Tarih sizi affetmeyecek!

Cumhuriyet'i kuran kadroların en büyük amacı; Türkiye'nin dışa bağımlığının önüne geçebilmekti.

Tarım, hayvancılık ve sanayi alanında yapılan çalışmalardaki asıl gaye; vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi, Türkiye'nin kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelmesiydi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün devletin başında olduğu dönemde çok ciddi atılımlar yapıldı. Millî ekonominin oluşturulması için kongreler düzenlendi... Ekonomistler, yatırımcılar ve vatandaşlarla hep beraber çareler arandı.

Atatürk bu kongrelere aylar öncesinden hazırladığı konuşma metinleriyle katılıyor ve millî ekonomi için yapılması gerekenleri, izlenecek yolları açıklıyordu.

Devleti yönetenlerin mahalle ağzıyla konuştukları bir dönem değildi... Her sözde, her cümlede ayrı bir anlam, ayrı bir bilgi ve yeni bir çıkış yolu vardı.

1923 yılı...

Cumhuriyet henüz ilan edilmemiş... Memleket savaştan çıkmış ve her an yeni bir tehditle karşı karşıya...

İşte böyle bir dönemde İktisat Kongresi düzenleniyor.

Seçilen yer anlamlı... İzmir!

Çok değil aylar öncesinde İngiltere'nin modern silahlarla donattığı Yunan ordusunun mezalimini yaşamış bir şehir. Katliamlar, yıkıntılar, acılar, dağılan aileler...

Buna rağmen kimse oturup kaderine razı olmuyor. 9 Eylül 1922'de Yunan'ın denize döküldüğü İzmir, ilan edilecek Cumhuriyet'in aylar öncesinden vizyonunu ortaya koyuyor.

İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde gerçekleşiyor.

Kongrenin açılış konuşmasını TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa yapıyor.

Atatürk'ün tarihi konuşmalarından biri belki de... O konuşmasından bazı satır başlarını hatırlayalım:

Saban, kılıçtan üstündür

"Örneğin Fransızlar Kanada'da kılıç sallarken oraya İngiliz çiftçisi girmiştir. Bu medenî sabanla kılıç mücadelesinde sonunda muzaffer olan sabandır. Ve Kanada'ya sahip oldu. Efendiler, kılıç kullanan kol yorulur, sonunda kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Lâkin saban kullanan kol; gün geçtikçe daha fazla kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa sahip olur."

İktisadi zafer yoksa, askeri başarı geçicidir

"Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner. Bu bakımdan en kuvvetli ve parlak zaferimizin bile sağlayabildiği ve daha sağlayabileceği yararlı kazançları belirlemek için ekonomimizin, iktisadî hâkimiyetimizin sağlanması ve sağlamlaştırılması ve genişletilmesi gerekir. Efendiler, bu kadar verimli ve bu kadar kuvvetli olan yeni hükûmetimizin, düşmansız kalacağını saymak doğru değildir. Bu güzel temellerin bile içine bomba koyarak onu yıkmaya çalışanlar olacaktır. Onun hayatına, ilerlemesine karşı suikastlar düzenlemeye girişecekler bulunacaktır. Bütün bunlara karşı en kuvvetli silâhımız ekonomideki genişlik, dayanıklılık ve başarımız olacaktır. Efendiler, içinde olduğumuz halk devrinin, millî devrin, millî tarihini yazabilmek için kalemlerimiz sabanlar olacaktır. Bence halk devri, iktisat devri kavramı ile açıklanabilir.

Ticaretimizin yabancılar elinde kalması, memleketimizin servetinden gereği kadar yararlanmamızı önler.

Bugün var olan fabrikalarımızda ve daha çok olmasını umduğumuz fabrikalarımızda kendi işçimiz çalışmalıdır."

Atatürk'ün kongrede söyledikleri bir vizyonu ortaya koyuyor. Konuşma o kadar detaylı düşünülmüş ve hazırlanmış ki kısa bir süre içinde onlarca fabrika ve yerli üretim tesisi meydana getiriliyor. Yüksek ithalatın önüne geçilmesi için adeta ekonomik bir seferberlik ilan ediliyor.

Cumhuriyet'in ilanından aylar önce ortaya konulan bu vizyonun bir diğer meyvesi de şeker fabrikaları olmuştu.

Şimdi o fabrikalar yok pahasına, yabancı sermayeye teslim ediliyor. Birçok gelişmiş ülke doğal şekere yönelip, NBŞ (nişasta bazlı şeker) kullanımını düşürmeye çalışırken, Atatürk'ün emaneti tesislerimiz yangından mal kaçırırcasına NBŞ firmalarına teslim edilmek isteniyor.

Benzeri bir girişim de zeytin arazileri için yapılmıştı. Dünyanın en sağlıklı besinlerinden biri olarak görülen zeytinimize bile göz dikilmişti. O zamanki büyük tepki bu işi durdurdu. Ama vazgeçmeyecekler!

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin ayak sesleri çok önceden geliyordu.

Şeker Kurumu 17 aydır çalıştırılmıyor, birçok şeker fabrikasındaki üretim durma noktasına geldi. 2017'nin son günlerinde 696 sayılı KHK ile Şeker Kurumu ve Alkol Piyasası kapatıldı.

Şeker fabrikaları âtıl hale getirilirken, birçok siyasi geleneğin emperyalizmin simgesi olarak gösterdiği NBŞ'nin merkezlerinden kola fabrikası bizzat siyasal İslamcılar tarafından açıldı.

"Şeker fabrikaları millî servettir, sahip çıkalım" diyenler, sadece hükümete karşı değil emperyalizme karşı da büyük bir mücadele veriyor.

Eğer bu özelleştirme gerçekleşirse, tarih bunu yapanları affetmeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları