Trafik güvenliği kadar hukuki güvenlik de önemli!

Biliyorsunuz ki, İstanbul-İzmir otoyolu hafta başında açıldı. Mevcut 515 kilometrelik yolu 426 kilometreye düşürmesi nedeniyle, İstanbul ile İzmir arası seyahat süresini 8.5 saatten 3.5 saate düşürdüğü iddia edildi. Bu zaman farkının bedeli ise, gidiş-dönüş 526 TL.

Bu otoyol projesi de ülkece artık iyi bildiğimiz "yap-işlet-devret" projelerinden biri. Yani devletin belli bir taahhütle yaptırdığı, taahhüdünü yerine getiremediği takdirde büyük bir borç yükü ile karşılaştığı projelerden… Hani bu hizmetlerden hiçbir şekilde faydalanmamış Bayburtlu, Bingöllü vatandaşların bile cebine dokunan projeler…

Hatırlayalım:

Kocaeli Osmangazi Köprüsü: Yıllık 14 milyon 600 binlik araç garantisi.

İstanbul Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Yıllık 49 milyon 275 bin araç garantisi.

İstanbul Havaalanı: 12 yılda 6.3 milyar euro gelir getirecek yolcu garantisi.

İstanbul Avrasya Tüneli: Yıllık 25 milyon 600 bin araç garantisi.

Kütahya- Afyon-Uşak bölgesindeki Zafer Havaalanı: Dört yıl için verilen 4 milyon 73 bin 181 yolcu garantisi.

Bu projelerin hiçbiri taahhüt edilen yolcu sayısının yarısını bile tutturamadı ve devlet bütçesinden milyonlarca lira ödendi, halen ödeniyor ve daha da ödenecek… Çünkü taahhüt edilen kullanım miktarına ulaşılması mümkün değil.

Şöyle ki…

Osmangazi köprüsünden geçiş ücreti 1. sınıf araçlar için 103 lira. Enflasyon oranı artışta. Hayat pahalılığı git gide daha çok hissediliyor. Benzin ve dizel yakıt her ay TÜİK verilerine göre fiyat artış oranı en fazla olan ilk 10 ürün içerisinde. Benzinin litresi 6.5, dizelin litresi 6 TL civarı. Hal bu iken; 14 milyon araç 103 liralık yoldan nasıl geçecek?

Avrasya Tüneli'nden geçiş 23 TL. Her gün karşıya geçen, bu hizmete en çok ihtiyaç duyan vatandaş, her ay maaşının önemli bir kısmını bu yola mı verecek?

Veya İzmir-İstanbul arası 526 TL'yi gerçekten kaç kişi verebilecek?

Dahası, iddia edildiği gibi bu yolu 3.5 saatte gitmeye kalkarsanız da yandınız!

Malum, seçimler bitti ve önümüzdeki 4 yıl da seçim yapılmayacağı söyleniyor. Haliyle trafikte af falan yok!

Her tarafta trafik polisleri, devamlı bir çevirme…

Kurallar pek tabi uygulansın, uygulatılsın, uymayan cezalandırılsın. Bunlar hem hukuki açıdan hem de trafik güvenliği için önemli ve olmazsa olmaz şeyler.

Ancak…

Devlet nizam sağlamak için kural koyar, nizamı korumak için de kurala uymayanı cezalandırır.

Ve bu nizamı sağlarken uygulanan suç politikasının iki yönü vardır: Suçu önlemek ve suçluyu cezalandırmak.

Bu suç politikasını trafiğe uyguladığımızda; radar olmayan yere 'radar var' yazısı koymak mı doğrudur; radar uyarısı yapmadan radar koymak mı? İşte bu ikisi arasında bir denge vardır. Biri önleme politikasından, biri cezalandırma politikasından kaynaklanır.

Devamlı gizli radar koyulması da hız sınırı 90km, 120km olan yolun hız sınırını bir anda 70km'ye, 50km'ye düşürülmesi de yazılmış bir cezanın aylar sonra gönderilmesi de devletin vatandaşa tuzak kurması anlamına gelir ki; bu, devletin amacına ters düşer.

Bunlar yapılmadığı sürece pek tabii kurallara uyulması sağlansın, uymayan cezalandırılsın. Ancak sırf cezalandırma amaçlı tuzaklar kurulmasın.

Cezaların yazılması, çevirmelerin yapılması seçim öncesi/ sonrası olarak farklılaşmasın.

"Trafik güvenliği" önemli ama "hukuki güvenlik"de önemli!

Son olarak, demem o ki, İstanbul-İzmir otobanını 3.5 saatte gitmeye çalışmayın. Kurallara uyun, 5 saate yakın bir sürede yolunuzu tamamlarsınız. Aksi halde, yüksek miktarda cezalarla karşılaşmanız olası.

Bir de… Yola çıkmadan mevcut cezalarınıza baksanız iyi edersiniz. Sisteme yeni girilmiş cezalarınız olabilir. Sonradan biriken -sürpriz- bir ceza miktarı ile karşılaşmayın. Malum, seçimler bitti, külahlar değişti…

***

Not: Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte nice bayramlar dilerim…

 

Yazarın Diğer Yazıları