Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Trump'a fazla güvenme!

Türkiye'nin Obama yönetimiyle yaşadığı sıkıntılardan sonra Trump'ın iş başına gelmesiyle, özellikle 3 konuda olmak üzere, genel politika olarak fazla beklenti içine girmesi hayal kırıklığı yaratabilir. Türk tarafının Kıbrıs görüşmelerinde ısrarla çözüm arayışı içinde olması kaygı vericidir.

Trump'tan beklentiler

Türkiye son dönemde ABD'yle bozulan ilişkilerinden sonra ümidini yeni yönetime bağlamıştır. Özellikle Gülen'in iadesi, ABD'nin PYD/PKK'ya verdiği desteği kesmesi ve ABD'nin Türk kamuoyu nezdindeki olumsuz algısını düzeltecek girişimlerde bulunması konuları başta olmak üzere ilişkilerin yeniden düzelmesi beklentisi için girmiştir. Gülen'in iadesi konusunda, kampanya döneminde Trump'ın ekibinden bazı olumlu denebilecek beyanlar gelmişse de, önümüzdeki süreçte bunun nasıl gelişeceğine ilişkin bir tahminde bulunmanın kolay olmadığı söylenebilir.

Zarrap davasında, Trump'ın savcıyı değiştirmemesi, bu konunun aynı politika çerçevesinde devam edeceğine işaret olarak kabul edilebilir.

PYD/YPG/PKK konusunda ise fazla beklenti içine girilmesi bizi yanıltabilir. ABD'nin bölgesel Kürt politikasında bir değişiklik olmayacağı anlaşılmaktadır. Suriye konusunda etkinlik kazanılabilmesi için 5000 ABD askerinin bölgeye gönderilmesi veya PYD/YPG'ye silah, malzeme, teçhizat ve eğitim desteği verilmesi için çalışma yapıldığı ve bu seçeneklerden birinin kabul edileceği söylenmektedir.

Kaygılar

Diğer taraftan Trump'ın seçim kampanyasında ısrarla üzerinde durduğu, sağlık reformu, Meksika sınırına duvar örülmesi ve bazı ekonomik konularında keskin kararlar alması, birkaç gün içinde diğer konularda da kararnamelerle giriştiği icraatlar, "kampanyada söyler ama yapamaz"  düşüncesinin geçersiz olduğunu göstermektedir.

Kampanya sürecinde ve başkanlığı aldıktan sonraki ilk konuşmasından, aldığı kararları göstermek için takındığı tutumdan, medyaya verdiği pozlardan ve ilk icraatlarından, Trump'a fazla bel bağlamanın hayal kırıklığı yaratabileceği dikkate alınmalıdır. Nitekim konuşmasında, terörden "Radikal İslami Terör" olarak bahsetmesi, İsrail'deki ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma düşüncesi, İsrail'e tam destek sözü ve ilk telefon konuşmasını Netanyahu'yla yapması, 7 Müslüman ülke halkına ABD'ye girişi yasaklaması ve göçmenler konusundaki tavrı kaygı verici girişimler olarak nitelendirilmektedir.

Kıbrıs izlenimleri

Kıbrıs müzakere süreci, birçok anlaşmazlık noktası olmasına rağmen devam etmektedir. Tarafların vazgeçmek ve görüşmeleri durdurmak gibi bir düşüncesi olmadığı gözlemlenmektedir. Ancak gerçek olan, görüşmelerin tümünde Türk tarafının kazandığı hiçbir şey olmadığıdır. Sürekli olarak verici taraftadır. Bu durum 1983'den beri böyle devam etmektedir. Çünkü KKTC, kazanımlarının en üst noktasına erişmiş olup, bağımsız ve egemen bir devlet konumundadır. Görüşmeler, Türk tarafı için "kaybet-kaybet", Rum tarafı içim "kazan-kazan" durumundadır.

Kıbrıs'ta esas kayıplar, Annan görüşmeleriyle başlamış ve devam etmektedir. Henüz resmen bir kayıp yoktur. Ancak görüşmelerin neticeye ulaşması halinde, Annan Planı'ndan da kötü bir durum ortaya çıkacaktır. Türk tarafı, her şey aleyhinde olmasına rağmen, büyük bir azimle müzakerelere ve tavizlere devam edeceğini ifade ederek yakın bir zamanda sonuca ulaşılacağını ve bu yılın ortalarında da referanduma gidilebileceğini söylemektedir.

Bu sefer ters yüz olabilirler

KKTC'ye yaptığım ziyarette birçok kişiyle görüşme imkânı buldum. Bu sefer görüştüklerimin çoğunu olayların bilincinde gördüm. Garantörlük, Türk askeri bulundurma ve yönetim paylaşımı, hatta toprak konusunda taviz istemiyorlar. Varlığımız ve güvenliğimiz yok olur diyorlar. Bu sefer aldanmayacağız ve referandumda "hayır" diyeceğiz diyorlar. Bu konudan da son derece emin görünüyorlar ve kaygılanmıyorlar.

Gerçeğin geç de olsa görülmesi memnuniyet verici. Bu sefer ters yüz olabilirler.

Yazarın Diğer Yazıları