye'ye" demek için çok daha makul, akli, gerçekçi gerekçeleri var.

* Bir kere, Suriyelilerin yerleştirildiği sınır hattındaki demografik durumun yarattığı -Cahit Armağan Dilek'in sunumundaki vurguyla- "örtülü bir işgal"in, burada bir "Arap bölgesi" oluşturulmasından kaygılılar. Çünkü bunun devamında "siyasi ve kültürel hak talepleri"nin geleceğini öngörebiliyor. Kandil'in 2011'den bu yana Suriye'de çıplak gözle bizim ancak bugün görebildiğimiz fotoğraf için hazırlandığı da hesaba katılırsa, hem Suriye hem de Türkiye'ye dayatılacak olası bir "çok ortaklı devlet yapısı"nın "kazananının" PKK-YPG-PYD olacağını biliyorlar.

* Konunun Türkiye'deki en ısrarlı takipçilerinden Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın ifadesiyle bu demografik değişimin yaşandığı bölgelerdeki "gayrı nizami harp sosyolojisi"nin sonuçlarını okuyabiliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde denenip başarısızlıkla sonuçlanmış "Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-Anti-laik çatışmaları"nın yerine bir "Türk-Arap çatışması"nın ikame edilmeye çalışıldığını fark ediyor ve uyarıyorlar: İlk üç "çatıştırma" denemesinden, Cumhuriyet projesinin başarısından dolayı sonuç alınamamıştı. Bu defa söz konusu olan unsur Anadolu'ya dışarıdan enjekte edildi; bu unsur Anadolu'da "ayrı bir millet" olarak yaşadığı sürece bu çatışmayı çıkarmak çok kolay. Böyle bir olay "Kürdistan'ın da süreci" olur!

Peki Suriyelileri "ayrı bir millet olarak" yaşatmama yani "entegrasyon" şansı var mı?

Dananın kuyruğunun kopmaya en yakın olduğu yerlerden biri burası.

 8 yılın sonunda, 5 milyon civarında olduğu sanılan bu "kitle"nin hukuki statüsü hâlâ belirsiz; bu insanlar "sığınmacı" mı, "göçmen" mi, "mülteci" mi?

* "Suriyeliler"in "ne oldukları"na karar verdikten sonra akıbetlerine dair izlenebilecek üç yol var: Yerel bütünleşme(entegrasyon), yerleştirme, geri dönüş... Gelen nüfusun büyüklüğü, kültürel, sosyal farklılıkla ilk ikisini mümkün kılmadığından, -Ali Işıner Hamşioğlu'nun sunumunda izah ettiği gibi-  "Suriyeliler" için en "insani" çözümün "geri dönüş"lerinin organize edilmesi.

İktidarın "faşist bunlar" fonunda canlandırmaya çalıştığı dehşet tablosundaki gibi kimsenin kimseyi değnekle kovaladığı yok; temel bir insan hakkının -vatanlarına dönme hakkı- kullandırılmasından, oraya döndükten sonra yeniden oradaki sistemin parçası haline getirilebilecek bir "insanlık projesi"den söz ediyorlar.

Kaldı ki, Özdağ'ın aktardığı Gaziantep Üniversitesi menşeli bir araştırmaya göre Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Hatay hattındaki Suriyelilerin yüzde 67'si zaten "olaylar yatıştığında vatanlarına dönmek"ten yana. Yüzde 16-17'si Suriye ve Türkiye dışında "üçüncü bir ülkeye yerleşmek" arzusunda. Dolayısıyla Suriyelilerin talebiyle, iktidarın bize "talepleriymiş" gibi dayattığı tablo çok başka.

Sonuç:

Suriyelileri vatanlarına yollamak değil ama sonuçlarını göz önünde bulundurunca asıl Türkiye'de tutmakta ısrarcı olmak bir "emperyalist tezgâh" gibi geldi bana.

SORU-YORUM

Ümit Özdağ, Türkiye'de 164 Suriyeli ilahiyatçı çalıştığı bilgisini aktardı çalıştayda; bunların kaçının "Selefi" olduğuna dair bir araştırma yapıldı mı? Bu yöndeki bir "sızma"ya karşı alınmış herhangi bir tedbir, oluşturulmuş herhangi bir denetim mekanizması var mı?

Trump, iktidarın PR elemanı gibi

Amerikan Başkanı'nın, "YPG'yi hedef alması halinde Türkiye'yi ekonomik olarak mahvetmekle" tehdit edip, Türkiye'deki iktidara en yüksek dozda ve ülkeyi yek vücut arkasına alarak atarlanma zemini yaratmış olması konusunda söyleyebileceklerim, "AKP'nin seçim kampanyasını Trump yürütse ancak bu kadar etkili olurdu"dan ibaret...

Yazarın Diğer Yazıları