Trabzonspor'da kara kazan…

Hiç uzatmaya, evelemeye gevelemeye gerek yok!
Hele hele, Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin;
"Hararet nardadır, sac da değildir,
Keramet baştadır, taç da değildir,
Her ne arar isen kendin de ara,
Kudüs te, Mekke de Hac da değildir" diye Allah'ın insan diye yaratıp, akıl ile donatıp, kul hanesine kayıt eyleyip, kullansın diye irade verdiklerini asırlar öncesinden şiir tadında uyarması da ortada iken…
***
Dedik ya, "hiç uzatmaya gerek yok" diye.
Öyle yapalım!
Türk futbolunda Anadolu İhtilali yapıp, "ilklerin takımı" unvanı ile de şampiyonluklar kazanarak damgasını vurduktan sonra yaklaşık 35 yıldır derlenip toparlanamayan, ancak son 2 yıldır ayağa kalkmaya çalışan Trabzonspor'un şimdilerde içten ve dıştan karşı karşıya bırakıldığı hazımsızlıklara değinelim.
***
Bunun için de, "Trabzonspor'a en büyük zararı dışındaki karşıtları değil, içinde bilerek veya bilmeyerek yanlışa hizmet eden ahmak dostları veriyor" gerçeğine ilk olarak göz atalım.
Onlarca, yüzlerce, hatta binlerce misal bulmak hiç de zor değil. Tüm bunları dile getirmeye ne sözlerimiz kifayet eder, ne de yazmaya kelimeler yeter.
Ozan; "Derdim çoktur hangisine yanayım" diyor ya; işte öyle bir şey!
Örnek gösterilecek menfur vaka çok olunca geriden değil, yakından güncel olandan başlamak gerek.
Başladığımızda da bu yılın aralık ayında yapılacak seçimli genel kuruldan önce, pandemi nedeniyle ikide bir ertelenen Yüksek Divan Kurulu seçimi akla geliyor.
Gelince de işini gücünü bırakmış, tabir caiz ise "ununu elemiş, eleğini asmış" birkaç kişi öyle veya böyle işler yolunda giderken, kendilerini ağa-bey, ya da çok bilir tahir yerine koyup içten içten Trabzonspor'da kazan kaynatmakla meşguller.
Kazan deyince de akla, ister istemez Trabzonluyu nağmelerde tarif eden, "Oy Trabzon Trabzon, içi kalaylı kazan" türküsü gelmiyor değil!
Kalaylı olacak kadar içi temiz idi Trabzon'un…
Ama bu kazan birileri tarafından öylesine kaynatılıyor ki, artık türküyü; "Kara kazan kaynamasın. Ağzın dilin oynamasın" şeklinde  söylenir hale getirdi.
Yani kalaylılardan, karalı olanlara…
Uzaklarda oturdukları sırça köşklerden magazinsel pozlar vererek, Yüksek Divan Kurulu'ndan çok Avukat Ali Sürmen'i adeta kişisel garez taşırcasına hedef tahtasına oturtanlar dışarıya karşı Trabzonspor'a ne kadar zarar verdiklerinin sanırım farkında değiller. Ya da yukarıda tarif ettiğimiz türden oldukları için ne yaptıklarını anlayamıyorlar. Veya her şeyin farkında olacak kadar bilinçli bir ihanet içindeler.
Tıpkı Divan Kurulu Başkanlığı'ndan yapılan şu açıklamada tarif edildiği gibi:
"Bu kongre sürecinde görülmüştür ki, Trabzonspor tarihinde, adamcılık, grupçuluk ve kaostan yararlanma gibi kavramların arkasına sığınarak organları ve kurulları temsil edenlere iftiralar atmak, haklarında yalan haber yaymak, kendi düşüncelerini taraftara dikte ettirmeye çalışmak, bunu yapana yarar sağlanamadığı gibi, kulübümüzün gereksiz tartışmaların içine çekilmesine ve kurulların yıpranmasına sebep olmaktadır."
***
Kanaatime göre sırf "unutulmayalım, bunun içinde medyada sürekli yer alalım, gündemden düşmeyelim" gayesi ile böylesine bir ucube tercihin içine girmektedirler. Onun için kendilerini bir sıygaya çekmelerinde yarar vardır.
Ancak, sadece Divan Kurulu seçimleri nedeniyle Trabzonspor'un kamuoyu önünde yerle yeksan edilmesine sebep olunmasının benzeri ve yönetimin içinden de yapıldığı izlenimi kamuoyunda yer alıyor. Hem de çok değil, 2-3 yıl öncesinin Trabzonspor'unun ne halde olduğu unutulup, camiaya zarar verecek halde saman altından su yürütecek şekilde.
Ancak birilerine kulübün içinden bir şeyleri yürütüp, kamuoyu ile çarptırarak paylaşanların, "kerametin kendilerinde aranmasını" sağlamaya çalışanların, hedefledikleri yıkıcılığa bumerang şekliyle muhatap olacaklarını iyi bilmeleri lazım.
Onun için önerimiz, söz konusu Trabzonspor olduğunda içi kalaylı yerine kara kazan olmaktan vazgeçmeleridir.

Yazarın Diğer Yazıları