Trabzonlu olmak ya da olmamak!

Yerel seçimlerde kullanılan iki farklı üslup üzerinde duruyorum. Biri Tayyip Erdoğan diğeri Ekrem İmamoğlu üslubu… Erdoğan son ana kadar "tehdit dili"ni kullandı, "hapse attırırım", "seçimi kazansa bile görevden aldırırım" veya "bedelini ağır ödeyecek" dedi… İmamoğlu ise kendi ifadesiyle "çözüm dili" kullandı.

Ne demek çözüm dili? Öncelikle bütün sorunların çözümü için vatandaşlar arasında ayırım yapmamak ve adil olmak gerekir. Millete korku salmak değil umut vermek gerekir. İmamoğlu, çözüm diliyle işte bu güveni veriyor.

Bu arada "Neden İmamoğlu'nu parlatıyorsun?" diyenler var! Buna ihtiyacı yok ki? Ben sadece analiz yapıyorum. Bu bir durum tespitidir.

***

Son günlerde bu iki üslubun belirgin bir şekilde öne çıkmasına ilaveten bir kriter daha öne çıktı:

Trabzonlu olmak!

Bildiğiniz gibi İmamoğlu, Trabzonlu. İstanbul'daki Trabzonlular ve Karadenizlilerin çoğunlukla İmamoğlu'nun arkasında olduğu anlaşılınca, Trabzon Dernekler Federasyonu yönetimi, bir Trabzonlu adaya karşı tutum takınarak, Sinan Erdem spor salonunda bir toplantı düzenledi ve bütün Trabzonluları telefon mesajı ile davet etti. Erdoğan ve Binali Yıldırım, bu toplantıda Trabzonluları, Trabzonlu aday aleyhinde olmaya davet etmiş oldu. Yakışmadı!

Ben Ekrem İmamoğlu ile iki gün öncesine kadar hiç yüz yüze gelmemiştim. Trabzon Lisesi'nden Yetişenler Derneği Başkanı Soysal Algan, derneğin üyesi olan İmamoğlu'nu Fındıkzade'deki Trabzon yurduna davet etti. Trabzon Lisesi'nde okumadım ama ben de davetliydim. İmamoğlu burada muhafazakârlık kavramının küçük bir analizini yaptı. Muhafazakârlığın Türkiye'de sadece inançla ilgili bir kavram gibi algılandığını, oysa Batı'da, halkın bütün olumlu değerlerinin korunması ve yaşatılması olarak görüldüğünü anlattı ve sözü Trabzon Lisesi'nin adına ilaveler yapılmasına getirdi. Kurumların adına dokunulmaması gerektiğini söyledi.

Salonda bulunan dostlardan biri ise İmamoğlu'nun konuşmasından az önce bana Fatih'teki İstanbul İmam Hatip Lisesi'nin adının usulsüz bir şekilde İstanbul Recep Tayyip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak değiştirildiğini anlatmıştı. Kısacası, burada bir muhafazakârlık yok. Aslını bozma ve başkalaştırma var! Sadece bu iki lisenin adı değil, bütün Türkiye adım adım başkalaştırılmaya çalışılıyor ve kuruluş felsefesinden koparılıyor. İleri değil geri götürülüyor!

Erdoğan ise Pendik mitinginde, İmamoğlu için "Ya sen 'Trabzonluyum' diyerek benim Trabzonlu hemşehrilerimi mi aldatacaksın?" diye sorabiliyor. Adam zaten Trabzonlu, ne aldatması!

Gerçi Erdoğan da son düzlükte "Biz sadece şahsımıza oy verenlerin değil, unutmayın 82 milyonun Cumhurbaşkanıyız" dedi ama artık çok geç… Üstelik ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!

 

***

"Çözüm dili" kavramını kullanan İmamoğlu'na gelince. Anlaşılıyor ki bu olgunluk sadece aldığı eğitimin doğal bir sonucu olarak gelişmemiş, siyasete girerken verdiği bir kararın eseri. Çünkü siyasi geçmişinde de çözüm dili var. Onu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yapan da bu dildir.

Siyasette pozitif dile sahip olanlar sadece Türkiye'de değil bütün dünyada öne çıkıyor. İşte Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, ülkesinde saldırıya uğrayan Müslümanlara sahip çıkarak bütün dünyaya devlet adamlığı ve liderlik dersi vermedi mi? 

AKP'li Nurettin Canikli ise son çare olarak, dünyadaki egemen güçlerin Türkiye'yi istedikleri gibi yönetmek için 31 Mart'ta oylarının düşmesini beklediklerini söylüyor. Oysa 17 yıldır, Türkiye ABD ve AB ne dediyse yaptı? Hatta söylemde karşı çıkmalarına rağmen AKP politikaları İsrail'e yaradı. Kudüs, nasıl başkent olarak tanındı? Golan tepeleri işgalinin tanınması, AKP iktidarının, Suriye'yi parçalamasının eseri değil mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları