Taha çok alınmış

Can Paker’in evindeki yemek Doğan Grubun’da kalem savaşı başlattı. Yemeğe çağrılmayan Özkök’ün “soru soramadılar” eleştirisine, ‘seçilmiş’ yazarlardan Akyol, sitemle karşılık verdi

DÜNKÜ yazısında Ertuğrul Özkök’ün, meslektaşlarını kamuoyu önünde, muhtemelen amacını aşan bir tarzda rencide ettiğini düşünüyorum...
Can Paker’in verdiği özel (kamusal değil!) davetteki sohbette Başbakan, Sabah-atv ihalesi konusunda, “Ben müdahale etmedim, zaten çok pahalıya satıldı, müdahale etseydim daha ucuza sattırırdım” demiş...
Bundan, ihalelere “isterse müdahale edeceği” anlamı çıkıyormuş, Mesut Yılmaz da ihale fiyatını hem de kamu yararına yükseltmek amacıyla müdahale ettiği için Yüce Divan’a gönderilmiş... Başbakan bundan sonra görüşmelerine kendisine bunları hatırlatacak gazetecileri de çağırmalıymış!.. Yani bizler yolsuzluk iması olan bir konuda susmuş gazeteciler oluyoruz! Özkök’ün yazısında, amacı bu olmasa da yarattığı izlenim bu.  Mesnetsiz suçlamaların ne kadar rencide edici olduğunu bilen Özkök, kişilik olarak da tanıdığı meslektaşlarını böyle bir etik töhmet altında bırakmamalıydı.
* Taha Akyol / Milliyet

+++++++

Seçilmiş kalemlerin seyir defteri

GEÇTİĞİMİZ cumartesi akşamı TESEV Başkanı Can Paker ve eşi evlerinde Başbakan Erdoğan ile eşi onuruna bir yemek verdiler.
Yemeğe Başbakan Erdoğan’ın istediği gazeteciler davet edildi.
İzin verirseniz Başbakan’ın sakin, dinlendirici bir akşam sofrasında birlikte olmak istediği meslektaşları tanıtmak istiyorum.
Mehmet Barlas’tan başlayalım.
Gençliğinde solcuydu. Sonraki dönemlerinde Demirel’e yakın oldu. Sonra Özal’ı ve politikalarını inançla savundu.
12 Eylül ara rejim döneminde de Kenan Evren’le arası askeri rejimin hışmına uğrayan bazı meslektaşları affettirecek kadar iyiydi. Şimdi de Erdoğan’a yanağından makas alacak kadar yakın.
Nazlı Ilıcak’ın gazetecilik yaşamında çok değişken siyasi tercihler var. Önce Demirel’ciydi. Bir ara Mehmet Yazar’ı tuttu. Sonra Erbakan’cı oldu. Şimdi Tayyip Bey’in sıkı destekçisi.
Hasan Cemal de gençliğinde solcuydu. Şimdi AKP iktidarına ve Erdoğan’a yakın duruyor.
Taha Akyol’un da siyasi çizgisinde sert virajlar var. Türkeş’in teorisyenlerindendi. Sonra Özal ve Yılmaz’a yakın oldu. Şimdi AKP’yi ve Erdoğan’ı destekliyor.
Cengiz Çandar ‘da gençliğinde solcuydu. Sonra Özalcı oldu. Şimdi AKP ve Erdoğan’a sıcak bakıyor.
Ergun Babahan Sabah’ın başına geçtikten sonra hızlı bir şekilde AKP’ye ve Erdoğan’a yakınlaştı.
Mustafa Karaalioğlu dışındaki gazeteci arkadaşlarımızın Erdoğan ve AKP ile aynı dünya görüşünü paylaşmadıklarına eminim. Ama bugün hepsi AKP’ye ve Erdoğan’a yakınlar ve yazılarında onlardan yana bir duruş sergiliyorlar.
Benim bu yemekle ilgili olarak en merak ettiğim konu şu:
Bu davete çağrılması gereken gazeteciler var.  Örneğin Fehmi Koru, Ekrem Dumanlı, Hasan Karakaya, Şamil Tayyar gibi Erdoğan’a ve AKP’ye destek veren bu meslektaşlar neden çağrılmadı?
Belki ikinci yemeğe çağrılırlar.    
* Tufan Türenç / Hürriyet


+++++++

İçerden dedikodular

DÜNKÜ dedikodu yazım büyük ilgi gördü. “İçerden” aktardığım bir dedikodu, dün iş ve hukuk çevrelerinde epey tartışıldı.
Bu arada Başbakanlık’tan ikinci bir açıklama geldi.
Mehmet Ali Birand ve benim yazılarımda anlatılanlarla ilgili açıklamanın üslubu çok dikkat
çekiciydi.
Ben açıkyamaya bir anlam veremedim.
Neyse, ben yine araştırmacı gazeteciliğime devam edeyim.
Yemeğe eşli davet
yapılmış.
Bir de şunu öğrendim.
Çağırılacak gazeteciler listesini Başbakanlık
yapmış.
O listede, daha sonra yemeğe katılanlardan birinin adı yokmuş.
Onu da ev sahibi Can Paker ekletmiş.
Ancak o ismi Başbakanlığa kabul ettirmede epey zorlanmış.
Bazı gazeteciler, Başbakan’a üç konuda daha sertleşmesi tavsiyesinde bulunmuş.
“Anayasa değişikliği yaparak, Anayasa Mahkemesi’nin yetkisini azalt. Askerin daha çok üstüne git. Ergenekon’da çıtayı daha da yükselt.”
Bunların akılsız dost mu, yoksa akıllı düşman mı olduğuna karar veremedim.
İçerden dedikodularım burada bitiyor.  
* Ertuğrul Özkök


+++++++

Başbakan’ı ayıplıyorum

Başbakan Tayyip Erdoğan, bazı gazetecilerle aynı sofranın etrafında buluşabilmek için, TESEV Başkanı Can Paker’in evinde randevu vermiş onlara. Murat Yetkin dünkü yazısında, “Başbakan’ın (AKP’nin kapatılması ihtimaline dair) görüşünü cumartesi gecesi Can Paker’in evinde verdiği yemekte bir araya gelen gazeteci ve diğer konuklarla paylaştığı anlaşılıyor” diyordu. Bu cümleden, Başbakan Paker’in evindeki toplantıya katıldı anlamı da çıkarılabilir; Başbakan toplantının Paker’in evinde yapılmasını tercih etmişti anlamı da. Ben bu ifadeden, Başbakan davetli gazetecileri bizzat seçmiş olduğunu belli etmemek için bu tertibe gerek görmüş, anlamını çıkardım. Davetin bir de şartı varmış: Yemeğe katılanlara, bunun eşlerle yapılan bir sosyal etkinlik olduğu, konuşulanların yazılmaması ve alıntı yapılmaması kaydı getirildi diyor Murat.
  Bir Başbakan böyle yemekli ve bir çevreden belirli üç beş kişinin katılacağı bir toplantı düzenlerken ne düşünür? Ve nasıl düşünmesi doğru olur?
Erdoğan yedi gazeteci seçmiş. (Sen yanılmış olabilirsin, davetlileri belki de Can Paker kendi seçti, demeyin bana. Öyle de olsa bu seçimin Başbakan’a danışmadan yapılmayacağını çocuklar bile bilir.)
Benim zihnim yemeğe davet edilen gazetecilerin seçimin konusuna takıldı.
Vaktiyle Genelkurmay Başkanlığı, davetlerine, İslamcı bilinen gazetelerden kimseyi çağırmadığı için isyan etmiştim. Ve demiştim ki:
- Beni de çağırsalar gitmezdim. Bu saygısızlığı protesto etmenin en anlamlı ve etkili yolu ancak bu olabilir.
Topluca ağırlanacağınız tele-vizyon sohbetlerine bile başka kimler katılacak? diye sorma ihtiyacı duyarken, Başbakan tarafından geldiği besbelli bir davete sorgu sual etmeden giden varsa, onu anlamakta güçlük çekerim.
Davetli kadrosunu bile bile o yemeğe katılanlarla ayrıca konuşma ihtiyacı duyarım.
Tayyip Bey’e gelince: müsaade ederseniz, onu ayıpladığımı söylemekle yetineyim. Yoksa, çok laf kaldırır bir davranıştır bu yaptığı.
* Hakkı Devrim / Radikal


+++++++


TRT’de üç koltuklu Genel Müdür
HABER-SEN, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in, Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanvekilliği ve Avea Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerini de sürdürdüğü gerekçesiyle dava açmaya hazırlanıyor. Sendika yöneticisi Osman Köse, masraflarını Türk Telekom’un karşıladığı 12-14 Mart’ta İngiltere’deki IPTV World Forum toplantısına, Genel Müdür Yardımcılığını vekaleten yürüten Eğitim Dairesi Başkanı Ahmet Koyuncu ile birlikte giden Şahin’in, hangi pozisyonuyla bu geziye katıldığının bilinmediğini söyledi. Şahin’in dört, Koyuncu’nun beş gün katıldığı forumun bir günlük katılım ücretinin 700 sterlin olduğunu hatırlatan Köse, “Bu toplantıya TRT yöneticilerinin niçin katıldığı belli değil. IPTV gibi teknik bir konu ile ilgili toplantıya Eğitim Dairesi Başkanı Koyuncu hangi gerekçeyle katıldı?” sorusunu yöneltti.

Kendiyle pazarlık

Köse, Türk Telekom’un IPTV (İnternet Protokolü TV) hizmetine başlamak için hazırlık yaptığını da belirterek, IPTV’de yayınlanacak içeriğin ana kaynaklarından birinin TRT’nin arşivi olacağını aktardı. Telekom yöneticilerinin bu konuda TRT ile görüşmelerini sürdürdüğünü hatırlatan Köse, “Şahin, bu görüşmelerde koltuğun iki tarafında birden bulunuyor ve kendisiyle pazarlık yapıyor. Görüşmelerde hangi kurumun çıkarlarını koruyor?” dedi. Köse, Yayın Arşivleri Dairesi Başkanı Turgay Çakımcı’nın 7 Nisan’da Türk Telekom ile görüşmeler yapılırken görevinden alındığını vurguladı. Avea’nın da 3G sistemi ile cep telefonları üzerinden televizyon yayını yapmak için hazırlıkları olduğunu belirten Köse, Avea’nın da yayınlanacak görsel malzeme için de TRT’nin kapısını çalacağını söyledi.

Üç görev birden
Şahin’in, TRT Genel Müdürlüğü görevine başlamasına rağmen Avea ve Türk Telekom’daki koltuklarını bırakmaması eleştiriliyor. Şahin’in, Avea ve Türk Telekom’daki konumu kurumların internet sitesinde de yer alıyor. Avea’nın yönetim şemasında, “Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Şahin’dir” deniliyor. Türk Telekom’da ise Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Dr. Paul Doany’nin ardından ikinci sırada Yönetim Kurulu Başkan Vekili İbrahim Şahin’in adı yer alıyor. Şahin’in, genel müdürlük adaylığı başvurusu için RTÜK’e verdiği özgeçmişinde, diğer iki kurumdaki yöneticiliklerini belirtmemesi dikkat çekti.                  
* Umut Erdem / Hürriyet


+++++++

Şahin: Anayasa’ya aykırı değil

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanvekilliği ve Avea Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasına, “Olsaydı bu görevleri üstlenmezdim” sözleriyle yanıt verdi. Şahin, Haber-Sen’in dava açacağının aktarılması üzerine de “Açsınlar” dedi.


+++++++

Danıştay: Başka kuruluşun yanında yer almamalı

ANAYASA’da özerk ve tarafsız olarak tanımlanan TRT’nin genel müdürünün de tarafsız olmasının anayasal ve yasal bir zorunluluk olduğunu anımsatan Osman Köse, örnek olarak Danıştay 10. Dairesi’nin Anten A.Ş. ile ilgili Bakanlar Kurulu kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin verdiği kararı gösterdi. Karar şöyle: “TRT yayınlarının tarafsızlığından anlaşılması gereken, kurumun yayınlarında, idari vesayeti altında olduğu yürütme organı da dahil, hiç kimseden emir almaması, toplumsal, siyasi, etik, inançsal, vb. hiçbir kurum veya kuruluşun yanında yer almaması ve sadece Türk hukuk düzeninin temel ilkelerine ve mesleğin evrensel kurallarına uygun bir yayıncılık faaliyetinde bulunmasıdır. TRT’nin, özerkliği ve tarafsızlığı, kurum tarafından yönetilip, yönlendirilemeyecek yapılanmalar içerisinde yer almamasını da gerektirmektedir.”

Yazarın Diğer Yazıları