Temel’in yolda bulduğu senet gibi!

Paris’te PKK’lı üç kadının öldürülmesi ile ilgili çok çeşitli yorumlar var. Bana gelen okur mektupları arasında da ilginç tahminler var. İkisini özetle vereceğim.. Tabii, bize gelen imzalı mektupların Genelkurmay’dan veya başka bir kurumdan gelip gelmediğini bilemeyiz. Biz, mektubun içeriğine bakarız!
Hani Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’nin, sayısı belli gazeteci ve köşe yazarının e.posta adreslerine  “öğretim üyesi” veya  “hukukçu” gibi unvanlar kullanarak mektuplar gönderdiği açıklandı ya, onu kastediyorum.
Aslında, Bilgi Destek Dairesi’ni kutlamak gerekir. Etkili gazetecilerin kimler olduğunu iyi tespit etmişler. Hangi gazeteciler üzerinden mesaj verilirse kamuoyu oluşur, bunu biliyorlar. Herhalde bazı meslektaşlarımız bunu hazmedememiş olsa gerek ki  “Köşe yazıları Genelkurmay’dan”  diye başlık atabildi. Öyle ya, Genelkurmay’daki o daire, bu arkadaşları gazeteci saymıyor demek ki..
Bir de,  “İyi güzel de, size mesaj gönderenlere niçin dava açmadınız” diyorlar. Şu komediye bakın. Hani Temel yolda on bin liralık bir senet bulmuş, gitmiş ödemiş.. İki ay sonra 500 bin liralık bir senet bulunca,  “bunu ödeyemem”  diye düşünerek yurt dışına kaçmış. Durum bu fıkraya benziyor. Mesaj gönderdi diye bir kişiye veya kuruma dava açılır mı? Kaldı ki, biz de bu durumu, bu soruyu soranların yayınladığı haberden öğrendik..
Fakat mesele burada kalmıyor, biz başka birilerini eleştirdik diye, onların kuklacıkları, hemen bu verileri bize karşı kullanmaya başladı! Ne yapalım yani, bize devletin bir kurumundan öğretim üyesi, hukukçu imzası ile mesaj gönderilmiş diye yolda 500 bin liralık senet bulmuş Temel gibi yurt dışına mı kaçalım?

 

***

 

Gördüğünüz gibi sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer, iki okur mektubu yayınlayacağız diye,  “Acaba bunları kim gönderdi?”  diye endişeleniyoruz!
Her neyse, okurumuz Ertan Tabuk soruyor,  “Öldürülen PKK’lı kadınlar, PKK’nın para trafiğini yönettiğine göre, acaba öldürenlerin hedefi bu paralara el koymak mıydı? Ayrıca, öldürülenler, kara para trafiğini yönettiğine ve Hollande’ın itiraf ettiği gibi Fransız devlet yetkilileri ile sık sık görüştüklerine göre, onların kara paralarını da yurt dışına mı çıkarıyorlardı? Sarkozy’nin veya bir başkasının..”
Önemli bir soru.. Çünkü, Sarkozy gibi liderlerin Libya’dan aldığı rüşvetler artık biliniyor..

 

***

 

Diğer mektup ise daha ilginç:
Selçuk Tınaz yazıyor:
 “Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Gabon’da Afrika’nın en azılı diktatörlerinden birini ziyaret ederken, Paris’in himayesindeki teröristleri öldürme işinin, İmralı’da açılan ABD tezgâhını baltalamak için mi, yoksa yolunu temizlemek için mi düşünüldüğü, henüz pek belli değil.
Gabon’un başkanı Ali Bongo, Fransız sömürgesi olan ülkesini Amerikan yörüngesine kaydırdı. Gabon’u elinden kaçırmayı hazmedemeyen Fransa, Paris cinayetlerini İmralı’ya destek vermek için ABD ile birlikte mi işledi, yoksa misilleme yapmak ve ’Beni unutma!’ şeklinde bir gözdağı vermek amacı ile ABD’ye karşı mı işledi?
İkinci şık, akla daha yakın duruyor.
Fransa, ABD’ye ’Sen benim Afrika’daki tezgâhıma taş koyarsan, ben de senin Orta Doğu’daki tezgâhın ile ilgilenirim’mesajını hazırlayıp sabırla beklemiş ve mükemmel bir zamanlama ile yollamış gibi görünüyor.
PKK da uluslararası bir uyuşturucu ve terör mafyası olduğuna göre, sorunun sadece Türkiye’nin teröre vereceği tavizlerle çözülebileceğini zannetmeyelim.
Hedefin uyuşturucu işine taş koymak değil, Türkiye’yi dönüştürüp BOP’a uygun hale getirmek olduğunu, PKK’nın uyuşturucu ortağı olan devletlerin gizli servislerine anlatmak için, birilerinin fazla mesai yapması gerekecek..”

 

***

 

Fransa, Gabon’u ziyaret eden Tayyip Erdoğan’a da aynı mesajı vermek istemiş olabilir.
Bu arada, Tınaz’ın değerlendirmesini doğrularcasına, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nuland, günlük basın toplantısında bir soru üzerine, Türk hükümetinin, ülkesindeki “Kürt nüfusuyla ilgili konuyu”  etraflı biçimde ele almasını görmek istediklerini bir süredir belirttiklerini hatırlattı.
Yani ABD, Türkiye’ye PKK üzerinden bölünmeyi dayatıyor.. 

Yazarın Diğer Yazıları