Tek milletiz, şimdilik yedi devletiz

Sayın okurlarım “Hazar yükseliyor” ifadesi, Türk Dünyasında güzel günlerin başladığının müjdesidir. Ben bu güzel müjdeye Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bir yıl önce 1989 yılında ulaştım.
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’mızın Genel Başkanı Prof. Dr.Turan Yazgan hocamızın becerisi ile yüzelli kişilik kafilemizle, kardeş Azerbaycan topraklarına ulaşma şansına sahip ilk Türkiyeliler olduk ve en mutlu günlerimizi Bakü’de geçirdik. O günkü komünist yönetim, gümrük işlerini uzatarak bizi saatlerce havaalanında, hava kararana değinı bekletmiş, fakat meydandaki on binleri bulan kardeş Azerbaycanlılarla kucaklaşmamıza mani olmamıştır.
Demirperde arkasındaki soyu bir kardeşlerimizin yaşantıları hakkındaki bilgisizliğimizin doğduğu endişe dolu duygularla indiğimiz Bakü’de, Türk bayrakları ve Atatürk resimleri ile karşılaştık. Kardeş topraklarına ayak basan her Anadolu Türk’ü için bir kurban kesme arzularını, zor önledik. Her gün bir Bakülü Türk ailesinin konuğu olduk. “Türkçü sevgiye”, “Türkçü şiire” ve “Öz Türkçe’ye” doyduk.
Cağdaş Türkçülüğün ideoloğu, Turan Ülküsü’nün eri Elçi Beğ Azerbaycan Halk Cephesinin başkanlığından sonra iki yıl Devlet Başkanlığı döneminde, ülkesinde İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğüne saygılı demokratik devlet yapısını oluşturmaya çalıştı. Rus Ordusu’nu Azerbaycan topraklarından çıkardı. Devletin resmi dilinin “Türkçe” olduğunu ilan etti. Latin alfabesini uygulamaya koydu. Türkiye Cumhuriyeti ile beraberliğe önem verdi. “Tek millet, iki devletiz. Olayların böldüğü tarih içinde bütünleşmeliyiz. Alfabe ve yazı birliğini tamamlamalıyız” diyerek, konfederasyon kurmamızı, petrolü paylaşmamızı, sınırlarımızı kaldırmamızı teklif etmiş; fakat maalesef bizde muhatap bulamamıştır. Aras nehri üzerindeki tel örgüleri yıkıp İran hududunu açarak Güney-Kuzey Azerbaycan Türk halklarını kucaklamıştır.
Elçi Beğ, 1938’de, Nahçivan’ın Keleki köyünde doğdu ve 62 yaşında “Türk Dünyasının Başı” dediği Türkiyemizde, 22 Ağustos 2000’de uçmağa vardı. Aynı gün öğle saatlerinde acele olarak havaalanında tertiplenen törenle uğurlandı ve Bakü’de toprağa verildi.
Mezarı başındaki yazı, Onu yalnız bırakanlara güzel ve öz bir cevaptır: “Millet atasını koruyabildi mi?”
Rahmetli, Türkçü fikriyatın önderlerine özel bir hassasiyet gösteren arı-duru bir his adamıydı. 1992 yılında Devlet Başkanı olarak İstanbul’a geldiğinde Başkurdistan’ın eski lideri tarihçi hocamız Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın kabrini ziyaret etmek istemiş, fakat bizlerin o tarihlerdeki bilgi yetersizliğimizden arzusunu yerine getirememiştik.
2000 yılının Nisan ayında, rahatsızlığının teşhisi amacı ile Ankara’ya getirildiğinde, sabahın erken saatlerinde Cebeci Hastahanesi’nin koridorlarında doktorların nezaretinde giderken, sarmaş dolaş olduğumu unutmuyorum. Aynı seyahatinde, toplantılarda ve sohbetlerde beraberliğimiz olmuştu ve bu arada benden Ziya Gökalp’ın ve Nihâl Atsız hocamızın kabirlerini göstermemi istemişti. Bu kere arzusunu memnuniyetle yerine getirebildik. Bu arada da Elçi Beğ’den, Türkçülüğü ilk defa ifade eden Azerbaycanlı büyük düşünür Hüseyinzade Ali Beğ’in Karacaahmet’deki kabrini öğrenmiş olduk.
Sayın okurlarım, bugünkü yazı başlığımda ifade ettiğim gibi, biz tek milletiz, şimdilik yedi devletiz. Ancak gelecekte yine tek millet olarak, yeni Türk devletlerimize kavuşacağız...
Bağımsızlıklarının 20. yılındaki Türk Cumhuriyetlerimizi, candan kutlarız.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları