Ters bakış

Akritas Planının mimarlarından ve uygulayıcılarından biri olan,  “Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı”  sahte unvanı altında seyreden, dünyayı  “Annan Planına evet diyeceğiz” diye kandırarak ret eden, “Ben devlet devraldım, bunu cemaat statüsüne indirmem” diyerek göz yaşı döken, sahtekârlıkla  “Kıbrıs” adı altında AB üyeliğine sıçrayan, Türk düşmanlığını  “damarlarındaki asil kanın bir gereği” kabul eden Papadopullos efendi buyurmuşlar ki  “Türk askeri var olduğu sürece Rum Milli Muhafız Ordusu da devam edecek” !

Bu, konuya ters bir yaklaşımdır. RMMO (Rum Milli Muhafız Ordusu) Türk askeri adaya gelmeden on yıl önce kurulmuştur.  “Milli” kelimesi de  “Kıbrıs Helenizmini”  ifade etmektedir. Kuruluş nedeni, Türkleri imha için Akritas Planı gereğince hazırlanmış olan milis kuvvetlerini (katilleri ve çapulcuları)  “Kıbrıs’ın Ordusu”  diye bir çatı altında toplamak ve Kıbrıs’ın tümüne sahip olma mücadelesini bunların başındaki Yunan subayları ile devam ettirmekti. Türk Ordusu, adaya bu katiller sürüsünün yaptıklarını önlemek için, onbir yıl sabırdan sonra, bunlar Yunanistan’daki Cuntanın emrine uyarak Yunan askerleri ile birlikte Enosisi tahakkuk ettirmek için harekete geçince adaya gelmek zorunda kalmıştır.

Kimse, 19 Temmuzda Makarios’un Birleşmiş Milletlerde  “Kıbrıs Yunanistan tarafından işgal edilmektedir. Türk ve Rum halkı büyük tehlike altındadır” çağrısını unutmasın. Türk askeri bu işgali önlemiş ve başlatılmış olan toplu katliamlara dur demiş, Kıbrıs Türklerini top yekün imhadan kurtarmıştır. Kimse, Rum liderliğinin Kıbrıs’ın tümüne hakim olarak Kıbrıs Türk ortağını  “azınlık”  yapıp, Enosisi engelleyen garantilerden kurtulmak siyasetinden vazgeçmediğini ve RMMO dedikleri Rum teşkilâtını bu maksatla ayakta tuttuklarını,  “seferberlikte 100 bin kişiyi silâh altına alabileceklerini”  kendilerinin açıklamış olduğunu unutmasın!

 Türk askeri Kıbrıs’a bu gidişata dur demek için gelmiştir ve geldiği günden bu yana da adada BARIŞ devam etmektedir. Papadopullos ve diğer Rum liderler KKTC gerçeğini kabul edinceye ve Çek-Slovak misali bir anlaşmaya varılıncaya kadar Türk askerinin adada bulunmasının gayet doğal olduğunu kabul ettikleri gün hem kendileri, hem de Kıbrıs’ın tümü rahatlayacaktır. Yeni bir uzlaşmadan sonra da Kıbrıs’ta garantilerin bir devamı olarak (sayısı konusunda mutabık kalınacak bir miktar) Türk askeri ebediyete kadar kalacaktır. Bu hak Türkiye’ye (dolayısı ile Kıbrıs Türklerine) 1960 Antlaşmaları ile verilmiş bir haktır ve bunun ne kadar gerekli olduğunu 1963’den bu yana yaşadıklarımız kanıtlamıştır.

Rum liderliği gerçekleri ters-yüz ederek 44 yıldır  “Kıbrıs Meşru Hükümeti” olarak yürüdüğü yolda aşamadığı Türk engelini, Garantiler Konusunu,tek yanlı AB üyeliğini tek gözle ve hep bana hep bana diyerek değerlendirdiği sürece düzlüğe çıkamayacağını bilmelidir.

Bizdekilerin  “ters bakışlarına”  gelince: Kıbrıs meselesinin 44 yıldır hallini engelleyen, suçlu Rum idaresini  “meşru Kıbrıs hükümeti”  yapan, Kıbrıs’ta iki eşit-egemen-kendi kaderini tayin hakkı olan halkın var olduğunu kabul etmeyen, tek halktan bahseden, Türk halkının özgür iradesi ile ve Rumların Ortaklık Devletini yıkmış olmaları karşısında, kendi devletini kurmak zorunda kalan Türk halkının bu hakkını reddeden Birleşmiş Milletler Kararları çerçevesinde görüşmeye hazır olduklarını açıklamak kadar akla ve insafa, gerçeklere ve tarihe ters düşen bir şey olamaz. Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Kimse farkında değil! Yoksa bilerek mi yapıyorlar? Maksat bizi Annan Planı benzeri bir çürük tahtaya bastırıp  “Kıbrıs kamburundan”  kurtulmak mı?

Yazarın Diğer Yazıları