​​​​​​​Tarihi uyarı: "Yanlış bilgi felâketin kaynağıdır!"

Aydınlar Ocağı, 49'uncu Büyük Şûrası, Amasya Tamimi ve Amasya Protokolünün 100'üncü yılı dolayısıyla, Prof. Dr. Mustafa Erkal başkanlığında Şehzadeler Şehri Amasya'da yapıldı.

Toplantının ilk gününde Timsal Karabekir, babası Kazım Karabekir Paşa'nın, aynı zamanda bir kitabının ismi de olan "Yanlış bilgi felaketin kaynağıdır" sözü üzerinde durdu.

Türkiye gibi, toplumun yanlış bilgilerle sevk ve idare edildiği ülkelerde bu söz gittikçe daha önemli hale geliyor.

***

Suriye meselesinde saldıran taraf, kamuoyunu yanlış yönlendirmekle işe başladı. ABD'nin medya operasyonları ile başlattığı bu yönelim, çok öncesinden Türkiye'yi yöneten siyasi iktidarın temel hareket noktası oldu. Suriye hakkında karalamalar başlamadan çok önce, 2007 yılında siyasi iktidarın ve dönemin Genelkurmay Başkanı'nın onayıyla, İsrail'in beş savaş uçağı, Hatay üzerinden Suriye'ye girdi ve bazı tesisleri bombaladı. Uçaklar, aynı yoldan geri dönerken iki tanesinin yakıt tankları Hatay ve Gaziantep topraklarına bırakıldı!

Olay hakkında soruşturma bile açılmadı. 2011 yılından itibaren de ABD'nin programlaması ile Suriye'de iç savaş çıkarılması için Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Ürdün gibi ülkelerin imkânları kullanılmaya başlandı. Parayı Körfez ülkeleri veriyor, Türkiye ve Ürdün bu paralarla maaşa bağladığı insanları Suriye'de rejime karşı savaşmak için eğitiyordu.

***

Suriye bu program dahilinde kan gölüne döndürüldü. Bütün bunlar yapılırken, ülkesini savunan Beşşar Esad, Türkiye'deki siyasi iktidar tarafından "kendi halkını katletmek"le suçlanıyordu. Üstelik rejimin Şii olduğu üzerinde duruluyor daha da ileri gidilerek İslam Dünyası'nın Sünni ağırlığının liderliğinden bahsediliyordu.. Daha da vahim olanı, Arap Baharı'nın da 2005 yılında İstanbul'da tezgâhlanmış olmasıydı. Türkiye'yi kendi ideolojilerine göre yöneten siyasi kadro, Cumhuriyetin temel niteliklerini çiğneyerek, "Müslüman Kardeşler Enternasyonali" fikrini hayata geçirmeye çalışıyordu. ABD, Türkiye ve Mısır'ın bu yönelimini tehlikeli bularak Mursi'yi devirince Tayyip Erdoğan iktidarı ofsayt pozisyonunda yakalandı. Suriye ise ABD, İngiltere ve İsrail organizasyonu ile IŞİD adlı bir istihbarat organizasyonunun saldırısına maruz kaldı. Başlangıçta Türkiye'yi yöneten kadro buna da buna seyirci kaldı, hatta El Nusra'ya yardımda bile bulundu. IŞİD, Türkiye'ye zarar vermeye başlayınca El Bab Harekâtı yapıldı. Ardından, Suriye'nin kuzeyini kontrol ermeye başlayan PYD/YPG örgütüne karşı da Afrin ve Barış Pınarı harekâtları geldi.

Oysa başından beri yapılması gereken, Suriye gibi komşu ülkelerle başlatılan sıfır sorun politikasına devam etmekti. AKP iktidarı, bunun yerine İhvanı Müslimin örgütünü, Suriye yönetimine ortak etmeye çalıştı. Şimdi Türkiye, beş milyon Suriyeli ile birlikte pirincin taşını ayıklamaya çalışıyor!

***

Aydınlar Ocağı 49 Büyük Şurası'nın sonuç bildirisinde Barış Pınarı Harekâtı desteklenmekle birlikte "Güvenli bölge, sınırdan 30 km aşağıda terör örgütünü koruyan tampon bölge haline dönüştürülmemelidir. ABD'nin Ortadoğu'daki bundan sonraki asıl hedefi İran değil; Türkiye'dir. Rusya'nın da Ortadoğu'daki hedefleri ABD'den pek farklı değildir. Türkiye'nin amacı, ABD'nin PKK/YPG terör örgütüne bir devlet kurdurma çabalarını yok etmek olmalıdır." deniliyor.

Bildiri, "21-22 Haziran 1919'da vatanı düşman istilasından kurtarmak için yola çıkanların yayınladığı Amasya Tamimi'nde ifade edildiği gibi bugün de milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."  diye sona eriyor. Mustafa Erkal da konuşmasında "Bugün de sözde dost ve müttefik tuzaklarına karşı Türk'ün Milli Mücadele meşalesini canlı tutan Amasya Tamimidir" dedi.

Milletin, kendi istiklalini kurtarması için öncelikle yalanlardan kurtulup doğru bilgilere erişmesi gerekiyor!

 

Yazarın Diğer Yazıları