Teşekkürler "proje" başkan!

YSK kararının "cuk" oturan özeti şu:

Bir kadın üçüz doğuruyor, "İkisi benim ama üçüncüsü şaibeli" diyor.

***

Ortaya çıkan garabeti idrak için asgari mantık yeterli, ille de "hukukçu" olmaya gerek yok ama eğer "hukukçu"lar söyleyince daha ikna edici olacaksa, memleketin en baba hukukçularını çatısı altında toplamış olan Türkiye Barolar Birliği dün söyledi:

Madem ki sandık kurullarının oluşumunda tam kanunsuzluk vardır; YSK hangi hukuki ve mantıki gerekçeyle aynı zarflardan çıkan üç seçim sonucunu geçerli kabul etmiş, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı sonucunu iptal etmiştir?

Ekrem İmamoğlu'nu  "başkan" yapabilmek uğruna "olağanüstü hukuksuzluk" yapıp "suç"a bulaşmayı dahi göze alan sandık kurulları, "Meclis'i de AK Parti'ye verelim de heyecan olsun" diye düşündüyse demek!..

İmamoğlu başkan olsun ama Meclis de vargücüyle onu çalıştırmayaya çalışsın!

Değişik bir fantezi!

***

Sadece muhtarlıklar, ilçeler ve belediye meclis üyeliklerinde değil; "olağanüstü hukuksuzluk" içindeki aynı sandık kurulları, 24 Haziran'da Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi'nde de, ellerinde AK Partili adayları seçtirmeme imkanı olduğu halde bunu kullanmadıklarına göre "önce bir iktidar yapalım da sonra düşürürüz" diye düşünmüş olmalılar! Belli ki, adrenalinden besleniyorlar!

***

Naçizane kanaatim, "Kimdir, nedir bilmiyoruz ama birilerinin, bir şeyler yaptığını hissediyoruz" şeklindeki "somut belge(!)" üzerine inşa edilen süreçte durum sahiden de buysa, zaten yargı beyhude meşgul ediliyor tıbbi müdahale lazım bu meseleye!

***

Şimdi…

Akla, mantığa, hukuka ve elbette vicdana uyar yanı olmayan, dahası hiçbir şekilde itiraz hakkımızın, iptal imkanımızın bulunmadığı, artık "verilmiş" ve "ne olursa olsun uygulanacak" olan bir kararla ilgili nefesimizi yeterince tükettiysek, toplumsal vicdanın "izah edilemezliği"ne zaten oy birliğiyle karar verdiği bir kararın ne kadar "kabul edilemez" olduğu tekrarlayıp durmak yerine, yeni bir faza geçme vakti.

Zira, ortada bir de, maddi halin dayattığının tam tersine vuku bulan manevi hal var;

İnsanlar korku surlarını yıkmaya başladılar!

"Dün"e kadar, bir "iş insanının"nın, televizyona çıkıp da, canlı yayında, "ekonominin düzelmesi için" iktidara şöyle bir öneride bulunabileceğini düşünebilir miydiniz:

Anayasa'nın birinci maddesine şu yazılır: 'Bundan sonra AKP dışında hiçbir parti seçimi kazanamaz.' İki: 'AKP'nin yüzde 80'in altında aldığı her seçim yenilenir."

Hanidir "saray soytarılığı"yla sınırlandırılan "sanat" alanından, konserlerinin, rollerinin, programlarının, reklamlarının iptali pahasına bir "haysiyet ayaklanması" bekler miydiniz?

Ve nihayet birilerinin "yaşadıklarından öğrendiği bir şey" olabileceğine, Cumhuriyet tarihinde, demokrasiye yapılmış en haksız, en hukuksuz, en yanlış, en tahrik edici "sivil müdahale"ye karşı direniş ifadesinin "misliyle" değil de, aynı yıkıcı, aynı yaralayıcı, aynı kutuplaştırıcı, çatıştırıcı , aynı bölücü, parçalayıcı dilde değil de, bu ülkenin insanlarını karşı karşıya getirmek isteyenlerin arzuladığı biçimde değil de, "kaos" lügatından seçilmiş değil de, "her şey çok güzel olacak" şeklinde olabileceğine inanabilir miydiniz?

Ve "mahalleli"nin "kavga var" dendiğinde değil de "umut var" dendiğinde toplanacağına sonunda bir gün…

Sevin sevmeyin, "korku surunda ilk gediği açan" Ekrem İmamoğlu sayesinde.

***

İmamoğlu'nun, 6 Mayıs gecesi yaptığı ve her hecesiyle, her jesti, her mimiğiyle YSK'nın kararına na kadar hazır ve "hazırlıklı" olduğunu belgeleyen sahiden "tarihi" konuşmasıyla "yeni bir lider doğdu" mu? Bilemem.

Kaldırıldığı raftan indirildiğini görmemek için kör olmanın gerektiği "çözüm süreci", "İmralı müzakereleri", "PKK'yla ittifak" 23 Haziran'a, "1 Kasım etkisi" yapmayı becerebilir mi; uyanmaya bu kadar yaklaşmış bir millete aynı acıyı yeniden "yutturabilir" mi? Bilemem.

Ama şunu biliyorum:

Ekrem İmamoğlu, kendisinin de farkında olduğu gibi "asla yalnız yürümeyecek" bu yolda. Herkesin oyu olmayabilir ama cepten, göbekten, soluk borusundan direk iktidara bağlı çok dar bir grup dışındaki herkesin "vicdanı" ondan yana; bundan etkili teçhizat, cephane olmaz bir "adalet savaşı"nda.

Ve…

Teşekkürler Başkan!

100 yıldır nadasa bırakılmış topraklarının "umut doğurma" kabiliyetini yitirmediğini, cevherini gösterdin bu ülkenin insanlarına!

Bu arada…

Ben de "proje" olduğuna inanıyorum; ama "Cumhuriyet" de bir "proje" değil miydi sonuçta!

"Proje"de sorun yok; "projeciler"de de yoksa -onun da kokusu çıkar yakında- bu millet kolay kolay atmaz seni bastığı bağrından bundan sonra!

Yazarın Diğer Yazıları