Tanpınar'ın arşiviyle çözülen 55 yıllık sır

Tanpınar'ın arşiviyle çözülen 55 yıllık sır
Ahmet Hamdi Tanpınar Arşivi'nden yayına hazırlanan kitap Türk Edebiyatı'nın 55 yıllık sırrını aydınlattı. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ünlü "Huzur" romanının devamı niteliğindeki 'Suat'ın Mektubu' arşivde bulunup kitap  haline getirildi.

Tanpınar, 1949 yılında Huzur'u yayımladıktan sonra yaptığı bir söyleşide kendisine yöneltilen, "Huzur devam edecek diyordunuz?" sorusuna "Edecek, tabii edecek. Mümtaz ölmemiştir. Hâlâ yaşıyor ve yeni bir insan olarak doğmak için beni zorluyor" cevabını verir ve şunu ekler: "Fakat daha evvel Huzur'un öbür kısmını neşredeceğim, yani Suat'ın Mektubu'nu. Küçük bir eser, okuyucu orada Mümtaz'ın meselelerini daha başka bir planda görecektir."

Tanpınar'ın bu niyetini kuvveden fiile çıkardığını İÜ Türkiyat Enstitüsü'nde bulunan arşivindeki sayfalar göstermektedir. Bu sayfalar, eksik de olsa Tanpınar'ın "küçük bir eser" olacak dediği mektup üzerinde ciddi bir emek harcadığını göstermektedir. Sayfaların büyük bir kısmı daktilo edilmiş, bunların her biri daha sonra eski yazıyla bol miktarda çıkmalar ve eklemelerle epeyce değiştirilmiştir.

Daktilo edilmesi, kalemle yazmayı tercih ettiğini bildiğimiz Tanpınar'ın metni en azından bir defa elinden çıkardığını, daha sonra üzerinde yeniden çalışmaya başladığını gösteriyor. Tanpınar'ın ölümünden 55 yıl sonra ortaya çıkan Suat'ın Mektubu; Huzur romanının karakterlerinden Suat'ın, arkasında Mümtaz'a hitaben yazdığı bir mektup bırakarak intihar etmesini işler. Huzur'da bir paragrafı yer alan bu mektupta Suat açısından Mümtaz'ın anlatılması ve Suat'ın kendi içine dönerek kendisini açıklaması ilgi çekicidir.

Bu yarım kalan eserin kitaplaştırılmasının temel nedeni de Huzur romanıyla olan doğrudan ilişkisi. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nde bulunan Tanpınar Arşivi, Prof. Dr. Handan İnci'nin çabalarıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve İÜ Türkiyat Enstitüsü'nün işbirliğiyle dijitalleştirilmiş. MSGSÜ bünyesinde kurulan "Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezi" tarafından arşiv üzerinde çalışmalar devam ettirilmekte. Suat'ın Mektubu, bu çalışmaların ilk ürünü.

Suat'ın Mektubu kitapta üç farklı şekilde görülmekte. Birinci bölümde, Tanpınar'ın üzerini çizdiği kelime ve satırlar metinden çıkarılmış, gerekli yerlerde sayfaları birbirine bağlayacak kısa notlar konulmuş. Bu şekilde yazarın metnine sadık kalınarak bir kurgulamaya gidilmiş. İkinci bölümde ise aynı sıralamaya bağlı kalmakla birlikte bu defa hiçbir ayıklama yapılmamış, üstü çizili bütün kelimeler ve iptal edilmiş paragraflar olduğu gibi muhafaza edilmiş. Bu bölümde ayrıca arşivdeki sayfaların görsellerine de yer verilmiş.

Tanpınar'ın eserlerinin yayın haklarını elinde bulunduran Büyükçelebi ailesinin girişimleri sonucu, Dergah Yayınları tarafından basılan kitap raflardaki yerini aldı ve ilk günden büyük ilgi gördü..

Dergah Yayınları Tel:(0212) 518 95 78

***

Ahmet Çakır ile zaman tünelinde

Pek çok eli kalem tutar, (en hafif söyleyişle) "üşengeçlik"ten yazmadıkları şeylerin, ardlarında bıracakları en değerli miras olduğunu farketselerdi kültür hayatımız geçmişten günümüze ve geleceğe köprüler kuran sayısız eserler kazanırdı. Çok şükür yazarlık yeteneğinin sorumluluğunu bilen yazarlar da var. Deneyimli gazeteci yazar Ahmet Çakır da "Bana Derler Balatlı" adlı yeni kitabıyla bu toplumsal sorumluluğun gereğini yerine getiriyor. Çakır, anıları ve gözlemlerinin ışığında okurlarını eski İstanbul ve özellikle Balat'ta yolculuğa çıkarırken o yılların Türkiyesi'nden de çarpıcı manzaralar çiziyor. 1900'lü yılların son 50 yıllarına seyahat için mutlaka okunması gereken kitapta Çakır çocukluk günlerini şöyle aktarıyor: Kısa pantolon, 3 numara tıraş edilmiş kafa ile her sabah Balat'tan yola çıkarak Draman, Fethiye, Çarşamba, Fatih, Fındıkzade güzergahında gazete satıp birkaç kuruş kazanma çabası... Sonra akşama kadar top oynama ya da Milli Sinemasının önünde Teksas, Tommiks alışverişi, tatil günlerinde İnönü stadına kadar yürüyüp maç seyretme, dönüşte Haliç vapurlarının üzerinden denize atlama gibi bugün insana hayal gibi gelen durumları yaşadık..

Alternatif Yayıncılık Tel:(0212) 217 73 63

***

HAFTANIN KİTABI

Romanlarda yaşayanlar

Peyami Safa'nın Server Bedi müstearıyla yazdıkları dışındaki 12 romanında yer alan karakterler "Peyami Safa'nın İnsanları" adıyla kitaplaştı. Şeyma Büyükkavas Kuran'ın hazırladığı kitapta, bu karakterlerin işlendikleri eserlerde söyledikleri, yaptıkları, düşündükleri, kurgu içindeki rolleri, fizikî görünüşleri, kültürel kodları, duygusal durumları, sosyal statüleri, dünya görüşleri ve bu özellikler bağlamında romancı tarafından eserin amacına hizmet etmek üzere kendilerinden ne şekilde yararlanıldığı ayrıntılı bir tasnife tâbi tutularak ele alınıyor.

Roman kahramanları konusunda kendisinden önce başka yazarlar esas alınarak yapılan çalışmalardan, şahıs kadrosunun sunumunda yazarın niyeti ve fikrini de gözeterek hem esere hem sanatçıya dönük edebiyat kuramlarına işlerlik kazandırmasıyla ayrılan Kuran'ın bu çalışması, dikkatli okur nazarında, yarattığı kurgusal dünya içinde Peyami Safa'nın biyografisine de katkı sunabilecek ipuçlarını barındırıyor.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

Gazi Paşa'ya kıyacaklardı

Zekeriya Yıldız, yakın tarihimizin çarpıcı olaylarından Atatürk'e İzmir suikastını "Kemeraltı / Gazipaşa'ya Suikast" adıyla romanlaştırdı:

Eski kurt gözlerini daldırıp zihninde bir şeyler hesaplar gibi duraklamıştı;

- Yalnız tetik çekme işine sen karışma. İyi atıcısın, sağlam fedaisin amenna... Ama bu iş başka...

Her şeyin bir ilmi, inceliği var. Olur da suikast hedefine ulaşamazsa alimallah tüm İttihatçıları seninle ilişkilendirip toptan darağacına gönderirler.

Anlayacağın; bize bizden olmayan bir fedai lazım... İyi bir fedai... Attığını vuran, vurduğunu düşüren bir fedai... Aynı Yakup Cemil gibi...

Selis Kitaplar Tel:(0212) 513 63 89

***

KÜTÜPHANEMDEN

Cumhuriyet'in 50. yılında edebiyatın köşe taşları

İş Bankası, Cumhuriyet'in 50. yıldönümü olan 1973 yılında günümüze kadar takdirle anılan bir kültür hizmetine imza atmıştı. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından "Cumhuriyet'in Ellinci Yılı Dizisi" adı altında geniş hacimli 5 önemli kitap yayınlanmıştı. Her kitabın kapağında "Bu dizi cumhuriyet'in 50 Yılı dolayısıyla Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından çıkarılmış, Cumhuriyetimizin ve Türkiye İş Bankası'nın kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ün aziz hatırasına armağan edilmiştir" ibaresi dikkat çekiyor.

Her biri alanında yetkin ve haklı bir şöhrete sahip kişiler tarafından kaleme alınan bu kitapların ilki "50 Yılın Türk Edebiyatı" adını taşıyordu. Dizinin diğer 4 kitabı ve yazarları şöyleydi: 50 Yılın Resim ve Heykeli (Nurullah Berk - Hüseyin Gezer), 50 Yılın Mimarisi (Metin Sözen - Meta Tapan), 50 Yılın Türk Tiyatrosu (Metin And), 50 Yılın Türk Mizah ve Karikatürü (Semih Balcıoğlu - Ferit Öngören). Bu dizi esas itibarıyla Cumhuriyet'in 100. yıldönümünde bu tür bir çalışma yapacaklara da ışık tutacak nitelik ve kalitede bir çalışma.

Bugün tanıtmaya çalışacağım dizinin ilk kitabı "50 Yılın Türk Edebiyatı", benim de hocam olan; iyi bir edebiyatçı ve edebiyat tarihçisi Rauf Mutluay tarafından hazırlanmıştı. 718 sayfalık "50 Yılın Edebiyatı" kitabını  "Cumhuriyetimizin yarım yüzyıllık başlangıç ömrüne sunulan sayısız gönül borçlarından biri" diye tanımlayan Rauf Mutluay, eserinin amacını da şu cümle ile özetliyor:

"50 Yılın Edebiyatı; yarım yüzyıllık çağdaş edebiyatımızın en üstün örneklerini sunmayı görev sayan; edebiyatımızı etkilemiş toplum olaylarını yorumlarken türler gelişimini göstermeyi amaç edinen; akım açan öncülükleri değerlendirmeye öncelik tanırken köşe taşı olmuş eserleri özetleyip tanıtan bir tutumla hazırlanmıştır"

 (Ahmet Yabuloğlu)