Tek perdelik absürt komedi

Çok şükür; insanlarının, eve ekmek götürememek gibi "çok abartılı" dertlerinin bulunduğu bir ülkede yaşamadığımızdan, "Ne olacak bu memleketin hali" dertlenmelerimiz çok gerilerde kaldı. Allah başka gam, keder vermesin; elimizde kara şimşek paketleri, keyif çaylarımızı yudumlayıp, sadece, "Ne olacak bu, 'il başkanının dayısı FETÖ'den yargılanan' partinin hali" diye düşünüyoruz artık…

***

Öyle ya…

Mazallah, ya bu il başkanı "ileride bir gün" partinin başına geçerse…

Ya, sonra bir de, iktidara gelirse…

***

Şimdi "ölme eşeğim ölme" diyeceğim de, ters takla attırılıp, sanki muhalefete iktidar şansı tanımıyor muşum gibi algılanacak.

O değil de…

Ortada zaten "olmuşu" varken, "ya olursa" paniğiyle sağa sola saldırmanın mantığını anlamadığımdan…

***

Zira….

***

Mevzu bahis, şimdi "FETÖ" denilen yapıyla ilişkilendirilen, bu nedenle yargılanan, tutuklanan, hatta hüküm giyen fertleri de bulunan bir aileye mensup olmak ise;

Şimdi "FETÖ" diye anılan yapıyla ilişkili olarak, "Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek"le suçlanan, Pensilvanya'ya gittiği, bu yapının ele başından icazet aldığı ileri sürülen rektörün kardeşi, bakan.

15 Temmuz alçaklığının, ihanetinin "2 numarası" olduğu öne sürülen, kanlı gecenin "en kritik ismi" denilen, tam 141 kere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan generalin ağabeyi,  büyükelçi.

Sahibi olduğu kuruluşa "FETÖ soruşturması" kapsamında hastanesine el konulan, firari hastane sahibinin kayınpederi, devletin en tepesinde, bir "aksaçlılar meclisi", "danışma divanı" gibi konumlandırılan, istişare kurulunun üyesi. Keza, yargılaması sırasında, şimdi "FETÖ" diye anılan yapının "sempatizanı" olduğunu kabul eden doktorun kayınpederi de…

***

Şimdi "FETÖ" diye anılan yapının okullarından mezun olan bakan var.

Cumhuriyet gazetesi yöneticilerinin "telefon etmekle" suçlandıkları tur şirketinin sahibi, bakan.

Şimdi "FETÖ" diye anılan yapıya, "Bütün memleketimizin minnettar olması lazım geldiğini" söyleyen siyasetçi, bakan.

***

Mevzu bahis, şimdi "FETÖ" diye anılan yapının yahut bağlı organizasyonlarının mensup ve yöneticileriyle "aynı karede" görünmek ise;

Pensilvanya'ya kadar gidip, huzurda(!) el-pençe divan halde poz vermiş olanların bir bölümü hâlâ iktidar partisi milletvekili…

Gazeteciler için Pensilvanya turları düzenleyen, "FETÖ PR Ofisi Türkiye Sorumlusu(!)" gbi çalışan gazeteci, şimdi iktidar nezdinde "aileden" sayılan basın-yayın organının tepe yöneticilerinden biri.

Bank Asya'dan aldığı düşük faizle mal mülk sahibi olan gazeteci, hâlâ iktidarın "özel haber"lerindeki birinci ve dahi biricik tercihi.

"Hocaefendi'ye edilen sözleri bana edilmiş gibi incitici buldum. Hedef alınan sadece cemaat değil ki, cemaat nezdinde hepimiz" diye feveran edecek kadar kendisini o yapıyla "özdeş" varsayan gazeteci, hâlâ yandaş medyada besleniyor.

Şimdi "FETÖ" denilen yapının, teknik olarak zırcahil elebaşını referans alarak sosyoloji kitabı yazan akademisyen, rektör danışmanı.

***

Bizatihi, "Ne istedilerse vermiş" bir "başkan"…

***

Bu ülke, hâlâ, bu kadro tarafından yönetiliyor.

Hem de öyle böyle bir yönetmek değil; denetlenemez, hesap sorulamaz, hesap vermesi teklif dahi edilemez şekilde!

Yargı…

Yürütme…

Hepsi bu kadronun elinde.

Toplumsal algı, bu kadro eliyle şekillendiriliyor, yönlendiriliyor.

***

Muhalefette, bir tür "harakiri"ye kalkan kılıçlar, "FETÖ"yle mücadele gibi hiçbirimizin hilafına tavır almasının mümkün olamayacağı bir meşruiyet sarmalına sokulmaya çalışılıyor ya, o bakımdan soruyorum;

Muhalefet ittifakı veyahut onu oluşturan partiler bu yöntemle tam karınlarından yarılıp bölündükleri vakit…

Kan kaybına uğradıkları vakit…

Türkiye, iradesini, dini yahut siyasi, ekonomik yahut diplomatik hiçbir paralel yapılanmanın tasallutu altına girmemiş ve asla da girmesi söz konusu olmayan bir anlayış tarafından mı yönetiliyor olacak?

Türkiye'yi tam bağımsızlaştırmanın yolu, sözde mücadele halinde olduğunuz "FETÖ"nün siyasi ayağını gizlemek için işi kitap toplatmaya vardıran iktidarı gözden kaçırıp, "Ne ayak olduğumu bul çıkar kardeşim" diyerek soruşturulmaya gönüllü olanları hedef göstermekten, ülkeyi CHP'sizleştirmekten yahut İYİ Parti'sizleştirmekten mi geçiyor?

Gülünç.

***

Günlerdir süren, dili her geçen gün biraz daha çirkinleşen bu kavga, hiçbir mecaz, abartı içermeksizin tam manasıyla "evine ekmek götüremeyen" yüzbinlerce aile, milyonlarca ferdin zerre umurunda olmamakla birlikte, görevleri, sanki öyleymiş, sanki milletin tek derdi tasası buymuş iklimi yaratmak olanlardan naçizane ricam olacak;

"Kime yarar"?

Kendinize bir kere bile bu çok basit ve işlevsel soruyu sormadıysanız; ağzınızı bile açmayın mümkünse bu meselelerde.

 

Yazarın Diğer Yazıları