Tatlı krizlerine dikkat! Sessiz tehlikenin habercisi olabilir

Tatlı krizlerine dikkat! Sessiz tehlikenin habercisi olabilir

Uzmanlar, halsizlik, tatlı krizleri ve göbek çevresinde yağlanma gibi belirtilerin insülin direncinin habercisi olabileceğini vurguladı. Erken müdahale edilmezse tip 2 diyabet ve ciddi sağlık sorunları kapıda!

Son yıllarda obezite ve hareketsiz yaşam tarzının artmasıyla birlikte insülin direnci, modern dünyanın en önemli sağlık sorunlarından biri haline geldi.

Halsizlik, ani tatlı krizleri ve özellikle göbek çevresinde biriken yağlanma, bu metabolik bozukluğun ilk sinyalleri olabilir.

Uzmanlar, bu belirtilerin ciddiye alınmaması durumunda tip 2 diyabet, kalp-damar hastalıkları ve karaciğer yağlanması gibi ciddi sağlık sorunlarının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. John B. Buse, Amerikan Diyabet Derneği’nin (ADA) son yayınlarında insülin direncinin, hücrelerin insülin hormonuna yanıt vermemesiyle ortaya çıktığını ve bu durumun kan şekeri seviyelerinde dengesizliğe yol açtığını belirterek, “İnsülin direnci, tip 2 diyabetin öncüsüdür. Erken teşhis ve yaşam tarzı değişiklikleriyle bu süreci tersine çevirmek mümkün” dedi.

BELİRTİLER ALARM VERİYOR

İnsülin direncinin en yaygın belirtileri arasında yemek sonrası halsizlik, sık acıkma, tatlı veya karbonhidratlı gıdalara karşı aşırı istek, konsantrasyon güçlüğü ve göbek çevresinde yağlanma yer aldı. Daha ileri durumlarda, boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerinde koyu renkli cilt lekeleri (akantozis nigrikans) gibi fiziksel bulgular da görülebildi.

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?

The Lancet dergisinde yayımlanan bir araştırma, insülin direncinin yalnızca diyabetle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda hipertansiyon, kolesterol dengesizlikleri ve kardiyovasküler hastalıklarla da yakından ilişkili olduğunu ortaya koydu.

Araştırmaya göre, bel çevresindeki yağlanmanın artması, vücutta kronik inflamasyonu tetikleyerek insülin direncini körükledi.

Harvard Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. C. Ronald Kahn, “Karın bölgesindeki yağ dokusu, sadece bir enerji deposu değil; aynı zamanda insülin direncini artıran hormonlar ve inflamatuar maddeler üreten bir fabrika gibi çalışıyor” dedi.

Bir başka çalışma, Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism dergisinde, düzenli egzersizin insülin duyarlılığını artırdığını ve tip 2 diyabet riskini %30-50 oranında azalttığını gösterdi.

Haftada 150 dakika orta yoğunlukta yürüyüş veya egzersiz yapan bireylerde, insülin direncinin belirgin şekilde gerilediği gözlemlendi.

UZMANLARDAN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Uzmanlar, insülin direncini kontrol altına almak için öncelikle yaşam tarzı değişikliklerini önerdi.

Rafine şeker, işlenmiş karbonhidratlar ve trans yağlardan uzak durulmalı. Lifli gıdalar, tam tahıllar, sebzeler ve kaliteli protein kaynakları insülin direncini dengelemek için kritik.

Karbonhidratların proteinle birlikte tüketilmesi kan şekeri dalgalanmalarını önlemede etkili bir strateji olarak öne çıktı.

İlaç tedavisi ise yaşam tarzı değişikliklerinden yeterli sonuç alınamayan durumlarda devreye girdi.

RİSK ALTINDA MISINIZ?

İnsülin direnci, obezite, hareketsiz yaşam, genetik yatkınlık, polikistik over sendromu, gebelik diyabeti öyküsü ve uyku apnesi gibi faktörlerle daha sık görüldü.

Kadınlarda bel çevresinin 90 cm, erkeklerde ise 100 cm’yi aşması, insülin direnci için önemli bir risk göstergesi.

Açlık kan şekeri ve insülin seviyelerini ölçerek hesaplanan HOMA indeksi, insülin direncini tespit etmede altın standart. Şüpheli belirtiler varsa vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalı.

ERKEN MÜDAHALE HAYAT KURTARIR

İnsülin direnci, sessizce ilerleyen ancak erken müdahaleyle kontrol altına alınabilen bir sağlık sorunu. Uzmanlar, belirtileri fark eden bireylerin bir endokrinolog veya iç hastalıkları uzmanına başvurarak kan testleriyle durumlarını değerlendirmesini önerdi.

Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve stres yönetimiyle, bu tehlikeli döngüyü kırmak mümkün.