Tarihimizin en acı günlerinden biri
İki gün sonra 12 Eylül 1980’deki askerî darbenin 44’üncü yıldönümü.
Ordunun emir-komuta zinciri içinde “ülkeye adalet, hukuk, insan hakları, barış ve huzur getirmek amacıyla” yaptığı o darbe çok büyük acılara neden oldu.
Mehmet Ali Birand, Hikmet Bilâ ve Rıdvan Akar’ın hazırladığı “12 Eylül-Türkiye’nin Miladı” belgeselinde yer alan bilgilere göre bin 150 gün süren o dönemde şunlar oldu:
-650 bin kişi gözaltına alındı.
-1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
-210 bin dava açıldı, 230 bin kişi yargılandı.
-Gözaltında ya da cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi. Bunlardan 171’inin işkenceyle öldüğü belgelerle kanıtlandı. 43’ü için ise ‘gözaltında intihar ettiği’ raporu düzenlendi.
-7 bin kişi idam istemiyle hâkim karşısına çıkarıldı. 517 kişiye idam cezası verildi. 49 kişi idam edildi.
-30 bin memur işten çıkarıldı. 7 bin 233 memur ise bulundukları kentlerin dışına tayin edildi.
-Üniversiteler ve Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda da büyük kıyım yaşandı. Bin 253 üniversite hocası ve 3 bin 854 öğretmenin görevlerine son verildi.
-14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
-30 bin kişi siyasi mülteci olarak başka ülkelere sığındı.
-300 bin kişiye sakıncalı oldukları gerekçesiyle pasaport verilmedi.
-400 gazeteci yargılandı. 31’i cezaevine girdi.
-Yasakları çiğnedikleri gerekçesiyle gazeteler toplam 300 gün yayınına ara vermek zorunda kaldı.
-937 film ve 927 kitap sakıncalı olduğu gerekçesiyle ya yasaklandı ya toplatıldı.
-Sakıncalı bulunan kitaplardan 39 tonu yakılarak yok edildi.
-Binlerce dernek kapatıldı.
-Bazı sendikalarla iş birliği yapılırken DİSK’e ağır baskı uygulandı, sendikanın tüm yöneticileri tutuklandı.
...
Elbette 12 Eylül döneminin ülkede yarattığı büyük travma bunlarla sınırlı kalmadı.
Düşünmenin, düşündüğünü ifade etmenin, örgütlenmenin, siyaset yapmanın, kitap okumanın birer suç gibi görülmesi olumsuz etkilerini sonraki yıllarda çok vahim bir şekilde gösterdi kendini. Değer yargıları değişti, çıkara dönük bireysel yaklaşımlar toplumsal duyarlılığın önüne geçti. İnsanlar ruhen kuraklaştırıldı, çoraklaştırıldı, yozlaştırıldı.
12 Eylül döneminin bir diğer büyük günahı, Güneydoğu’da halkın büyük baskılara maruz bırakılması ve böylece terör örgütünün gelişmesine uygun bir iklim yaratılmasıydı.
Gene o dönemde sol düşüncenin üzerine acımasızca gidilirken, tarikatlara, şeriat yanlılarına hoş görüyle yaklaşıldı. Bu da sonraki yıllarca dinsel ağırlıklı sağ partilerin siyasette gelişmesinin yolunu açtı.
...
12 Eylül darbesini haklı bulup savunanlar, “Darbe sayesinde ülkedeki kardeş kavgası son buldu. Her gün birçok genç anarşiye kurban gidiyordu, bu önlendi’ diyorlar.
Onlara şu soruyu sormak gerekir:
“11 Eylül ve öncesinde sokakta çatışmalar varken, birçok genç öldürülürken 12 Eylül ve takip eden günlerde bunun hemen kesilmesinin nedenlerini hiç düşündünüz mü?”
...
Geldiğimiz noktada tek teselli galiba şu:
12 Eylül’ün komuta kademesi yargılandı ve hak ettikleri cezaları aldı. Bu cezalar ölümleri, yaşlarının ilerlemesi ve hastalıkları nedeniyle layıkıyla infaz edilemese de önemliydi.