Televizyondaki ilk haber spikerimiz Zafer Cilasun



İlk ve lise öğrenimini doğduğu Mardin’de tamamladıktan sonra yarının “Ziraat Mühendisi” olmak umuduyla ailesiyle vedalaşıp Ankara’nın yolunu tuttuğunda Zafer Cilasun’un aklında TRT’nin tarihe geçecek spikerlerinden biri olacağı hiç yoktu. Ancak, Ankara Yüksek Ziraat Fakültesini bitirdiğinde, Fakültedeki öğrencilik yıllarında güzel ve mikrofonik bir sesi dolayısıyla her törende konuşma yapmış olmanın verdiği ilhamla TRT’nin açtığı “Haber Spikerliği” sınavına girdi. Sınavı kazanıp kadroya alınınca “Ziraat Mühendisliği” hedefi onun için çok gerilerde kaldı.
TRT’nin kuruluşundan dört yıl sonra, 31 Ocak 1968’de televizyon yayına başladığında ekranda görülen ilk spiker, kalın çerçeveli gözlükleriye Zafer Cilasun olmuştu.
Yayının ardından Baki Süha Ediboğlu, kendisini İstanbul’dan telefonla tebrik için aradığında, “-Zafer, neden biraz tebessümü ihmal ettin... Genç kızlar seni beğenmemiş, çok somurtkan demişler... Bana da telefonla söylediler, hatırlatmak istedim..” diye takılınca Zafer,
“-Ben artist değil televizyon haber spikeriyim” karşılığını vermiş. Ve TV. kutuları her evin başköşesine yerleştirilirken, bu kutulara hasret olanların akraba ve dostlarının evine “Telesafir” olarak koltuk ile iskemle ve hatta çocukların halı üzerine tünediklerinde ilk olarak tanıştıkları Zafer Cilasun’un şöhreti de inanılmaz bir hızla yurda yayıldı.



Buna paralel Zafer Cilasun’un genç kız hayranlarıda çoğaldı, adı Ankara sosyetesinde ön planda geliyordu. İçkili davetlerin arkası da kesilmez oluyor, alkolü de sevdiği için hiçbir daveti kaçırmıyordu. Bu arada, TRT’den izin de alınca otellerdeki toplantı ve konserlerin de sunuculuğunu yapınca, çok kazanmaya başladı. Yıllık izinli olduğunda tiyatro toplulukların kadrosuna da katıldı. Lale Oraloğlu yönetimindeki tiyatro oyununda da rol aldı. Anadolu turnesinde, seyirciler Lale Oraloğlu değil, Zafer Celasun için gişelerdeki biletleri adeta kapışıyorlardı. Böyle tutulunca, tiyatroculuğu daha çok sevdi. Karaciğerindeki rahatsızlık nedeniyle üst üste rapor alınca, TRT’deki işini de aksatmaya başladı.
Tercüman Gazetesinin Bursa konseri sonunda, Selçuk Alagöz, kardeşi Rana ile Kültür Parka gittik, Lale Oraloğlu ile Zafer de programlarını bitirmiş, ayni masada sohbet ederken, çok eski arkadaşım olan Lale bana dert yandı; “-Zafer’i  frenleyemiyorum. Sahneye bile çıkarken kuliste viski içiyor, içkili olarak sahneye çıkıyor. Zafer seni sayar, bir nasihat et” ricasında bulundu. Sohbetimizin koyulaştığı bir sırada yanındaki koltuk boşalınca oturdum, Gazetemizin konserlerini de izlediğini söyledi ve bana serzenişte bulundu;
 “-Beni de bir programa lütfet ama Tercüman’ın baş sayfasında ‘Televizyon haberlerinin ilk spikeri’ diye resmimi de bastır” deyince cevabım şöyle olmuştu;
 “-Sözüm söz, fakat sen mikrofona çıkmadan önce ağzını koklarım, eğer keyfin yerinde ise seni ‘Televizyonda iken neşeli olamıyormuş, şimdi ise maşallahı var. Konuşurken nefesinden çıkan koku ile yakında olanlar, yarım şişe alkol almış gibi olurlar’ diye takdim ederim deyince isyan bayrağını çekti: “Benden paso, davetine gelmem” dedi.
Lale Oraloğlu söze karıştı; “-Siz de öylesine ağır koşullar ileri sürdünüz ki, Zafer evli olsa karısını bile boşardı. Çünkü onun aşkı alkol. Onunla yatıyor, kalkıyor...” deyiverdi.
Her gece alkol, ardından gündüzleri de seans bittikten sonraki davetler, Zafer Cilasun’u alkole bağımlı hale getirdi. Zayıf bünyesi bir taraftan uykusuzluk, diğer taraftan görevindeki titizlik ve yorgunluk onu günden güne bitirdi. Nitekim bir canlı programda bünye isyan etti, ekran başında baygınlık geçirildi. Doktor raporunda “aşırı alkol” teşhisi koydu. Yönetimin bir biri ardından uyarıları devam ederken iş hastaneye sevkine geldi. Yapılan tıbbi tahliller ve yatırıp da muayeneler sonunda; bir aylık izin ve Antalya’da dinlenme, kesinlikle de hiçbir alkol ve sigara alınmayacak uyarısı yapıldı.
Ben de o sıralar Tercüman Gazetesi Antalya Temsilciliği görevindeydim. Bir gün büromda çalışırken Ankara’dan gazeteci arkadaşım Cengiz Polat ile Zafer Cilasun geldiler. Sarılıp öpüşürken, alkol adeta genzimi deldi. Zafer, iznini anlattı ve alkol ile sigara yasağını da küfürle karşılık anlatırken Cengiz Polat yakındı;
“Uçakta yine koca viski şişesi dibine vurdu. Hostes, Zafer’i tanıyor diye ikramda bulunup durdu” dedi.
Zafer ile Cengiz Polat Alanya’ya gitmişler. Bir kaç kez telefonla konuştuk ama Cengiz’in bana, Zafer’in, ‘Karaciğer harabiyeti’ başlangıcında olmasını anlatan sözlerine müthiş üzüldüm. 1976 yılının 18 Mayıs günü tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiği haberini Ankara’dan telefonla haber alınca kahroldum. 
Zafer Cilasun TRT’nin en başarılı spikeriydi, halk tarafından da çok seviliyordu ancak o ise alkolü seviyordu, bir türlü de vazgeçemeyince 37 yaşında aramızdan ayrıldı. Oysa Türk televizyonculuğunun ve spikerlerinin ondan öğreneceği çok şey vardı. Tek tesellimiz mesleki camiasında hala adıyla yaşıyor olması.

Yazarın Diğer Yazıları