Türk Faust'unun yazarı 125 yaşında

Azerbaycan’da bu yıl, Türk Dünyası’nın büyük şiir ve dramaturgu, Göethe’nin eserinden sonra, Türk dilinde ikinci Faust sayılması gereken  “İblis”  oyununun yazarı Hüseyin Cavid’in(1882-1944) yüzyirmibeşinci doğum yıl dönümünü kutlanıyor. Cavid, ne yazık ki, yirminci yüzyılın başında İstanbul’da üniversiteyi bitirmesine, Fikret’in, Abdülhak Hamid’in etkisinde kalmasına; oyunlarında Osmanlı Ordusu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndaki öyküsünü işlemesine, daha çok İstanbul lehçesiyle yazdığından zamanında suçlanmasına karşın Türkiye’de hemen hiç tanınmıyor.
Azerbaycan’da sosyalist rejim kurulduktan sonra büyük baskılarla karşılaşan Türk Dünyası’nın felsefe ve duygu evreninin bu büyük şairi, 1937’de tutuklanarak Sibirya’ya sürülmüştü. 1944’te mecburi çalışma kampı Gulag’da ölen şairin gizli mezarı onun eserlerinin hayranı, merhum Haydar Aliyev’in çabasıyla bulunmuş, kemikleri törenle Azerbaycan’a getirilerek Nahçıvan’da toprağa verilmişti. Haydar Aliyev, bağımsızlıktan sonra 1993 yılında şairin memleketi Nahçıvan’da onun için görkemli bir türbe yaptırttı.
 Cavid, bir düşünür, şair ve dramaturg olarak yirminci yüzyılın büyük sorunlarına inanç, maneviyat va yaşanan zamanın ruhu açısından cevap arayan, dünya çapında bir yazarımızdı. İnanç nedir? İslamiyet ve din bunlara nasıl karşılık veriyor. Türklüğün güç ve zaafları, çağdaş dünyanın dayattığı ahlaki çöküntü, insanın şeytanlaşması, şeytanın insanlaşması, milliyetçilik gibi konular onun yapıtlarında ana temalardır. İblis oyunu ise şairin yapıtını Türk dilinde bir Faust oyunu yapmıştır. Ancak İblis, Şeyh Senai, Peygamber, Azer gibi oyunlarıyla birlikte değerlendirildiğinde Cavid’i bir Türk Shakespeare’i ya da Göethe’si gibi değerlendirmek abartma olmaz. İblis’in konusu; Birinci Dünya Savaşı’nda Kanal Harekâtı’na katılan Osmanlı ordularının bozgunundan alınmıştır. Oyunun kahramanı Arif adlı subay, karşılaştığı Şeytan’ın ruhunu kendine satması amacıyla yaptığı kandırma girişimlerine oynadığı oyunlara karşı direnir. İyi ile kötünün Tanrı ile Şeytan’ın çatışması İblis’de Faustien anlamda ama Şark felsefesi ruhuyla işlenir. Türk subayları İblisin iğvasına karşı bütün güçleriyle direnmek çabasındadırlar, şeytan simgesi Batı emperyalizmi ya da metafizik anlamda çok anlamlı bir alegori olarak sergilenirken, yaklaşan kurtuluş savaşımızda savaş felaketini zafere dönüştürecek Türk zabitinin psikolojik dünyası sanki önceden heber verilmektedir.
Cavid’de o dönem Azeri şairlerinin tersine, Rus şiirinin değil Osmanlı-Türk edebiyatı ve onun aracılığıyla Fransız Alman edebiyatının etkilerine sık ve yoğun biçimde rastlanır: / Seyr edin işte kainatı bütün/ Devrilir her adımda bir azamet/ Dinlemez dünkü hadisatı bugün/ Patlıyor her dakika bir hikmet/ Her karanlıkta çırpınır bir nur/her hakikatte bir hayal uyur./
O bütün Türk halklarının dayanışmasını arzu eder ama Türkler kendi coğrafi milliyetçiliklerinin (bugün olduğu gibi) dışına çıkamazlar:
/Belki bir başka halkadır bu hitap/ Ne lazım canım sıkıntı azab?/ Balkan’da çarpışır kardeşin kızıl kanda/ 1917 yılında yayınlanan Kardeş kömeği(yardımı) şiirinde Türklüğün düştüğü durum şöyle anlatılır:
/Bir zamanlar şerefli Turan’ın/Kahraman bergüzide evladı/ Türkler’in anlı şanlı ecdadı/Memleketler zavallı milletler/hep boynu bükük, Türk’e yalvardı/ Sonra lakin bu merhamet/ bu aman işte Türk’e verdi ziyan/Merhamet kâr’ı merhametle değil/kahrü şiddetle kıldılar tenkil/işte bir levha, görmek istersen bak, gör/Ah, bir bakıp da görsen/O şehametli Türk’ün evladı/Şimdi toprak da yiyor feryadı/
Yirminci yüzyılda Türk Dünyası büyük şairler, yetenekli yazarlar yetiştirdi; Cavid, onların içinde çok parlak ve ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Büyük anısı, aziz ruhu önünde saygıyla eğiliyoruz...
/Görmedim asla dikensiz gül, zulmetsiz ışık/Her visali daima takip eder bir ayrılık/

Yazarın Diğer Yazıları