Topal demokrasi

İronik oldu;

Ali Sirmen'in, "Demokrasi talep ettiğiniz zaman, sizin gibi düşünmeyenlerin de haklarını ve çıkarlarını savunabilmelerini talep ediyorsunuz demektir. Başka bir deyişle demokrasiye talip olursanız, aynı zamanda sizinle karşıt görüşteki başkasının hakkına da saygı savunuculuğuna talip oluyorsunuz demektir" satırlarının Cumhuriyet'te yayınlandığı gün...

Cumhuriyet internet sitesinde de, CHP milletvekillerinin, Cumhuriyet ve "bir kısım muhalif(!)" gazetenin "hakkını" savunurken, onlarla aynı haksızlığa uğrayan YENİÇAĞ'ı yok sayma, onun hakkını umursamama fotoğrafı yayınlandı!

Cumhuriyet'in yayımladığı, CHP Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet'in, sosyal medya hesabından "Akşamki Halk Arenası için uçaktayız. THY'nin sansürüne inat muhalif gazetelerle dayanışma uçuşu" notuyla paylaştığı fotoğraftı.

Fotoğrafta, Hürriyet'le birlikte CHP Milletvekilleri Özgür Özel ve Ömer Fethi Gürer, THY uçağına, ellerinde "muhalif" diye tanımladıkları ve THY'nin de "ambargo" uyguladığı gazetelerden Cumhuriyet, Sözcü, Birgün ve Evrensel ile binmiş; yani ambargoyu delmiş, dosta düşmana "demokrasi" mesajı vermişti.

thy-002.jpg

Topal demokrasi.

CHP'li vekiller, "ambargo"yı protesto ederken kendileri de "ambargo" uygulayınca maksadın hasıl olması şöyle dursun; Türkiye'nin temel problemlerinden birinin, her mahallenin "demokrasi"den anladığı şeyin "kendinden olanı kayırmak" olduğu bir kere daha tescillendi.

YENİÇAĞ"dayanışma dışı" bırakan ne?

O da "ambargo"ya uğramıyor mu?

Onun da hakkı, hukuku çiğnenmiyor mu?

O da "muhalif" değil mi?

Başında sallanan kılıçlar, ayağının altında kıldan ince bir yol; yine de gözünü budaktan sakınmadan, kimsenin olmadığı yerde "ben varım" diye varını yoğunu ortaya koymuyor mu;

Emeğini...

Alın terini...

Bu ülkeye dair tükenmeyen ümitlerini...

Aklını, fikrini, yüreğini...

Ve bunu en iyi bilen, bilmesi gerekenlerden biri de CHP değil mi?

Yazık...

Her şeyi, Altı Ok emanetini taşıyan "CHP'li" olmanın gerekleri bir yana, düz "milletin vekili" olmak, aslen bizim bile olmayan bir "Soğuk Savaş"tan miras, fosilleşmiş sınırları "aşabilmiş" olmayı gerektirmez mi?

Ne dersiniz;

Muhalefet (burayı parti ayrımı yapmaksızın yazıyorum), iktidarda eleştirdiği ne varsa kendi bünyesinde tekrarladığı için bir türlü "umut" haline gelemiyordur belki!

Benden size dost tavsiyesi:

Bir düşünün bu ihtimali.

Bu savcı "hukukçu"ysa diğeri neydi?

Yargıtay'ın bozma kararından sonra yeniden görülmeye başlanan "Ergenekon" etiketli Ümraniye kumpası davasında savcının mütalaası "Ergenekon Terör Örgütü'nün varlığını kanıtlayacak bir delil bulunmadığı ve sanıkların beraat etmesi gerektiği" yönünde.

Bu mütalaayı veren savcı "hukukçu"ysa, ağırlaştırılmış müebbet talepleriyle dolu ilk mütalaayı veren savcı neydi;

Adını koymaktan niye kaçıyorsunuz bu kadar?

Önceki savcı, "hukuk" adına değil "kumpas"ın organizatörü olan ve şimdi "terör örgütü" olmakla suçlanan "paralel yapılanma" adına o taleplerde bulunduysa; neden "bu gerekçeyle" çıkarılmıyor hâkim huzuruna?

Neden, elde bu denli "somut" bir kanıt varken soyut, temelsiz iddialarla iliştiriliyorlar "FETÖ" davalarına?

Gaz almak için mi?

Sonra ne olacak peki?

Başka "öteki"lerin, başka "muhalif"lerin, başka "marjinal"lerin de hayatlarını karartsınlar diye "hazmettire hazmettire" geri mi verilecek "özel yetkili" rütbeleri?

SORU-YORUM

Sorum, sorumlulardan hesap sorulmamasının hesabını soran muhalefeti, iki yıl önce Aladağ'da diri diri yanan çocuklarının canı üzerinden siyaset yapmakla suçlayan AK Parti Milletvekili Osman Mesten'e:

"Devlet"in, "vatandaşlarının", "yaşam", "eğitim" gibi en temel hak ve hürriyetlerini koruması gerekliliği üzerinden ve bunların korunması amacıyla yapılmayacaksa ne üzerinden yapılacak/yapılmalı bu "siyaset" dediğiniz "şey"?

GÜNÜN TAVSİYESİ

Düne kadar ağızlarından köpükler saça saça "Ergenekon Terör Örgütü" diyenlerin, yüzlerce insanı hedef gösteren, linç eden, hâkim-savcı kılıklı "FETÖ" maşalarına methiyeler düzen, eline ağzına kan bulaşan "iş birlikçiler"in nasıl zeytinyağı gibi üste çıktığını görüp de utanmazlıklarından mideniz bulansın istemiyorsanız; bir iki gün televizyonunuzu açmayınız!

Yazarın Diğer Yazıları