Turan ülküsünü savunan Elçibey’i analım

Sayın okurlarım Ebulfeyz Elçibey, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği yıllarda Azerbaycan’ın milli yapılanma hareketi olan “Halk Cephe”sinin liderliğini 1989 yılında üstlenmiş bir akademisyendi. Halkını arkasına alarak Rus ordusuna ve donanmasına karşı çıkmış, Azatlık meydanındaki büyük halk yığınlarını yönlendirerek, Sovyet yanlısı yönetimin iktidardan çekilmesinden sonra 7 Haziran 1992 tarihinde, yapılan demokratik seçimde, yüzde 63’lük çoğunlukla Cumhurbaşkanı olmuştur.
Uzun yıllar üniversitedeki, görevi sırasında Azerbaycan’ın istiklal mücadelesinde güdülecek yolu düşünen bir teknisyendi. 1969 yılında doktora tezini yazdı ve 1975 yılında bir buçuk yıl tutuklu olup hapiste yattı.
Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı ilk günden itibaren ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygılı demokratik devlet yapısını oluşturmaya çalıştı. Rus ordularını Azerbaycan Cumhuriyeti’nden çıkardı ve devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu ilan etti. Latin alfabesini uygulamaya koydu. Oluşturduğu gönüllü birliklerle Ermeni saldırısı ve işgallerine karşı çıktı. Özet olarak; Türk beyin gücünü değerlendirme gayreti gösterdi, engin Türk kültürüne sahip, aydın bir Türk milliyetçisi idi ve daima büyük Türk Birliği “Turan” ülküsünü savundu. Türkiye Cumhuriyetimize kardeş gözü ile baktı ve “Öncelikli yolumuz Mustafa Kemal’in yoludur” dedi.
1992 yılının Kasım ayında, Cumhurbaşkanı olarak Ankara’ya ilk ziyaretlerinde Azerbaycan Büyükelçiliğinin açılışını yapmış ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan Süleyman Demirel’le, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini saatlerce görüşmüştü. Mustafa Kemal’in Anıtkabir’deki şeref defterine de “Ey büyük Türk’ün büyük komutanı, seni ziyaret etmekle kendim ve milletim adına şeref duydum. Senin askerin Elçibey” diye imza attı. Ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak “Konfederasyon kuralım, petrolümüzü paylaşalım, sınırlarımızı kaldıralım, tek millet olduğumuz gibi tek devlet olalım” diyebilmişti. Fakat o yıllarda Cumhuriyetimizin yönetimi Özal ve Demirel gibi Türkiyelilerin elinde idi. Turgut Özal, Rus tankları Bakü’ye girdiği zaman “Ne yapalım, onlar Şii, biz Sünniyiz” diyebildi ve Elçibey’in dört helikopter isteğini cevapsız bıraktı. “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” edebiyatının söz yazarı Süleyman Demirel de, bir kamyon votkaya silah bırakacak hale gelmiş o günkü Rus ordusundan korkarak “Kızıl Ordu” edebiyatı yaptı ve Azerbaycan’ımız Ermenistan taarruzu ile bugünkü duruma düştü.
Sayın okurlarım, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfımız tarafından 1989 yılında ilk defa tertiplenen dokuz günlük Azerbaycan seyahatimiz, bize Türk Dünyası’nın penceresini açtı. Elçibey’le de on üç yıl dostluğumuz devam etti. Türk milliyetçi görüşe hizmeti geçen büyüklerimize karşı, hassasiyeti ve sonsuz saygısı vardı. İstanbul’a her gelişinde, Türk kültürüne hizmet eden büyüklerimizin mezar ziyaretlerini beraberce yaptık. Prof. Zeki Velidi Togan’ın ve Hüseyinzade Ali Bey’in İstanbul’daki mezarlarını, Elçibey’in ziyaret arzusu sayesinde öğrendik. Bir gün benden Ziya Gökalp’in ve Nihal Atsız’ın mezarlarını ziyaret etmemizi istedi ve gereğini seve seve yaptım.
Sizler, Türk Dünyasının büyüklerinin mezarlarını ziyaret eden Elçibey’den başka Cumhurbaşkanı sıfatlı kişilere rastladınız mı?
Onun için Elçibey’in Bakü’deki mezar taşının yapıtının anlamı çok büyüktür. “Millet, millet Atasını koruyabildi mi?”
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları